[Haber-Yorum: Sefer Can-tr724.com]
“Sevsinler seni Aydın Doğan..”
Bırakın babam yaşındaki adamı, çocuklarıma bile böyle hitap edemem. Cümleyi kapsayan tırnak işaretlerinden anlaşılacağı üzere, bu sözler alıntı. Herkes tahmin etmiştir sözün sahibini: Tayyip Erdoğan. Belediye başkanlığı döneminden beri Erdoğan ile Aydın Doğan defalarca karşı karşıya geldi. İstanbul’da seçilmemesi için Doğan Medyası epey çaba sarf etmişti. Erdoğan’ın en fazla canını acıtan başlık “Muhtar bile olamaz” Hürriyet’in manşetiydi. Erdoğan’ın tek adamlığını tescillediği yakın zamana kadar bu limoni ilişki devam etti.
İstediğinin malına el koyup hapse tıktığı ileri demokrasi günlerinde Erdoğan, medyayı da tam kontrole aldı. Öyle ki CNN Türk, Hürriyet ve Milliyet gibi yayın organları organik yandaşlara tur bindiriyor. Ama yine de kendini affettirebilmiş değil. Doğan Grubu’nun Ankara Temsilcisi malum gerekçeyle göz altına alındı. Yaklaşan fırtınanın habercisi gibi duran gelişme Doğan’ı iyice panikletti. Defalarca denendiği halde işe yaramayan yolu bir kez de onlar kullanıyor. “En büyük ‘fetö’ düşmanı biziz. Bize vergi kumpası bile kurdular” tezi üzerinden savunma yapıyorlar. Şunu anlamak istemiyorlar mı yoksa başka çareleri mi yok: Başbakan Binali Yıldırım dahil, bütün AKP birleşse cumhurbaşkanının üstünü çizdiği adamı kurtaramaz. Öyleyse ikna etmeleri gereken tek kişi o. Eminim bu çırpınmalara bıyık altından gülüyor ve tadını çıkarmak için süreci uzatıyor.
VERGİ CEZALARINI KİM KESTİ?
Var güçleriyle “bize ceza kesenler KHK’larla işten atıldı, onlar fetöcü biz değiliz” diye bağırıyorlar. O cezaların nasıl kesildiğini en iyi Erdoğan biliyor, onu nasıl kandırmayı düşünüyorlar? Bir fikrim yok. Ancak şunu hatırlatmak lazım: “Dikta döneminde suçlananlara inanacaksak, aynı suçlama size yönelince yanlış olduğunu nereden bileceğiz?” Ayrıca hâlâ yok edilmeyen birkaç gazete arşivi olayın hiç de anlattığınız gibi olmadığını söylüyor.
Şöyle kısa bir özet yapayım: 2008’in sonu ve 2009’un başında Erdoğan ile Aydın Doğan arasındaki kavga en şiddetli günlerini yaşadı. Başlığa aldığım cümle gibi bir çok mitingde dönemin başbakanı ağır ifadelerle medya patronuna hakarete varan suçlamalar yaptı. Gazetelerine boykot çağrısı ile onu batırmak istedi. Doğan Grubu, yediği ağır vergi cezasından sonra yenilgiyi kısmen kabul edip mevzisine çekildi. Erdoğan’ın zayıflamasını beklemeye koyuldu. Şimdi Doğan Grubu, böyle büyük bir kararın Erdoğan’a rağmen alındığını ileri sürüyor. Yok daha neler deyip geçmek de var ama biraz daha o günlerden bahsedelim.
UNAKITAN VE ULUSOY NEDEN BUHARLAŞTI?
Doğan Medyası, AKP Hükümetlerine karşı hep sert ve acımasız oldu. Bir bakan hariç. O da Maliye Bakanı Kemal Unakıtan. Onunla ilgili olumlu haberler herkes gibi Erdoğan’ın da dikkatini çekiyordu. Bardağı taşıran damla Unakıtan’ın vergi cezası konusunda devreye girmesi oldu. Gelirler Genel Müdürü ile Doğan’ın CEO’sunun Kemal Bey’in tavassutuyla görüşmesi Erdoğan’ı müthiş öfkelendirdi.
Genel Müdür Mehmet Akif Ulusoy, hakaret edercesine KKTC Büyükelçiliğine müşavir olarak atandı. Bu konumda bir bürokrat kızağa bile çekilecekse büyük başkentlere gönderilirdi. Atama Başbakan’ın öfkesinin nispetini gösteriyordu. Yetmedi, Unakıtan da siyasetten tasfiye edildi. O Unakıtan ki Erdoğan 2002 seçimlerinde veto edildiğinde İstanbul 1. sırada onun yerine Meclis’e gönderilen kişiydi. ‘Kemal Ağabey’di. Lakin vergi cezası konusunda aracılık etmeye kalkarak hayatını hatasını yaptı.
ERDOĞAN DAVALARI DA YAKIN TAKİP ETMİŞTİ
Erdoğan’ın gazetelere düşen tapelerinde Aydın Doğan’la ilgili davaları da yakın takip ettiği ortaya çıkmıştı. Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e attığı fırça ve ‘Alevi hakim’ ortaya saçıldığında Doğan Medyası bugünkünden farklı çizgideydi. Erdoğan’ın “Adalet Bakanıma takip et dememden daha doğal ne olabilir. SPK’dan gelen bilgiler çok tehlikeli” sözleri gazetelerinde sayfa sayfa eleştirilmişti.
Herşey gözümüzün önünde yaşandı. Onlar başını kuma gömdü ama herkes olayın farkında. Son düzlükte Aydın Doğan’ın önüne tarihi fırsat çıktı. Demokrasi ve hukukun yanında yer alsa eski günahlarını bile unutturabilirdi. O alıştığını yapmaya karar verdi. Sabıkaları bugün Erdoğan’ın ona yaptıklarını/yapacaklarını meşrulaştırmıyor. Ve kimseyi yanında göremiyor. Çok ah aldı çook!