Beşiktaş formasıyla Türk futboluna isimlerini yazdıran Filip Holosko ve Bobo, Avustralya’da yeni bir maceraya atıldı ama akıllarından siyah-beyazlı renkler bir an olsun çıkmıyor!
Türkiye’de dokuz yıl geçirdikten sonra Avustralya ne kadar farklı geldi? Uyum sürecini aşabildin mi?
Holosko: Açıkçası pek kolay olmadı. Ligin bu kadar zorlu olmasını beklemiyordum. Saha zeminleri de Avrupa’ya oranla çok daha sert ama şu an ilk dönemlerimden daha iyi olduğumu düşünüyorum. Avustralya harika bir yer ve alıştıkça daha da güzelleşiyor.
Buraya ilk geldiğinde, saha dışında seni en çok ne zorladı? Trafik, yemekler, dil sorunu…Holosko: İstanbul’daki trafikten sonra Avustralya pek sıkıntı olmadı! Burada herkes çok dakik, aşırı düzenli bir hayat yaşanıyor. İnanılmaz güzel yemekler yiyoruz. Ayrıca bence dünyanın en güzel kahvesi de burada! Yani mutfak konusunda herhangi bir şikayetim yok. İngilizcem ilk başta yeterli değildi ama zamanla çok daha iyi anlaşmaya başladım.
Boş vakitlerinde neler yapıyorsun? Takım arkadaşlarınla mı takılıyorsun, yoksa başka şeyler yapmayı mı tercih ediyorsun?
Holosko: Genelde ailemle vakit geçiriyorum. Sydney çok büyük bir şehir, gidecek çok yer var. Kızlarım son dönemde tenise ve dansa merak saldığından, vaktimizin çoğunu bunlar alıyor. Bobo’nun buraya gelmesi de beni rahatlattı çünkü yıllardır ailecek görüşüyoruz.
Bobo’yla devam edelim… Sydney FC’ye transfer olmadan önce Holosko’yla görüştün mü? Başka teklifler var mıydı? Buraya gelmendeki en büyük etken ne?
Bobo: Filip’le konuşup hem ülke, hem de ligle ilgili bilgi aldım. Avrupa’dan birkaç teklif gelmişti ama farklı bir deneyim istediğimden Avustralya’yı seçtim. Şu ana kadar bu kararımdan herhangi bir pişmanlık duymuyorum.
Türk futbolu ile Avustralya’daki futbol arasında ne gibi farklılıklar var? Bir santrfor olarak hangisi senin tarzına daha uygun?
Bobo: Birbirinden çok farklı iki futbol tarzından bahsediyoruz. Bence en büyük fark, Avustralya’da oyuncular çok daha fazla koşuyor ve mücadele ediyor. Fiziksel rekabetin daha yoğun olduğu bir ligleri var. Bu açıdan rakip savunmacılarla boğuşurken biraz zorlanıyorum.
Buradaki hayata alışabildin mi? Sydney’in tadını çıkarıyor musun?
Bobo: Gayet iyi durumdayım. Ailem de çok çabuk uyum sağladı ve buradaki hayat koşullarına alıştı. Zaten Sydney, dünya üzerinde yaşanılacak en ideal yerlerinden biri.
İkiniz de Beşiktaş taraftarının çok sevdiği isimlersiniz. Türkiye’de oynadığınız dönemden hatırladığınız ilginç olaylar var mı?
Holosko: Beşiktaş’ta Bobo’yla birlikte harika bir dönem geçirdik. Oradaki her anımı çok iyi hatırlıyorum. Mesela attığım bir golden sonra Gangnam Style dansıyle sevinmiştim ve taraftarın çok hoşuna gitmişti. Sanırım en eğlenceli anım bu!
Bobo: Beşiktaş taraftarını hayatımın sonuna kadar unutmayacağım. Bana her zaman destek oldular, onlara ne kadar teşekkür etsem az. Birlikte harika yıllar geçirdik ama içlerinden herhangi birisini seçmemi istemeyin!
Beşiktaş formasıyla attığınız, sizin için özen anlam ifade eden bir gol var mı?
Holosko: İki golün benim için ayrı yeri var. İlki, 2009’daki Türkiye Kupası finalinde Fenerbahçe’ye attığım… 4-2 kazandık ve Bobo da iki gol atmıştı. Diğeri ise, o sezonun son haftasında oynadığımız Denizlispor maçındaki golüm. 2-1 kazandık, ilk golü ben attım ve şampiyon olduk.
Bobo: O finalde Fenerbahçe’ye attığım iki gol benim için çok önemliydi. Zaten Beşiktaş formasıyla çıktığım neredeyse bütün Fenerbahçe maçlarında iyi oynadım ve gol attım!
Karşılıklı oynadığınız en iyi stoper kimdi? Sahada rakip olmaktan çekindiğiniz biri var mıydı?
Holosko: Galatasaray maçlarında Servet Çetin’e karşı oynamak istemezdim. Çok güçlü ve uzun boylu bir stoperdi. Ona karşı hep zorlandım ama hiçbir zaman geri adım atmadım. Roberto Carlos da Fenerbahçe maçlarında bana ciddi anlamda zorluk çıkarmıştı.
Bobo: Fenerbahçe forması giyen Diego Lugano, karşılıklı oynadığım en iyi stoperdi. Markajından kurtulmak için sürekli farklı taktikler denerdim ama her defasında ensemde biterdi!
Türkiye maceranıza dair içinizde herhangi bir pişmanlık var mı? Reddettiğiniz bir transfer teklifi, kritik bir maçta kaçırdığınız bir pozisyon…
Holosko: Olduğunu söyleyemem. Bazen farklı bir tercihte bulunmadığınıza pişman olduğunuz durumlar yaşanabilir ama benim içimde herhangi bir pişmanlık yok.
Bobo: Beşiktaş’tan yanlış zamanda ayrıldığıma pişmanım. Daha uzun kalıp, daha güzel şeyler yaşayabilirdim ama kısmet olmadı.
Türkiye’deki derbileri nasıl hatırlıyorsunuz? Avustralya’da oynadığınız maçlardaki atmosferlerle karşılaştırabilir misiniz?
Holosko: Galatasaray ve Fenerbahçe maçlarında büyük heyecan yaşanırdı. Tribünlerde boş koltuk gördüğümü hatırlamıyorum. Burada da Western Sydney Wanderers’la oynadığımız maçlarda benzer atmosfer oluşuyor. Türkiye’deki derbileri en çok bu maçlarda hatırlıyorum.
Bobo: Sydney FC-Western Sydney Wanderers maçları, gerçekten de Türkiye’deki derbileri andırıyor. Hem tribünler tıklım tıklım oluyor, hem de saha dışında büyük ilgi çekiyor. Atmosfer olarak Beşiktaş forması giyerken oynadığımız Galatasaray ve Fenerbahçe maçlarına benzetiyorum.
Gelecek planlarınız neler? Avrupa’ya dönmeyi düşünüyor musunuz, yoksa Avustralya sizin için son durak mı?
Holosko: Fazla uzun vadeli düşünmüyorum çünkü hem hayatta, hem de futbolda yarın neler olacağını bilemezsiniz. Şu an sadece Sydney FC’ye odaklandım ve tek hedefim şampiyon olmak. Daha sonra bir karar vermem gerekirse o zaman düşünürüm.
Bobo: 31 yaşındayım ve beş-altı sene daha futbol oynamak istiyorum. Belki Avustralya’da olur, belki başka bir ülkede… Kim bilir, belki de İstanbul’a dönerim! Recep Özerin / FourFourTwo