İnsan Hakları
İzleme Örgütü (Human Rights Watch – HRW), darbe girişimi sonrası Türkiye’deki
gözaltı merkezlerinde işkence ve kötü muamele yapıldığı iddialarını içeren bir
rapor hazırladı. “Açık Çek – Türkiye’de Darbe Girişimi Sonrası İşkenceye Karşı
Koruma Tedbirlerinin Askıya Alınması” başlıklı raporda, işkence ve kötü muamele
yapıldığına ilişkin 13 ayrı örnek verildi. İşkence iddialarının yer aldığı
anlatımlarda, bir avukatın müvekkiline işkence yapılmasına şahit olmasına
rağmen müdahale edemediğine ilişkin ifadeleri de yer aldı.
Darbe girişimi
sırasında meydana gelen cinayetleri ve diğer suçları soruşturmanın ve
sorumlulardan hesap sormanın Türkiye yetkililerinin hakkı ve yükümlülüğü olduğu
vurgulanan raporda, “insanlık suçu” olan işkenceye hiçbir koşulda
başvurulamayacağı belirtildi.
Raporda
gözaltındakilerin vücutlarındaki yara izlerinin darbe girişimi gecesi çıkan
olaylardan meydana gelme ihtimalinin bulunduğu da belirtilerek “Ancak bazı
fotoğraf ve videolardaki kötü muamele ve yaralanmaların ise gözaltında
olduğunun anlaşıldığı” ifade edildi. HRW raporunda bir spor salonunda tutulan
darbecilerden birinin başına silahla vurulmasına ilişkin video örnek
gösterildi.
Raporda hükümet
yetkililerinin darbe girişiminden sonra işkenceye sıfır tolerans göstereceklerini
ilan ettiklerini ve 2003’ten bu yana resmi politikası olduğunu vurguladıkları
hatırlatılarak “Ne var ki, yetkili makamlar son işkence iddialarına gereğince
yanıt vermek yerine bu iddiaları dile getirenleri taraflı ve darbe yanlısı
olmakla veya Gülen hareketinin propagandasını yapmakla suçladılar” denildi.
Neden ‘Açık Çek’? Raporun başlığında “Açık Çek” ifadesinin yer |
İsimleri gizli
tutuldu
46 sayfalık
raporda “Avukatlar, sağlık personeli, gözaltından bırakılmış kişiler ve
gözaltında tutulanların ailelerinin gözaltında işkence ve kötü muameleyle
ilgili 13 vaka anlattıkları” belirtilerek görüşülen 40’ı aşkın kişinin
isimlerinin “güvenlik gerekçesiyle” gizli tutulduğu ifade edildi. Raporda
görüşmelerin, bu kişilerin “kapsamlı gözaltılarda sıranın kendilerine
gelmesinden korktuklarını söyledikleri bir ortamda gerçekleştirdiği” ifadesi de
yer aldı. Raporda yer alan 13 örnek vakanın 17 farklı kaynaktan alınan
bilgilere dayandığı ve birkaç vakada bilginin başka kaynaklarca da doğrulandığı
belirtildi. “HRW, bu vakalarla ilgili verilen detaylı bilgilere ve
anlatımlardaki iç tutarlılığa dayanarak bu öykülerin güvenilir olduğuna
hükmetmiştir” denilen raporda yer alan 13 vaka özetle şöyle…
İŞTE RAPORDA YER
ALAN O 13 VAKA
1 İstanbul’dan
bir avukat, subay müvekkiliyle Vatan Emniyet’teki görüşmesinde ‘sol omuzunda
berelenme, yüzünde yara ve izler ve bileklerinde kelepçe izleri’ gördü.
Müvekkili, avukata suçlamaları reddettiklerinde polisin hakaret etmeye, vurmaya
ve tekmelemeye başladığını, kendilerine ve eşlerine tecavüzle tehdit
edildiklerini söyledi. Avukat ise “Bunu yapmayacaklarına güvenemezsiniz. Bir
defasında adam gelip teslim olsun diye polisin bir çocukla annesini rehin
olarak tuttuğunu gördüm” dedi.
