ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass, Rusya büyükelçisine yönelik suikastten Hizmet Hareketi’ne yönelik suçlamalara Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasından Havuz Medyası haberlerine kadar çok çarpıcı açıklamalar yaptı. Bass, AKP ve Havuz medyasının suikastle ilgili tezlerini kesin bir dille reddederken Rusya’yla “dost” olmak konusunda uyardı. Komşularının sınırını değiştiren tek Avrupa ülkesinin Rusya olduğuna dikkat çekti.
ABD’nın Ankara Büyükelçisi John Bass, NTV’ye konuştu.
SORU: Öncelikle Rus Büyükelçi’ye yönelik suikastla başlamak isterim. Bir diplomatın böylesine korkunç bir şekilde katledilmesi konusunda görüşlerinizi alabilir miyim?
Büyükelçi Bass: Bugün sizinle, NTV’de olma fırsatını sağladığınız için ben size çok teşekkür ederim. Öncelikle, bu hafta meydana gelen bu korkunç saldırıyla ilgili tüm izleyicilerinize ve Türkiye’deki herkese “başınız sağolsun” demek istiyorum. Ben bu ülkede yaşıyorum. Bugün bu toplumun tüm mensuplarının hissettiği acı ve ızdırabı, bunun ardından nelerin gelebileceğini bilememenin getirdiği korkuyu ben de yaşıyorum. Ayrıca, son saldırılar bizi derinden rahatsız etti ve öfkelendirdi; ister Kayseri’deki olsun, ister Beşiktaş’taki bombalı saldırı ya da Türkiye’de PKK tarafından gerçekleştirilen diğer korkunç saldırılar. Bu saldırıları kesinlikle reddediyoruz. Bunları kınıyoruz ve bir kez daha PKK’ya bu akıldışı şiddete son vermesi, silah bırakması ve siyasi bir amaç için şiddet kullanmaya son vermesi çağrısında bulunuyoruz. Bu, asla işe yaramayacaktır.
SORU: Sayın Büyükelçi, sizce Türkiye’deki bu gibi terör saldırılarının arkasında kim var? Bu saldırının ardında Fethullah Gülen ve Gülen hareketinin olduğuna dair iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Amerika Birleşik Devletleri’nin bunlarla nasıl bir bağlantısı var?
Büyükelçi Bass: Birkaç şey söyleyeceğim. İlk olarak, Türk polisinin bu soruşturmayı yürütürken topladığı kanıtlara dair birinci elden bilgiye sahip değilim. Bu toplumdaki herkesin, Rusya’daki herkesin, dünyanın geri kalanındaki herkesin soruşturmanın sonucunun bize sorumlunun kim olduğuna dair kesin ve açık cevaplar sağladığından emin olabilmesi için, sürecin kendi seyrinde gitmesine izin vermek hepimiz açısından çok önemli. Amerikan hükümetinin bir şekilde bu saldırıya karışmış olduğuna dair Türk basınında gördüğümüz iddialara gelecek olursak – bunları kati surette reddediyorum. Bu iddiaları destekleyen hiçbir kanıt yok, bunun, kanıtı olmayan, son derece çirkin bir iddia olduğunu düşünüyorum. Biz, tüm dünyadaki diplomatların emniyetini ve işlerini yapabilmelerini sağlamaktan başka bir şey istemiyoruz. Ben dört yıl önce sevdiğim bir iş arkadaşımı kaybettim, Libya büyükelçimizdi. Bu nedenle, bir meslek memuruna karşı bu şekilde şiddet uygulandığını görmek bizleri derinden yaralıyor.
SORU: Amerikan istihbaratının elinde bu konuyla ilgili bilgi ya da ipucu var mı?
Büyükelçi Bass: Emniyet güçleri ve istihbarattaki güvenlik uzmanlarımız arasında devam eden görüşmeler olduğunu söyleyebilirim. Türkiye’deki her saldırının ardından yaptığımız gibi, şimdi de Türkiye’de devam eden soruşturmalara destek verme teklifinde bulunduk. Bunu yapmayı da sürdüreceğiz. Fakat, soruşturmanın ve akabinde başlatılabilecek her türlü yasal muamele ve/veya davanın bütünlüğünü korumak adına, soruşturmaya saygıyla yaklaşmak ve kamuoyu önünde tartışmamak büyük önem taşıyor.
SORU: Eğer Rusya bu suikastin ardındaki gücün Gülenci olduğunu tasdik eder ve bu gerçek uluslararası platforma taşınırsa, ABD Fethullah Gülen’in iade sürecini hızlandırır mı?
