Arap Dünyasının en eski
medya kuruluşu olan Al-Ahram Fethullah Gülen Hocaefendi ile röportaj yaptı.
Röportaja, gazetenin haftalık prestij dergisi Al-Ahram Al-Arabi de 12 sayfa olarak
yer verildi.
Öte yandan 15 Temmuz Darbe Tiyatrosu’nun akabinde de Suudi
Arabistan merkezli Al-Arabia, Al-Hadas televizyonları ve yine ilk beş haber
kanalı içinde olan Birleşik Arap Emirlikleri merkezli Skay News Al-Arabia, Ğad
Al-Arabia, Mısır resmi haber ajansı Şark Al- Awsat ve Irak televizyonu
Hocaefendi’yle yaptıkları özel röportajları sadece Arap aleminde değil
uluslarasında da ses getirmişti. Bu arada daha önce Katar merkezli El-Cezire
kanalı da Gülen ile röportaj yaptığını, ancak Ankara’dan gelen baskılar
üzerine, söz konusu yazı yayınlayamamıştı. Ayrıca bölgenin bir diğer önemli
medya kuruluşu Al-Watan ve Arap aleminde günlük tıklanma rekorunu
elinde bulunduran Youm gazetesi ise sırada beklediği belirtildi.
İşte Gülen ile Al-Ahram’da yayınlanan röportajdan ilk bölüm:
Türkiye’de yaşananlar için Erdoğan
‘darbe’ derken siz ‘tiyatro’ dediniz; neye dayanarak tiyatro dediniz?
Deliliniz?
Bunu ben, ortaya dökülüp saçılanlara bakarak söylüyorum.
Kimseyi şahsen itham etmiyorum. 1960’lı yıllardan itibaren Türkiye’de yaşanan
bütün darbeleri görmüş ve bunların hepsinde de darbenin hedefi olmuş, canı
yanmış birisiyim; yani, darbenin ne demek olduğunu az-çok bilirim ve onların
hepsini nazara alarak bakıyorum ve buna binaen detaylarıyla planlanmış gibi
göründüğü için böyle söyledim. Zira bugüne kadar hiçbir darbe, köprü başını
tutarak başlamadı; insanların sokakta olduğu saatte darbe olmaz! Fakat işin bu
şekilde cereyan etmesi o gece sivillerin, asker ve polislerin hayatını
kaybetmesinin acısını dindirmez.Kabul etmeseniz de darbenin kendine göre bir mantığı vardır ve en tepeden
başlar; nihâî olarak hedefte kim varsa önce ona gidilir. Bugün öyle olmadı;
belli ki murâd edilen darbe değildi; başkaca emellere ulaşabilmek için darbe
görüntüsü vermekti ve sözde bir darbe yaptılar! Boş binalara bomba attılar,
gitmeleri gereken yerlere değil de halkın üzerine gittiler! Hiçbir siyasiye
dokunulmadı ve bir tarafta bu tablo sergilenirken diğer tarafta onlar ekranlarda
boy göstermeye devam ettiler! Göstermelik bir TRT dışında siyasi iktidarın sesi
hükmünndeki televizyonlara hiç dokunulmadı! Benim yaşadığım darbelerin
hiçbirisi böyle değildi.Belli oranda sokaklara tanklar salınmış ama üzerinde
insanlar dolaşıyor; hatta içine girip tankı kullananlar var! Bu tabloyu gören
ve darbenin ne olduğunu bilen aklı başında insanlar, ilk dakikadan itibaren
zaten bunun bir darbe olmadığını söylediler. Sokağa çıkan askerlere “Tatbikat var!” gibi sözler söylenmiş! Asker,
nereye niçin gittiğinden habersiz; o askerlerden birisinin ifadesine göre; ‘Bir
terörist var, onu alacağız; bizden haber bekleyin!’ denilmiş.Öte yandan bu işe kalkıştığı söylenen, yanılmıyorsam
2,000 askerden bahsediliyor; diğer tarafta belki 150 general tutuklu. Halbuki
bu 150 generalin emrinde, yüz binlerce asker vardır. İki yılım asker ocağında
geçti ve az-çok bilirim; bu generallerin emrindeki diğer askerler nerede?
Askerlik yapanlar, asker ciddiyetini bilirler; bütün bunlara mahruti bir
nazarla bakılınca yaşanılanların hepsi, asker ciddiyetinden uzak ve birileri
tarafından bir senaryo gibi hazırlanmış, hedeflerini gerçekleştirebilmek için
ortaya konulmuş bir oyun gibi duruyor!
Öyleyse, size göre bu senaryoyu
kim yazıp oynadı?