2 Yüksek
rütbeli bir subaya adli yardım için atanan bir avukat, müvekkilini Ankara
Emniyeti’nde vücudunda yara izleri ve bacağında kopmuş et gibi duran bir
yarayla gördüğünü anlattı. Avukat, müvekkili hâkim karşısına çıkarıldığında
yanında oturan polisin silahını masanın üstüne koyduğunu ve bunu tehdit olarak
algıladığını ifade etti. Müvekkili, hâkime, polisin başını yere vurduklarını
anlattı. Avukat, hâkimin kararını açıklamadan önce verdiği arada, kötü muameleyle
ilgili şikâyette bulunduğu esnada bir kıdemli polisin kendisine ‘senin de
gözaltına alınmanı sağlamak çok kolay’ dediğini aktardı.
3 Bir
adli yardım avukatı, polisin, subay olan müvekkilini Ankara Emniyeti’ndeki
sorgu sırasında defalarca dövdüğünü şöyle anlattı. “Arkasında birkaç polis
ayakta duruyordu. O da masanın önündeki bir sandalyede oturuyordu. Konuşması
için normalde kelepçe olarak kullandıkları plastik bantlarla kırbaçlar gibi
vurmaya başladılar; yumruklarıyla da başına ve vücudunun üst kısmına vurdular.
Elleri kelepçeli olduğundan kendini korumak için hiçbir şey yapamıyordu. Bir
aşamadan sonra artık sırtımı döndüm. Ona kaç kez vurduklarını bilmiyorum. Daha
fazla bakamadım. Durdurmak için yapabileceğim bir şey olmadığını biliyordum. En
sonunda ifade verdi. O saatte oradaki tek avukat bendim. Her yerde şiddet vardı
ve polis benim orada olmamdan memnun değildi. ‘Bu insanların neden avukata
ihtiyaçları var ki’ diyorlardı.”
Avukat, normalde
bu koşullar altında ifade tutanağını imzalamayacağını ya da koşullarla ilgili
not ekleyeceğini, ama bu kez ikisini de yapamayacak kadar korktuğunu söyledi.
Avukat, müvekkilinin mahkemede kötü muameleden söz etmediğini anlattı. Avukat o
zamandan beri adli yardım müvekkili almayı reddediyor.
4 Yüksek
rütbeli bir subayın duruşmasına katılan bir adli yardım avukatı, subayın
duruşma sırasında hâkime Ankara Emniyeti’nde polisin kendisini dövdüğünü
anlattığını ve vücudundaki morlukları gösterdiğini söyledi.
5 Bir
adli yardım avukatı, subay olan müvekkiliyle Ankara Emniyeti’nde görüştüğünde,
polis karakolunda kötü muamele gördüğünü söylediğini ve gömleğini sıyırarak
sırtındaki büyük bir morluğu gösterdiğini anlattı. Subay şikâyetini sorgu
sırasında tekrarladı. Ancak polis bu yaraları darbe gecesi kavga sırasında almış
olabileceğini söyledi. Avukat, ifade tutanağında kötü muamele iddialarına yer
verilmediğini, kendisinin de tutanağa bunu not düşemeyecek kadar korktuğunu
söyledi.
6 Avukat
Gülhan Kaya, Urfa’da polisin MLKP üyesi oldukları iddiasıyla gözaltına alınan
Mehmet Ali Genç ve Metin Kösemen’e işkence yaptığını söyledi. Kaya,
“Anlattıkları şeyler dayanılmazdı. Sanki 1990’lar geri gelmişti” dedi. Kaya,
müvekkillerinin “polisin soyunmaya zorladığını, güneş altında saatlerce
tuttuğunu, testislerini sıktıklarını, dayak atıp copla tecavüz etmekle tehdit
ettiğini” anlattı.
7 Bir
adli tıp uzmanı. bir subayın gözaltında 36 saat elleri arkadan bağlı, alnı yere
değecek şeklide dizleri üstünde oturttulduğunu, ne zaman hareket etmeye
kalkışsa sırtına ve başına kemerle vurduklarını anlattı. Subay, adli tıp
uzmanına, polisin kendisini erlerin bulunduğu bir hücreye yerleştirdiğini ve
askerlerin de kendisini ciddi şekilde dövdüklerini anlattı.
