Türkiye’de OHAL sonrası yapılan uygulamalar adeta ‘Türkiye’de hukukun sadece adı kaldığı’ izlenimi veriyor. Hayat hakkı kadar kutsal olan savunma-adil yargılanma hakkının nerdeyse ortadan kaldırıldığı bir ortamda hukukun üstünlüğüne inanan bir grup hukukçu http://www.yargiicinadalet.biz sitesi ile oluşturdukları platformla mağdurlara destek oluyor ve seslerini dünyaya duyuruyor.
Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak kaydedilen 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin (şu ana kadar bile) birçok büyük soru işareti taşımasına rağmen aynı gece Hizmet hareketine fatura edilmesi ile startı verilen ‘temizlik’ hareketinin boyutları artık dünya tarihinde eşi benzeri olmayan bir yere doğru gidiyor.
Aralarında ev hanımı, öğrenci, akademisyen, yargı mensubu, emniyet mensubu, öğretmen, doktor, işçi ve işadamlarının bulunduğu kimilerinin yaşı 80’e varan binlerce insan tarihte eşi benzeri görülmemiş mağduriyetler yaşıyor. Darbe girişimine doğrudan dahil olan ya da herhangi bir şekilde irtibatı olan asker, emniyet mensupları ve siyasilerin ilk planda ortaya çıkarılması için atılması gereken adımların darbeyle hiç alakası olmayan ve hiçbir zaman şiddetle adlarının birlikte anılmadığı bir kesimi linç etmeye yönelmesi korkunç boyutlara ulaştı.
Darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal uygulaması (OHAL) sonrası çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile bir hukuk devletinde asla olamayacak her türlü ‘keyfilik’ pervasızca uygulanıyor. Oluşturulan korku atmosferiyle ‘şüphelilerin’ savunma haklarının fiilen engellenmesi gelinen noktayı aslında çok iyi tespit ediyor.
Zira barodan atanan avukatlar ya davaları kabul etmiyor-davalardan çekiliyor ya da mağdurlardan ödeyemeyecekleri avukatlık ücretleri istenilerek savunma hakları ellerinden alınıyor. KHK ile şu ana kadar bizzat mağdur edilen kamu personeli sayısı 105.097. Süreçte 75.363 kişi gözaltına alındı, 34.500 kişi tutuklandı. 2099 üniversite, okul, eğitim merkezi kapatıldı. 6337 akademisyen, 3640 savcı-hakim işinden oldu. 186 medya kuruluşu kapatıldı ve 142 gazeteci tutuklandı. Her geçen gün artan bu rakamlar http://turkeypurge.com adresinden de anlık olarak takip edilebilir. Ayrıca Türkiye’nin iç piyasada ve uluslararası piyasalarda yüz akı olmuş, milyarlarca dolarlık üretim ve ihracat yapan, binlerce kişiyi istihdam eden başarılı dev holdinglere ve şirketlere hatta küçük ölçekli pastanelere bile haksız bir şekilde el konuldu ve birçoğu batırıldı.
ADALET ÖLÜNCE DEVLET ÖLÜYOR
Fatih Sultan Mehmed’in ‘Kadı’yı (yargıç) satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün Devlet de ölür’ sözü süreci çok net olarak özetliyor. Hatırlanacağı gibi 16 Temmuz sabahı HSYK Genel Sekreterliği sabah saatlerinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olağanüstü toplanacağını duyurmuştu.
Kurul henüz toplanmadan önce ‘havuz medyası’ tabir edilen gazetelerin bazı çalışanları 3500 – 4000 hakim ve savcının açığa alınıp ihraç edileceğini sosyal medyadan duyurdu. Darbe teşebbüsünün üzerinden henüz birkaç saat geçmeden toplanan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 541’i ilk derece idari yargı, 2204’ü ilk derece adlı yargı olmak üzere 2745 hakim – savcı, 140 Yargıtay üyesi, 48 Danıştay üyesi, 2 Anayasa Mahkemesi üyesi hakkında görevden uzaklaştırma ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kanalı ile gözaltı kararı aldı.
