Devirler değişip cevirler değişmediği için geçmişte yine böyle bir cevir döneminde yapılan haksızlıklar karşısında bir grup arkadaşımız, fikir danışmak ve destek almak için siyasî;lerimizden merhum Ayvaz Gökdemir Bey’e giderler ve dertlerini anlatırlar.
O da bizimkilere; “Koyunu, kuzuyu güden elbette kurdu görecektir. Bu çoban, bunları Kızılay Meydanı’nda değil, dağda, ovada güdeceğine göre, mutlaka karşısına kurt çıkacaktır. Başa gelen bu şeyler sürpriz değildir.” der. Evet bu hizmetlerin tabiatı bu…
Kuzuyu yemek isteyen kurt malum olduğu üzere mazeret olarak “Suyumu bulandırdın, onun için seni cezalandırıyorum.” der. Kuzu “Nasıl olur. Ben suyun alt tarafında idim. Senin suyunu bulandırmam mümkün değildir.” dese de bir kere kurt, kuzuyu yemeye kafaya koyduktan sonra yalan ve mazeret üretmekte sıkıntı çekmez…
Ama bizim böyle bir kuzu olmaya hiç niyetimiz yok. Biz Hz. Yusuf’u yiyecek bir kurt tanımıyoruz. Hz. Yakub Aleyhisselam’a, “Yusuf’u kurt yedi.” diyenler onu kandıramamışlardır. Yakup Aleyhisselam yalancı kanı görünce “Hayır! dedi, nefisleriniz sizi aldatmış, bu işe sevk etmiş; artık bana düşen, ümitvar olarak güzelce sabretmektir. Ne diyeyim, sizin bu anlattıklarınız karşısında Allah’tan başka yardım edebilecek hiç kimse olmaz.” (Yusuf Suresi, 12/18) Havuz medyası gibi, yalan ve iftira üretenler ve “Göreceksiniz nasıl da yiyecek, hem de dişinin ve tırnağının kirasını da isteyecek” iddiasında bulunanlar eninde sonunda feraset sahibi insanlar karşısında aynı duruma düşeceklerdir.
Maalesef bugün Türkiye’de bazıları müstesna, İslamî; gruplar, Yusuflarını, kurda yem etmek için harekete geçmiş durumdalar. Kimi kurt hikayesi uydurmakla, kimisi kuyuya atmakla, kimisi kervanlara satmaya çalışmakla meşgul… Ama kimse Allah’ın planını düşünmüyor. Halbuki, onların bu kardeşliğe yakışmayan, haset-fesat, garazlı-marazlı düşünce ve davranışları olmasaydı, Hz. Yusuf’un Kenan ilinden çıkıp Mısır’da insanlığın hayrına işler yapması mümkün değildi; dar bir dairede hapsolup kalacaktı…
Hizmetin ve mensuplarının şu günlerde maruz kaldığı zulüm ve gadirler, onları bütün dünyaya taşıdı ve tanıttı. Senelerdir yaptıkları eğitim vs. hizmetlerle tanınmalarının belki onlarca katını, bir senedir çektikleri mazlumiyet ve mağduriyetle kazandılar.
Cennet ucuz, Cehennem de lüzumsuz olmadığı gibi, Yusuf Aleyhisselam’a Mısır sultanlığı da kolay olmamıştır. Bunun için kuyulara girmek var, köle pazarında satılmak var, iftiralara uğrayıp zindanlara atılmak var. Kargadan korkan darı ekmez; kurttan korkan kuzu gütmez… Allah rızası için bir hizmet yapmak üzere ortaya çıkmışsanız elbette başınıza bir şeyler gelecektir… Seneler önce, bu mevzuları konuşurken şöyle bir şey söylenmiş: “Düşmanı olmayan kimse mühim birisi değildir.” denmişti. Hem de bizim meşhur bir sözümüz var “Meyveli ağaç taşlanır.” Meyveniz yoksa kim sizinle niçin ilgilensin ki?.. Keşke, taş atıp parçalamaya çalışacaklarına o meyvelerden güzelce istifadeye çalışsalar…