8 Aynı
adli tıp uzmanı, bir işadamının üçüncü muayenesinde sırtında morluklar
gördüğünü anlattı. Uzman “Morlukların sert zeminde yatmaktan kaynaklandığını
söyledi, ama buna imkân yoktu. Birisi sırtına künt bir cisimle vurmuştu” dedi.
9 Ankara’da
bir avukat, işsiz öğretmen olan müvekkilinin kendisine “Polis ilk önce
arkadaşını gözaltına almış ve işkence yaparak kendisini ihbar etmesini
sağlamış. Polis müvekkili karakolda yoğun olarak dövmüş. Karısına tecavüzle
tehdit edince, suçlamaları kabul etmiş. Doktor kendisini karakolda muayene
etmiş ve iyi olduğunu yazmış” dediğini anlattı.
10 Darbe
girişiminden sonra gözaltına alınan bir kadın, polisin yeterince su ve yemek
vermediğini, uzun süre aynı pozisyonda oturmaya zorladığını ve uykusuz bıraktığını
anlattı. Kadın “Uyumayalım diye odaya gürültü yapan bir telsiz getirdiler ve
televizyonun sesini sonuna kadar açtılar” dedi.
11 Antalya’da
gözaltına alınan öğretmen Eyüp Birinci savcıya verdiği ifadede şunları anlattı:
“Gözlerim bağlı idi. ‘Bildiklerini anlat, Antalya’da ne işin var’ diyerek
çırılçıplak soydular. Yüzüme, gözüme, ayaklarımın altına, karnıma vurarak,
hayalarımı sıkarak ‘seni hadım ederim’ diyerek işkenceye devam ettiler.
Ayaklarıma, kollarıma ve boynuma önce ıslatarak copla vurdular. Her vurduktan
sonra dik dur diyerek karnıma dakikalarca vurdular.”
Birinci, gözaltına
alındığı gün götürüldüğü doktorun vücudundaki kanıtları “basit, ciddi değil”
diyerek görmezden geldiğini, ancak sonraki günlerde sorgu esnasında
bayıldığında doktorun iç kanama teşhisi koyması üzerine hastaneye götürüldüğünü
ve ameliyat edildiğini anlattı. Birinci’nin eşi de doktorun kendisine
bağırsaklarından 10 santimetre aldıklarını anlattı. Hastane ameliyata ilişkin
tıbbi belgeleri göstermeyi reddetti. HRW, bu ameliyatın kötü muamele yüzünden
mi gerektiğini doğrulayamadı.
12 Ankara’da
bir avukat, bir müvekkilinin polisin kendisine işkenceye varan kötü muamele
yaptığını, bu yüzden iç kanama geçirdiğini anlattığını söyledi. Avukat doktor
raporu aldıklarını, ancak serbest kalan müvekkilinin, darbe davaları bitene
kadar şikâyette bulunmamaya karar verdiğini söyledi.
13 İstanbul’dan
üç avukat PKK operasyonunda gözaltına alınan 19 kişinin işkence gördüğünü ileri
sürdü. Avukatlardan biri, Atışalanı Karakolu’nda tutulan 7 kişi ile yaptıkları
görüşmede ‘polisin dövdüğünü, küfrettiğini ve tehdit ettiğini, ilk üç gün çok
az yemek verildiğini’ anlattıklarını aktardı. Diğer avukat da Vatan Emniyet’te
tutulan 5 beş kişinin, ‘gözaltında dövüldüklerini, çırılçıplak soyulduklarını,
copla testislerine vurulduğunu ve copla tecavüz tehdidine maruz kaldıklarını’
anlattı. Şüpheli İ.B., hapishaneden avukatına yazdığı mektupta “Soyarak cinsel
organlarımızı sıkma, darp etme, iğrenç yönelimlerde bulunarak, tehditler
savurdular. Biri ‘Anneni buraya getirdim, konuşmazsan gözünün önünde tecavüz
edeceğim’ dedi. Kafama torba geçirip kafamı yere, duvara vura vura beni,
alçakça gülerek, domalık dedikleri bir pozisyona getirerek ‘yok mu buna tecavüz
edecek babayiğit’ diye bağırıp gülüyorlardı. İşlemediğim bir suçu (kabul etmem
için) hakaret ve tekmelerle üstüme geliyorlardı. Darp raporları aldığım her gün
beni bir kez daha darp ediyorlardı. ‘istediğin kadar al, bize sökmez, her şey
elimizde’ dediler” diye yazdı. F.P. de polislerin ‘Haydar Dayı’ dedikleri copla
tecavüzle tehdit edildiğini anlattı. Tüm şüpheliler hâkimlikte şikayetçi
oldular.