Büyükelçi Bass: ABD’de ikamet edip, denizaşırı ülkelerde ABD’den sınırdışı edilmesini gerektirecek suçlar işleyen kişilerle ilgili her türlü spesifik bilgiye büyük ciddiyetle yaklaşırız. Bu nedenle hükümetlerimiz, 15 Temmuz ve o gece yaşanan korkunç olaylar ve çirkin saldırılarla ilgili hazırlanan davalarda son derece yakın olarak çalışıyor. Her türlü ek soruşturmaya ve adalet bakanlıklarımız arasındaki yeni işbirliklerine de Türk hükümetinin failleri adalet karşısına çıkarma gayretlerini desteklemek amacıyla yine aynı ruh ve kararlılıkla yaklaşmayı sürdüreceğiz.
SORU: Fethullah Gülen’in iadesinde mevcut durum nedir? Davada yol alındı mı? Sürecin başkanlık seçimleri nedeniyle yavaşladığına dair bir algı oluşmuş durumda.
Büyükelçi Bass: Bu ifadenin, süreci doğru biçimde tasvir ettiğini düşünmüyorum. Adalet bakanlıklarımız bu süreçte beraberce son derece yakın çalışıyorlar. Dediğim gibi, Türk hükümetinin, darbe girişiminin faillerini adalet karşısına çıkarma yönündeki çabalarını desteklemek için elimizden geleni yaptığımızdan emin olmak istiyoruz. İzleyicilerinizin bilgisine sunacağım faktörlerden biri de şu; hukuk sistemlerimizdeki farklılıklar nedeniyle, süreçle ilgili kamuoyu önünde konuşmamak bizim için çok önemli. Burada amaç, ABD’deki bir failin hakime sonucun önceden belirlendiğini ileri sürme fırsatını tanımamak. Yani, bizim yargı sistemimize göre, bir dava hakkında ne kadar az konuşuyorsak, konuyu o kadar ciddiye alıyoruz demektir. Bu noktada Türkiye’de benzer davalara yaklaşımda bir parça farklılık olduğunu görüyoruz; burada insanlar davalar hakkında kamuoyu önünde konuşuyor ve bu durum davanın kendisini etkilemiyor.
SORU: Seçilmiş Başkan Donald Trump, Fethullah Gülen’i Türkiye’ye iade etmek konusunda oldukça istekli görünüyor. Sizin bu konudaki beklentiniz nedir?
Büyükelçi Bass: Sizin de tahmin edeceğiniz gibi, bir sonraki yönetim adına konuşamam. Ancak bunun yerine birkaç şey söylemem mümkün. Öncelikle, ABD, Türkiye’nin başarılı olmasını istiyor ve bu uzun yıllardır ABD’nin Türkiye’ye yönelik politikasının temel taşlarından biri olmuştur. Türkiye’nin güçlü, istikrarlı, müreffeh ve başarılı olması hem bizim, hem Avrupa’nın hem de birçok bölgenin yararınadır. Türkiye’nin bölünmesi, karmaşa içinde olması bizim menfaatimize değildir; bu yüzden son birkaç yıl içinde ve onlarca yıldır bu ulusun güvenliğine ve refahına katkıda bulunmaya çalışıyoruz ve ben, yeni yönetimde nasıl politika değişiklikleri görürsek görelim, bu hususların Türkiye’ye yaklaşımımızın ve ilişkimizin temel taşlarından biri olarak kalacağından eminim.
SORU: Türkiye ve Rusya’nın son zamanlardaki ilişkilerini, özellikle de yakınlaşmalarını ve ekonomi ve siyasette ortak bir yön belirleme girişimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bazıları bunu Türkiye’yi Batı’dan uzaklaştırma vasıtası olarak görülüyor. Sizin fikriniz nedir?
Büyükelçi Bass: Türkiye’nin Rusya ile iyi, verimli, yapıcı bir ilişki kurmasını anlıyor ve destekliyoruz. Siz önemli bir sınırı, Karadeniz’in teşkil ettiği deniz sınırını paylaşıyorsunuz. Köklü bir ticari ilişkiniz var. Türkiye ve Rusya’nın uzun bir geçmişi olduğu aşikar. Bu nedenle, Türkiye’nin Rusya ve diğer komşularıyla olumlu, yapıcı bir ilişki içinde olmasının neden önemli olduğunu anlıyoruz. Bu durumu A ile B arasında ikili bir seçim olarak görmek isteyen kişiler, günümüzün uluslararası dünyasının ve elbette ki ekonomisinin karmaşıklığını doğru okuyamıyorlar. Ayrıca, benim görüşüme göre, Türkiye, Rusya ile saygı çerçevesi içinde, iyi bir ilişki sürdürebilir, ancak bununla beraber, Rus hükümetinin diğer birtakım politikaları ve bölgedeki davranışlarıyla ilgili temkinli davranmasını da beklerim. Türk basınında son dönemde gördüğüm ve rahatsız edici bulduğun şeylerden biri de, ABD’nin Türkiye’yi bir şekilde parçalamak istediği ya da Türkiye’nin başarısız olduğunu görmek istediği için Türkiye ve Rusya arasındaki yakınlaşmayı bir şekilde baltalamak istediğine dair iddialar. Hiç kimse Türkiye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne Amerika Birleşik Devletleri kadar bağlı olmamıştır. Buna karşın, Rusya hükümeti ise uluslararası sınırları değiştirmek ve başka bir ülkenin bir kısmını ilhak etmek amacıyla son yıllarda askeri güç kullanmış olan tek Avrupa hükümetidir. Dolayısıyla, Türkiye’nin Rusya’yla ilişkisini ilerletirken ve yeniden geliştirirken bu gerçekleri de göz önünde bulundurmayı sürdürmesini umuyoruz.
