Cenab-ı Hak, büyük icraatını çok küçük sebepler tahtında göstererek, bizlere büyüklüğünü gösteriyor. Biz bunun şuurunda olmalıyız. Küçücük bir incir çekirdeğinden koskoca, hem de meyveli bir ağacı nasıl da yaratıyor? Çam ağacının tohumu da öyle değil mi?
İşte biz bunun şuurunda olmak zorundayız. Allah’ın lütuflarını kendimizden bilirsek çok büyük nankörlük etmiş oluruz. Zaten azıcık bir durum muhakemesi yapsak bunu açık seçik göreceğiz. Gerçekten bizden nice daha akıllı ve imkân sâhibi insanlar var…
Şimdi biraz eskilere gidelim, 1980’lerin başında Konya’ya geldiğimde idarecisi olduğum Büyük Koyuncu Hizmet Vakfı’nın diğer vakıflara göre pek bir imkânı ve gücü yoktu. Dev gibi vakıflar ve yatılı Kur’an kursları vardı. Onlara imreniyorduk. Telefon parasını ödeyemiyor; yurt talebelerinin ekmek parasını ödemekte zorlanıyorduk…
Bir üniversite hazırlık dershanesi açmak isteyince, bazıları bizimle alay etti. “Şunlara bak!.. Karşılarında kimyacı Haşim Bayram’lar… İsmet Bey’ler… Diltaş, Yöntaş vs. güçlü dershaneler var… Bıyıkları yeni çıkmış tecrübesiz öğretmenlerle bu kadar meşhurlar karşısında nasıl dayanacaklar?..” dediler ve arkadaşlarımızın morallerini bozdular. “Arkadaşlar, hiç korkmayınız, siz onların hepsini Allah’ın izniyle çok kısa zamanda geçersiniz. Çünkü diğer meşhurlar, ister-istemez ferdî; ve infiradî; düşünmek zorundalar. Yani, tek meşhur kendisinin olmasını, ücretinin nereye giderse gitsin yüksek olmasını ister. Onun için bilgi ve birikimlerini asla başkalarıyla paylaşmak ve onlara aktarmak istemezler. Çünkü maaş ve ücrette herkes ona rakip… Ama siz öyle değilsiniz; sizin ağabeyleriniz ihlas ve i’sâr hasletinden dolayı her sene bütün tecrübelerini bilgi ve birikimlerini, konuların en kısa yoldan öğrencilere nasıl anlatılacağını daha sizler öğrenci iken sizlere aktardılar. Yeni mezun olmanıza rağmen her biriniz, on-on beş senelik tecrübe elde etmiş gibi birer profesyonel öğretmensiniz… Göreceksiniz, dershanenizden Türkiye birincilerini çok yakında çıkarmaya başlayacaksınız.” dedim. Öyle de oldu elhamdülillah, Allah’ın izniyle… Bunu söylemek için kâhin olmak gerekmiyor.
Kısa zamanda, başarılar sergilediler, birinciler, ikinciler çıkardılar… Bugün Konya’da durum meydandadır.
Bunun hikmetini Üstad Hazretleri, İhlâs Risalesi’nde izah ediyor. Yani dört tane dört on altı eder ama ittifakla aynı çizgi üstünde omuz omuza verince 4444 olurlar. İşte ihlas ve ittifakla bir araya gelen on insandan her biri diğer arkadaşlarının gözüyle de bakabildiği, kulakları ile de işitebildiği, akılları ile de düşünebildiği için; her birinin on aklı, yirmi gözü, yirmi tane de kulağı olmuş oluyor. Böyle her biri dev gibi olmuş insanların ne derece başarılı olacakları meydandadır. Bunlar dâhî; olmasalar, sıradan insanlar olsalar bile ittifak ve ihlas ile kazandıkları imkânlarla, Allah’ın izniyle hârikalara mazhar olabilirler. Bugün dünya çapında olan işlerin sır ve hikmeti budur. Bunu başka yerlere çekmenin hiçbir mânası yoktur. Bunlarla uğraşmak da abes ile iştigalden başka bir şey değildir…