Öncelikle, ortada net deliller olmadan “Şu yaptı, bu
yaptı!” demek, beni de aynı konuma düşürür; bundan Allah’a sığınırım. Bu, ne
insanlığa ne de mü’min olma hüviyetine yakışır! Bilindiği üzere, zanlara göre
hüküm verilemez. Hele böylesi zamanlarda haber diye üretilen yalan-yanlış
bilgilerin test edilmesi ayrı bir öneme haizdir. Aksi halde, siz de iftiranın
tarafı haline gelirsiniz. Kimileri bu isin içinde ulusalcılar var dedi, koyu
Kemalistler var denildi. Üç gruptan beş gruptan bahsedildi. Öyle
anlaşılıyor ki bazı ehli iman insanlar da vitrin gibi ortaya sunulmuş. Bu
işin sahadaki icraatcılarını tespit için adil bir yargı süreci gerekir ama
Türkiye şartlarında buna imkan olduğunu sanmıyorum. Ancak uluslararası bir
komisyonun tetkikiyle belki sağlıklı bir neticeye varılabilir. Öte yandan sahadakilerin
arkasında stratejik planları yapanları bulabilmek için olayların detaylarından
ziyade öncesine ve sonrasına ve kimlerin nasıl avantajlar elde ettiğine bakmak
lazım.
Diğer taraftan, aradan bunca zaman geçmiş olmasına rağmen, bu işin
faillerini gün yüzüne çıkarmaya matuf çok bir şey yapıldığı da söylenemez. İşin
garabeti ortada; bu teşebbüse kalkışanlar asker olmasına rağmen devlet, daha
çok asker dışındaki alanlara yöneldi ve öğretmeninden hakimine, savcısından
polisine, işçisinden emeklisine, dernek ve vakfından medyasına kadar yüz binin
üzerinde insanı hedef aldı; çocuk ve kadınlara, yaşlı ve hastalara ilişti!
Üstelik hız kesmeden, ilişmeye hâlâ devam ediyor; insanlar işten atılıyor,
maaşları kesiliyor, mallarına el konuluyor, mücrim muamelesiyle derdest edilip
işkencelere tabi tutuluyor, pasaportları iptal edilerek yurt dışına çıkmalarına
izin verilmiyor.
Demek ki planlar, gerçek failin bilinmemesi, meçhul kalması üzerine
kurgulanmış. Aksi halde, emir komuta zinciri içinde memleketin en disiplinli
kurumu askerdir ve asker içinde cereyan eden en küçük problemin, kimler
tarafından ve niçin yapıldığını gün yüzüne çıkarmak öyle çok zor değildir! İlk
dakikadan itibaren hiç alakası olmayan yüz binlerce insanı darbe ile
irtibatlandırırken, aradan bunca zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ askeriyenin
içinde bu işi yapanların bulunup kamuoyuna ilan edilmemesi başlı başına bir
tezat.
TRT’de bildiri okutmaya kalkışan ve darbeyi organize ettiklerini alenen
söyleyen “Yurtta Sulh Konseyi” kim? Kaç kişiler? Bağlantıları ne? O tank ve
uçakları kullanan ve bu emri onlara verenler; çiçeği burnunda askerî talebeleri
sokağa salan, bunu yaparken de masum duygularını istismar edenler kim? Kuvvet
komutanlarını, hatta Genelkurmay Başkanını rehin alanlar kim? Bu mevzuda birbiriyle
çelişen beyanlar yansıdı medyaada. Bir gün hain ilan edilen insanlar ertesi gün
kahraman oldular. Yeni ifadeler basına yansıdıkça çelişkiler de azalacağına
arttı. Madem, şimdi her şeye hakim olundu; öyleyse ortada niçin netice yok?
Her şeye rağmen sizde oluşan bir
kanaat vardır; bunca tecrübe ve tahminleriniz, hangi adresi gösteriyor?
Ben olanların detaylarına vakıf değilim. Ortada doğru mu
yanlış mı belli olmayan birçok iddia dolaşıyor. Ön planda ulusalcı bir grubun olduğu, Doğu
Perinçek’e yakin olarak bilinen insanların da gözaltına alındığına dair
haberler basına yansıdı. Öte yandan böyle bir girişimin cemaati suçlamak için
siyasiler tarafından kullanmaya matuf bir plan olduğunu Alman Focus dergisi
İngiliz istihbaratına atfen yazdı. Bunun burada kalmayacağı, başka türlü belge
ve bilgilerin de arkadan geleceği kanaatindeyim. Bu şartlarda meselenin
hakkıyla tekik edilip gerçek liderlerin bulunması hükumetin mesuliyetidir. Ancak
cadı avı mahiyetinde propagandalar ve zulümlerle, tehditlerle, insanların aile
fertlerini gözaltına almakla, işkence ve tecavüze varan uygulamalarla hakikatin
ortaya çıkmayacağı aşikâr. Devamını bir sonraki sayıda…