SORU: Türkiye’nin DAEŞ’den petrol satın aldığına ilişkin iddialar konusunda bir özür polemiği yaşandığını gördük. Türk dışişleri yetkilileri, bu konudaki yanlış bilgilere ilişkin olarak hem John Kerry’den hem de CIA’den yazılı bir özür geldiğini ifade ettiler, ancak CIA ve Amerikalı yetkililer bunu reddetti. Tam olarak ne yaşandı? Bir özür var mı, yok mu?
Büyükelçi Bass: Kanımca, DAEŞ’in bir dönem kontrol ettiği petrol üretilen bölgelerden nasıl kaçakçılık yaptığı konusundaki anlayışta bir evrim gerçekleşti. Başta, bu petrolün bir kısmının Türkiye-Suriye sınırından çıktığına dair göstergeler vardı. Türk hükümeti, 2014 yılında ve 2015’in başlarında bu küçük çaplı kaçakçılık faaliyetlerini ortadan kaldırmak için önemli adımlar attı. Bu konunun soruşturulmasında hükümetlerimiz birlikte çalıştıkça, başta olmasından endişe duyduğumuz şekilde ve boyutta bir kaçakçılık faaliyetlerinin artık yaşanmadığını tespit ettik ve bu durumu Türk hükümetine ilettik. Burada şunu da söylemek isterim ki; Türk hükümetine çok daha eleştirel yaklaşan, petrol kaçakçılığı konusunda her türlü suçlamayı yapan ve Türk hükümetinden kimlerin bu olaya karıştırdığına dair iddialarda bulunan Rusya hükümetinin, ABD’nin aksine, bu konuda kendini düzeltme yoluna gittiğini ise görmedim.
SORU: Bir kez daha sormak istiyorum, bir özür var mı, yok mu?
Büyükelçi Bass: Hükümetler ve tek tek bakanlıklar arasındaki iletişimin detaylarına girmek istemiyorum. Şunu söyleyebilirim, ilk aşamadaki bazı değerlendirmelerimizin düzeltildiğini ya da biraz hedeften şaştığını kabul ettik. Ve biz bunu her zaman yapıyoruz. Hata yaptığımızda bunu itiraf ediyoruz. Çoğu kez, başka bazı hükümetlerin de böyle davranmasını umut ediyoruz.
SORU: Son olarak, bir mesaj göndermek ister misiniz, Türk medyasının, bu terör saldırılarının arkasında ABD’nin, bazı grupların ya da CIA’in bulunduğu yönündeki iddialarıyla ilgili?
Büyükelçi Bass: Evet, mesajım daha önce basına söylediklerime benzer olacak…
Katiyetle…
Büyükelçi Bass: Bu iddiaları katiyetle reddediyorum. Bunların gerçeklere dayalı hiçbir temeli yok. Bu yorumları yazanların işaret edebilecekleri hiçbir kanıt, hiçbir gerçek bulgu yok. Bana göre bu tutum şoke edici; şimdi ABD’nin Türkiye-Rusya ilişkilerine zarar vermeyi istediğini iddia edenler, sadece altı ay önce Rus hükümetinin ne kadar kötü olduğunu ve Türkiye’yi yok etmek istediğini yazıyordu. Analizlerinin bütünlüğüne ilişkin biraz sıkıntı varmış gibi görünüyor. Aslında değişen fazla bir faktör bulunmamasına rağmen, kolaylıkla bir pozisyondan tamamen farklı diğer pozisyona geçebiliyorlar. Türk medyasında görmek istediğim şey, samimiyetle söylüyorum, fikir bazında değil de biraz daha gerçeklere ve kanıtlara dayanan habercilik. Her gazetecilik girişiminde elbette fikirler için yer vardır, ancak bu fikirler habermiş gibi maskelendiğinde, o zaman ortada gerçek bir problem var demektir. Çünkü bu durum, toplumda gerçekten neler olduğuna ilişkin kamuoyunun güvenini zedeler ve bugün yüz yüze olduğumuz sorunlar konusunda ortak bir temele dayalı olarak çalışmayı herkes için çok daha zorlaştırır. NTV