Bir yılı daha geride bırakırken, yeni bir yıla girmenin heyecanını
yaşıyoruz. Yılsonu aynı zamanda gazetemiz Zaman Avustralya’nın da elinize
ulaşan bu sayısı ile 2016 yılının son baskısı oluyor. İnşaallah, 2017’de tekrar
okuyucularımızla buluşmayı sabırsızlıkla bekleyerek, bu yılın son yazısı ile
sizlerleyiz. Gelen gideni aratır derler ya, ‘gelecek sene geride kalan yılı
aratmasın’ demek geliyor içimizden. Ama hiç de öyle görünmüyor. Gelen günler,
geçen günleri aratacak gibi gözüküyor.
Bir tarafta ülkenin içindeki terör askerimizi, polisimizi ve vatandaşları
hedef alırken, sınırların dışında da gözü dönmüş terör örgütleri en acımasız
yüzlerini ortaya koyarak, hunharca katliamlar gerçekleştiriyor.
İstanbul-Beşiktaş’ta, Kayseri ve Elbab’da meydana gelen vahşet ve verilen acı
kayıplar karşısında ise devlet kanadının sessiz kalışı, bu acıları daha da
katlıyor ve ne kadar pervasız olduklarını gösteriyor.
Bulunduğu görevin sorumluluğunun altında ezilerek istifa eden, koltuğu
bırakan hiç kimse yok. Üstüne üstelik, havuz medyasının her türlü hile ve
yalanlarla Hizmet Hareketi’nin üstüne atmaya çalıştığı, ancak El Nusra’nın
yaptığının ortaya çıktığı Büyükelçi cinayeti ile IŞİD terör örgütünün iki Türk
askerini yaktığının görüntülerinin sosyal medyaya servis edilmesine karşılık,
bunları halkdan gizlemek ve perdelemek için ayran ile “milli içki”
tartışmasının ortaya atılması, gündemin değiştirilmesi, ve gerçeklerin
toplumdan gizlenmesi demek değil de nedir?
Ama, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) üç yılda bir
hazırladığı Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) sonuçlarına göre
eskiye göre daha az okuyan, okuduğunu yeterince anlamayan ve yorumlayamayan bir
nesile sahip olan, üniversite öğretim görevlisinin “Ben daha çok cahil ve
okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum. Yani ülkeyi ayakta tutacak
olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil
halktır’’ dediği, parkta spor yapan 4 aylık hamile kadına “Bir daha burada
yürüyüp, spor yapmayacaksın” diye bağırarak ayakkabısı ile dövenlerin
Türkiye’sinde, siyasetçilerin ne istifa kültüründen söz etmek ne de
konuştukları ve anlattıkları her şeye hemen biat kültürü ile inanmayıp
sorgulayan, araştıran toplumdan bahsetmek çok zor. Hele bir de medyası
sabah-akşam iktidar şakşakçılığı yapıp, varsa yoksa Başkanlık diyorsa…
CHP Milletvekili Eren Erdem’in sık sık Ali Şeriati’den alıntı yaptığı;
“Sadece devletin konuştuğu bir yerde söylenen her söz yalandır.” ifadesi ne
kadar da doğru ve yerinde. Furkan Vakfı Başkanı Alparslan Kuytul Hoca da benzer
ifadeleri şu şekilde yorumlayarak iktidara şöyle sesleniyor; “Herkesin susması
bir memleket için hayırlı değildir. Ben bu kadar İslam’a zarar veren bir
iktidar görmedim”.
Fakat her zaman örnek verdiğimiz başta yaşadığımız ülke Avustralya olmak
üzere demokrasisi gelişmiş ülkelerde durum böyle mi?
Yapılan haksızlıklar, adaletsizlikler, yolsuzluklar yapanın yanına kâr
kalıyor mu?
Yine Avustralya’nın demokrasisinden, hukuk sisteminden ve istifa
kültüründen bir iki örnek verelim. Polisin alkol testini kabul etmediği için
Queensland Hükümetinde görevli Stephen Gay, bulunduğu makamı düşünmeden
istifa etti. Gerçekleşen olaydan sonra Stephen Gay, Queensland eyalet Toplum
Bakanı Mick de Brenni’nin genel sekreteri görevini bıraktı. Ülkede üç Başbakan
indirip veya koltuğuna oturtan kişi olarak tanınan, ünlü siyasetçi eski NSW
Bakanı olan Eddie Obeid ise, yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma suçundan 5 yıl
hapse mahkum oldu.
İşçi Partili eski bakan Eddie Obeid, cezasının en az üç yılını cezaevinde
tamamlayacak. NSW eyalet Başbakanı Mike Baird gelecek yıl Obeid’in bulunduğu
makamı kötüye kullandığı için ona sağlanan hukuki yardım ve emeklilik parasını
almaması için yasal değişiklik yapılacağını açıkladı. Mahkeme Yargıcı Robert
Beech Jones eğer Obeid, makamını istismar etmeseydi siyasi başarısı, hayatı ve
çalışmaları ile efsanevi bir kişi olabilirdi dedi. 73 yaşındaki Obeid, en az üç
yıl hapis yattıktan sonra 15 Aralık 2019’da şartlı tahliye talep edebilecek.
Konuyu Muhterem Hocaefendi’nin Siyaset ile ilgili kaleme aldığı yazıdan
alıntı ile tamamlamak istiyorum; ‘‘İyi idare ve seviyeli siyaset, ne ak saç ve
ak sakallarda, ne tabasbus ve riyanın kazandırdığı mansıp ve rütbelerde, ne de bir
kısım lokal ve locaların kayırmalarıyla elde edilen sun’î şöhretlerde değil, o,
yüksek ruh insanları, sancılı beyinler ve hakikatin âzat kabul etmez köleleri
arasında aranmalıdır.”
2017’nin tüm insanlık için huzura, barışa ve
berekete vesile olması dilekleri ile hayırlı seneler.
z.polat@yepyeni.zamanaustralia.com.au