TAVSİYELER
KHK iptal edilmeli
Raporda Türkiye’ye şu tavsiyelerde bulunuldu:
* Kötü muameleye olanak sağlayan 30 günlük gözaltı
süresi ve 5 gün avukat yasağı başta olmak üzere KHK hükümleri iptal edilsin.
* Tüm işkence ve kötü muamele iddiaları vakit
geçirmeden, tarafsız biçimde soruşturulsun.
* KHK’ler kapsamında görevini yerine getiren
kişinin bu fiilleri nedeniyle cezai sorumluluktan korunması hükmü iptal
edilsin.
* Kolluğun gözaltındakilerin sağlık muayenesi
sırasında müdahale etmemesini sağlayın.
* BM İşkenceye Karşı Özel Raportörü, baro
temsilcileri, hükümet dışı kuruluşların temsilcileri, avukatlar ve sağlık
personeli dahil, bağımsız gözlemcilerin tüm polis ve jandarma gözaltı
merkezlerine ve hapishanelere erişimine izin verilsin.
* Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’ne ilk fırsatta,
Türkiye’ye yeni bir ziyaret gerçekleştirmesi istenilen raporda BM’den de
ziyareti hükümetçe ertelenen İşkence Özel Raportörü’nün, 2016 sona ermeden
kapsamlı bir ziyaret gerçekleştirmesi için Türkiye’nin zorlanması istendi. HRW,
Türkiye’nin uluslararası ortaklarından, Türkiye hükümetini, işkenceye karşı
uyarması ve uluslarararası bağımsız gözlemcilerin gözaltı merkezlerine
erişimine izin vermesi için baskı yapmasını talep etti.
DARBE TEŞEBBÜSÜ
O gece de raporda
Raporda 15-16 Temmuz’da “ordu içindeki bazı
unsurların” bir darbe girişiminde bulunduğu belirtilerek “Çatışmalar sırasında
en az 241 vatandaş ve emniyet personeli hayatını kaybetti. Darbe girişiminde
yer alanlar İstanbul ve Ankara sokaklarına tanklar çıkardı, savaş uçaklarıyla
Meclis’i bombaladı ve darbe girişimini protesto için sokaklara dökülen halkın
üzerine helikopterlerden ateş açtı” denildi. Raporda darbe girişimi sırasında
yaşananlardan da örnekler verildi:
“Bir seyahat acentasında çalışan 39 yaşında bir
erkek o gece, Meclis’in bombalandığı sırada Kızılay’da olduğunu söyledi: Sabah
02.00 sularında bir helikopter Meclis’e saldırdı. 10 dakika sonra insanlara
makineli tüfekle ateşe başladı. Solumda bir grup kız çocuğu, sağımda bir baba,
arkamda bir adam vuruldu, bacağı çok ciddi yaralanmıştı. Başka bir adamla
birlikte ayağı yaralı olan kişiyi taşıdık. Kaldırımda, yerde yatan birçok ölü
insan vardı.”
“Bir başka erkek
de önce yaralıların ambulansa taşınmasına nasıl yardım ettiğini ve ardından
helikopterden açılan ateşle kendisinin de yaralandığını şöyle anlattı:
Helikopterin makineli tüfeğiyle ateş ediyorlardı. Mermiler arabamın hemen
yanına isabet etti ve yaralandım. 20 metre ileride üç ambulans vardı. Oraya
doğru yürüdüm. Uyandığımda hastanedeydim.Kaynak: Cumhuriyet