SEFER CAN [ANALİZ- TR724.COM]
MHP ile AKP arasındaki anayasa görüşmelerinde mutabakata varıldığı haberleri sıklaşıyor. Aslında “MHP hemen teslim olmadı, çetin pazarlık yürüttü” diyebilmek için ‘mış gibi’ yapıldığı iddiasını destekleyen veriler çoğalıyor. Gazetelerdeki “MHP, mevcut Cumhurbaşkanı’nın yeni sistemle ilgili yapısal düzenlemelerde “Kararname çıkarma” yetkisini kullanmasını kabul etti.” bilgisi yeterince aydınlatıcı. Cümle açık ama yine de tane tane söylemekte fayda var: Yeni sistem kurulurken parlamento tamamen devre dışı kalacak.
Türkiye Cumhuriyeti yeniden kuruluyor ve yetki Tayyip Erdoğan’ın tekelinde olacak. MHP sistemin anahtarlarını Saray’a teslim ediyor. Yasama yetkisi, cumhurbaşkanının iki dudağına havale edilirken denetim yetkisi dahi parlamentoda olmayacak. Korkudan iki üyesinin tutuklanmasına bile ses çıkaramayan, hukuksuz KHK’larda başını kuma gömen Anayasa Mahkemesi, Erdoğan’ı denetleyecek(!)
TECAVÜZ YASASINA NEDEN DİRENİLDİ O ZAMAN
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, teslimiyetçi politikasını “fiili durumu hukuki statüye kavuşturmak” şeklinde basitleştiriyor. “O zaman çocuğu istismar yasasına neden destek vermediniz? O da benzer şekilde fiili durumu kitabına uydurmaya çalışmaktan ibaretti.” Sorusu haklı değil mi? Bir devlet yöneticisine yapılabilecek iki büyük suçlama var. Biri yolsuzluk diğeri de vatana ihanet. Bahçeli, seçim meydanlarında Erdoğan hakkında bu iki suçlamayı en fazla dile getiren kişiydi. Odasındaki takvimi 17-25’te durdurmuş ve bunu kamuoyuna ilan etmişti. Ne oldu da birden bire Cumhuriyete baştan sona format atacak salahiyeti ona devretmekte beis görmüyor. Birkaç ay önce söyledikleri yanlış idiyse aynı şekilde kamuoyu önünde özür dilemesi gerekir. “Yolsuzluklar yokmuş, kandırılmışım” demeli, 17-25 takvimini gazetecilerin önünde törenle indirmeli. Meral Akşener’in başını çektiği muhalif hareketin bastırılması konusunda hem yandaş medyanın hem de kontrol altındaki yargının performansı ortada. Ancak bütün bunlar böylesine bir keskin dönüşü izah etmeye yetmiyor. Kirli bir pazarlık ya da şantaj değilse Bahçeli bunu da kamuoyu ile paylaşmalı.
BÜROKRASİ PAZARLIĞI DA ALDATICI
MHP tabanına tamamen teslimiyetçi görüntü vermemek adına ‘bürokrasi üzerine pazarlık var’ havası kurgulanıyor. Haberlerde şöyle geçiyor: Parti’nin önerisinde Cumhurbaşkanı’nın bürokratları atama yetkisi de bulunuyordu. Ancak, MHP bu yetkinin sınırlandırılmasını gündeme getirmişti. AK Parti, bu talebe de olumlu cevap verdi ve MHP’nin isteği doğrultusunda büyükelçi atamalarında Meclis onayı şartı aranmasını kabul etti. Yeni sistemde, büyükelçilerin atanması ancak parlamento onayı ile olacak. MHP’nin talebi ile yüksek yargı organlarına yapılacak atamalarda Meclis’in daha etkili olması gündeme geldi.” Fanteziye bakar mısınız! Büyükelçi ataması Meclis onayından geçecekmiş. Devlet tepeden tırnağa değişirken minder dışına atılan parlamento yeni yetkiler elde ediyor.
MHP tabanı “iktidar şart değil bürokrasi de olalım yeter” önermesini satın almaya alışık. Fakat hiç bir ballı koltuk fanatik AKP’liden başkasına verilmiyor. MHP’liler, AKP’lilerin olmadığı ya da tenezzül etmediği işlere veriliyor. Seçim döneminde kaç yüksek bürokrat MHP’den kaç tanesi AKP’den aday oldu sorusu tabloyu özetliyor. Bir de şehit cenazelerine bakmak lazım.
Başkanlık sistemi, MHP’nin yok olması anlamına geldiği için orada da bir kandırmacayla ‘cumhurbaşkanlığı’ sistemi diyorlar. Devlet Bahçeli kötü bir jübileyle gidiyor. Erdoğan’a Ahmet Davutoğlu’nun esirgediği desteği veren adam olarak tarihe geçiyor. Ne yapalım kendi tercihi…sefercan@Tr724.com | @can_sefercan