Daha sonra bu sayı 3049’a kadar ulaştı. Aslında son 2 yıllık süreçte iktidara yakın kişiler ve iktidar tarafından kurulan Yargıda Birlik Platformunun adayı olup seçilen Kurul üyeleri bir çok ortamda 5000 hakim ve savcının meslekten atılacağını rahatlıkla dile getirmekteydi.
Bu şekilde Türkiye’ye en lazım olduğu bir dönemde gerekli olan bağımsız yargı toptan rafa kaldırılmıştı. Avrupalı bir siyasetçinin Türkiye’deki hukuk işleyişi ile ilgili, ‘Verdiği bir tahliye karardan dolayı bir hakim tutuklanıyorsa, o ülkeye hukuk devleti demek hukuk devleti ilkesine en büyük hakarettir’ demeci yargıdaki durumu en iyi şekilde anlatıyor.
TÜRKİYE’DE LAFTA OLAN YARGI DÜNYADA AYAKTA
Dünyanın çeşitli ülkelerinden Türkiye’de olanları yakınan takip eden birçok ve Türkiye’de henüz susturulamamış az sayıda hukuk insanı adil yargının önemine dikkat çekerek ‘ Yargı demokrasinin yanında darbelerin karşısındadır. Darbeyi bahane ederek adil yargılama yapacak yargı mensuplarının tasfiyesi, darbe ile mücadeleye değil darbeden beklenen amacın gerçekleşmesine hizmet eder’ çağrısı yapıyor.
Gözaltında kayıpların, ölümlerin, mahkum-tutuklular arasında şüpheli intiharların (20’den fazla vaka) arttığı ve sıradanlaştığı, işkencelerinalenen itiraf edildiği bir ortamda adil yargılamadan söz etmek en basit ifadesiyle hayalcilik olur.
Ancak yargıdan başka çözüm yolu olmadığını kabul eden ve her türlü tahrike rağmen adalet ve itidal çerçevesinden çıkmayan ve çıkmayacak olan mağdurların ‘yargı yolu’ arayışı sürüyor. OHAL’den sonra çıkarılan KHK’lar marifetiyle hayat hakkı kadar kutsal olan ‘savunma ve adil yargılanma’ haklarından mahrum kalanlara en azından bir ışık tutabilmek için açılan http://www.yargiicinadalet.biz sitesinde ayrıntılı bilgiler yer alıyor.
Site aynı zamanda kötü muameleye tabi tutulan, yakınları ve avukatları ile görüştürülmeyen, hürriyetlerinden mahrum bırakıldığı halde somut olarak ne ile suçlandıkları dahi bilinmeyen yargı mensuplarının ve haksızlığa uğrayan diğer herkesin ya da en azından yakınlarının haklarını arayabilmesi ve yapılan hukuksuzluklara ulusal ve uluslararası hukuk mekanizmaları içerisinde hesap sorabilmeleri için hukuki bir platform niteliğinde.
Sitede gözaltı ve tutuklamalara karşı, iç hukukta ve AİHM’de kullanabilecek dilekçe örnekleri ve başvuru metotları ayrıntılı olarak yer alıyor. Kamudan ihraç edilenlerin ve yakınlarının izlemesi gereken hukuki yollar da tüm ayrıntılarıyla bu sitede gösteriliyor.
Ayrıca gözaltında bulunan veya tutuklanan bir yakının işkence ve kötü muameleye tabi tutulduğunu öğrenen ya da kendisi veya bir yakınının temel insan haklarına yönelik saldırı olduğunda şikayet hakkı gibi yasal haklarını kullanmasına rağmen sonuç alamaması halinde uluslararası kuruluşlarla irtibat geçmesi için bilgi ve metotlar sitenin sunduğu hizmetler arasında.
ZAMAN STUTTGART