“Zulmedenlere sakın en küçük bir meyil ile bile meyletmeyin ve sempati duymayın, yoksa ateş size dokunur.” (Hud Suresi, 11/113) “Eğer onlara Rabb’inin azabından bir kokucuğu, bir esintisi bile dokunsa, ‘Eyvah, yazıklar olsun bize…’ derler.” (Enbiya Suresi, 21/46) buyruluyor.
Yaklaşık elli senedir çok yakından tanıdığım zâta, ömrünü iman-Kur’an hizmetine adamış bu hakikî; âlime, birisi kalkıyor, mürted Müseylemetül-kezzaba söylenen sözlerle yalancı peygamber diye hücum ediyor. Onu sevenleri kanlı Hasan Sabbah’ın gözü dönmüş haşhaşî;lerine benzetiyor. Her gün vurdukça vuruyor, hakaret ve iftira dozajını artırdıkça artırıyor. Siz de yakinen sizleri bilen ve köşelerinde İslâm kardeşliğine uygun incelik ve nezaketle sizlere yer veren kalem erbabından tam böyle bir zamanda destek bekliyorsunuz. Bir de bakıyorsunuz destek yerine köstek ve hücumlar görüyor ve kıvranıyorsunuz… Koro halinde saldırılar, tekmeler var, bir de oradan sinsi darbelerin indirildiğini görüyorsunuz.
Hani normal zamanlarda yapılan tenkitleri hoşgörü ile hatta hak vererek kabul edebilirsiniz ama böyle zamanlarda, gözbebeğine gelen bir kılı dahi gözün kaldıramaması gibi, böyle en ufak şeyler dahi sizi çok çok incitiyor… Mazlumsun, mağdursun ister istemez inciniyorsun. Ellerini açıp Arş’a bakıyor, Arş’ın Sahibi zî;şânından Rabbi Zülcelal vel ikramdan imdat bekliyorsun…
Bunlar hiç mi empati yapmazlar. Hiç mi kendilerini iftiraya uğrayanın yanına koymazlar. Yoksa onlar da ömrünü İslam’a adamış bir zâtın yalancı peygamber olduğuna ve dünyaya fedâkarca yayılmış yiğitlerin haşhaşî; olduğuna mı inanıyorlar. İnanıyorlarsa açıkça söylesinler o zaman bilelim. Yoksa dilsiz şeytan durumuna düştüklerini, hatta gadreden ve zulmedenlerin yanında saf tuttuklarını bilsinler.
Geçen sene işitmiştim: Azerbaycan’daki fedâkarlardan birisi kendi kendine, “Çoluk çocuk, hicret edip, elhamdülillah güzel hizmetlerde yerimizi aldık. Acaba Sahabe Efendilerimizin yanında bir yerimiz bir değerimiz var mı?” diye içinden geçiriyor. Sonra rüyasında Efendimiz’i (sas) görüyor. Onu (sas) arabayla geziye çıkarıyor. Bir yerde araba çok tehlikeli bir durumda uçurum kenarında asılıp kalıyor. Hemen bir taş veya kaya bulayım da arabayı durdurayım diye bir şeyler aramaya başlıyor. Bakıyor ki, Sahabe Efendilerimiz, tekerler kaymasın diye taş yerine oralara kafalarını koymuşlar… Uyanınca o Sahabe Efendilerimizin fedâkârlıklarını, derecesini idrak ediyor…
Bu bir rüya… Ama insana ders veren Sahabeler hakkındaki Ehl-i Sünnet inancının haklılığını yani en büyük velilerin bile onların derecesine yetişemediğini gösteren bir güzellik…
Zannediyorum bundan veya başka bir şeyden esinlenerek yazılmış bir senaryodan dolayı, Şefkat Tepe’de, koma halinde hastanede yatan bir subayın gördüğü rüyada, ışıklar içinde bir araba kendi kendine hareket ediyor… Tehlikeli bir durum var. İçinde Efendimiz (sas) var diye tekerin önüne kafasını koyuyor. Bunu bir teknikle ifade için yapımcı da zannediyorum; arabayı ışıklandırarak yani Efendimiz’i (sas) hiç göstermeden sadece ışıkla onun varlığını belirterek hissettirme yolunu denemiş. Burada asla Efendimiz’i (sas) incitecek bir şey yok. Önce bu bir rüya… Çağrı filminde deve üstünde kendisi gösterilmeden sadece asâsı gösterilerek varlığı hissettirilmeye çalışılmıştı… Şimdi bunu al, herkesin hizmeti arkadan hançerlediği bir zamanda, en azından gıybetle paramparça edecek, dişleyecek fırsat düşkünlerinin önüne at ve arkadan seyret… Bu hangi kardeşliğe sığar?
Efendimiz’e (sas) yapılacak bir saygısızlığa karşı, takınılan tavır elbette mübecceldir. Ama sinsi ve gizli bir garaz ve kinle tavır sergilemek değil… Her zaman bu hassasiyet sergileniyorsa âmennâ… İranlıların çevirdikleri Hz. Meryem ve Hz. Yusuf Aleyhisselam’ın filmleri diziler halinde gösteriliyor. Hz. Meryem de, Hz. Zekeriya Aleyhisselam da, Hz. Yakup Aleyhisselam da Hz. Yusuf Aleyhisselam da İranlı artistler tarafından temsil ediliyor… Ben bunlarla ilgili bu mübarek kalemlerden en ufak bir tenkit hatırlamıyorum. “Ne oluyoruz; hiç peygamberler, normal insanlarla temsil edilebilir mi? Eşya misliyle temsil edilir; bu zâtların ihlâsını takvâsını bu artistler nasıl gösterecek? Nasıl temsil edecek?” diye bir itiraz bilmiyorum. Ben Almanya’da ikamet ettiğim için maalesef bütün gazeteleri takip edemiyorum. Böyle bir şey varsa bildirsinler. Yoksa bu bir garazdır, zulümdür. Allah zulmedenleri sevmez.