HRW’nin son raporu, “Türkiye Basınını Susturmak: Hükümetin Eleştirel Gazeteciliğe Karşı Derinleşen Saldırısı” başlığını taşıyor.
71 sayfalık raporda, Türkiye’de son iki yılda ‘eleştirel gazeteciliğe yönelik saldırıların derinleştiği’, bu saldırıların darbe girişimi sonrası daha da arttığı belirtiliyor.
Yazı işlerine müdahale, işten çıkarmalar
Gazeteciler ve basın organlarına yönelik “tehditleri ve fiziksel saldırılar”, yazı işlerine müdahale ve bazı gazetecilerin işten çıkarılmaları için yapılan “baskılar” da, raporun öne çıkan başlıklarından.
Raporu değerlendiren HRW Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “Türkiye hükümeti ve cumhurbaşkanının ülkedeki basını susturmak için yürüttüğü tüm bu sistematik çabaların amacı, kamuoyu denetimini önlemekten ibaret” dedi ve şöyle devam etti:
“Olağanüstü hal uyarınca 148 gazeteci ve basın çalışanını hapsederek, 169 medya kuruluşu ve yayın evini kapatarak Türkiye demokrasisinin merkezinde yer alan insan hakları ve hukukun üstünlüğü temel ilkelerini nasıl kasıtlı olarak çiğnediğini gösteriyor.”
‘Bu hükümet gazeteciliği bütünüyle öldürüyor’
Gazeteciler, editörler, avukatlar, politikacılar ve basın özgürlüğü aktivistleriyle yapılan 61 derinlemesine görüşmenin verilerine dayanan rapor, basına yönelik kovuşturma ve hapis cezalarına lişkili mahkeme belgelerini de inceledi.
HRW’ye konuşan ancak adı açıklanmayan bir gazeteci, “Türkiye’de eskiden gazeteciler öldürülüyordu. Bu hükümet gazeteciliği bütünüyle öldürüyor” dedi.
Bu cezai süreçlerin darbe girişimiyle ilişkilendiren Gülen hareketi ile sınırlı olmadığı belirtilen raporda, ‘Kürt basını, Cumhuriyet Gazetesi ve gazetede çalışan gazeteciler gibi hükümeti eleştiren seslerin’, geniş kapsamlı terörle mücadele yasaları ve OHAL’in sağladığı yetkiler üzerinden baskı gördüğü belirtildi.
HRW, raporu için görüştüğü gazetecilerden bazılarının daha sonra tutuklandığını ya da gözaltına alınmamak için yurtdışına kaçmak zorunda kaldığını vurguladı.
Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı ve Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) Türkiye Ulusal Komitesi Başkanı Kadri Gürsel, Zaman Gazetesi’nin eski muhabiri Hanım Büşra Erdal ve ülkeyi terk eden Radikal gazetesinin eski muhabiri Fatih Yağmur, bu gazetecilerden bazıları.
Raporda tutukluluk halleri süren Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay ve Ahmet Altan’ın durumlarına yer verildi. Erdoğan ve Alpay’ın, haklarında ‘terör suçlarından’ hazırlanan iddianameye bağlı olarak Aralık ayında yargılanması bekleniyor.
Güneydoğu’da gazetecilere ‘fiziksel saldırı, gözaltı, kötü muamele’
HRW’nin raporunda, Türkiye hükümeti ve PKK arasındaki barış sürecinin çıkmaza girdiği 2015’in Temmuz ayından bu yana, Güneydoğu bölgesindeki illerde haber takibi yapan gazetecilerin güvenlik güçleri ve halk tarafından ciddi tehdit ve risklerle karşılaştığı da vurgulandı.
Raporda, bölgedeki basın çalışanlarının ‘fiziksel saldırı, gözaltı ve kötü muameleye maruz kaldığı’ da aktarıldı.
Bu noktada verilen örneklerden biri de, BBC Türkçe’nin Diyarbakır’daki muhabiri Hatice Kamer’in Haziran ayında Midyat Emniyet Müdürlüğünü hedef alan saldırıyla ilgili gelişmeleri izlemek üzere gittiği Mardin’e bağlı ilçede, taşlı saldırıya maruz kalması oldu. Yaralanan Hatice Kamer, hastanedeki tedavisinin ardından taburcu edilmişti.
Hatice Kamer 26 Kasım’da da haber takibi için gittiği Siirt’in Şirvan ilçesinde gözaltına alınmış, geceyi Siirt Emniyeti’nde geçirdikten sonra serbest bırakılmış, neden gözaltına alındığı açıklanmamıştı.
HRW’den Hugh Williamson, özgür ve bağımsız basının, ‘siyasi hayatın işlemesi için gerekli olan fikir, düşünce ve bilginin özgürce yayılması’ ve ‘yürütme makamları üzerinde kontrol mekanizması’ kurulmasına yardımcı olduğunu belirterek, “Türkiye hükümetinin basın özgürlüğünü erozyona uğratması Türkiye’ye ve demokrasisine olduğu kadar uluslararası itibarına da zarar veriyor” dedi.