HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu
bulunduğu Edirne Cezaevinde öykü yazdı.
Önder “Selahattin Demirtaş’ın sazı, sözü ve duruşu
kadar bilinmeyen bir yönü daha vardır ki o da öykücülüğüdür” mesajıyla
paylaştı.
Öyküsünde “Hatay’ın mezeleri ünlüdür, sofraları
zengin. Kadim bir coğrafyanın birikmiş bütün kültürlerinden nasiplendiği için
Hatay mutfağında yok yoktur” diyen Demirtaş “Arap, Ermeni, Süryani,
Türkmen, Kürt, Türk, Fars, Rum ne yemiş içmişse tarih boyunca, Hataylılar
hepsini not etmişler bir gün lazım olur diye. Her gün lazım olmuş tabi. Hatay’a
yolu düşenler bu enfes tatları denemeden ayrılmışsa kentten, çok şey kaybetmiş
sayılır.
68 kayıp” ifadesini kullandı.
Demirtaş’ın “Halep
Ezmesi” başlığıyla kaleme aldığı (26 Aralık 2016) öyküsü şöyle:
“Yanılmışım, hayat çok
uzun…”
Garip bir durum mu var, sanmıyorum. Her zamanki Ortadoğu
işte, bir yerlerde patlayan canlı cansız bombalar, geride bıraktığı onlarca
parçalanmış insan bedeni, darmadağın olmuş yoksul bir pazaryeri.
Ölü sayısı 68, yazıyla altmış sekiz.
Üç gün önceki patlamada 43’tü. Ölüm gerçekten sıradan
ve normal bir şeydi de acaba biz mi abarttık onu ve olağanüstü bir hale
getirdik. Ölüyor işte insanlar, bolca hem de. Halep’te öğlen patlayan bomba,
aynı saatlerde Sidney’de akşam yemeği için restoranlarda toplaşan Avusturalya
ahalisinde aynı etkiyi yapmamış gibi duruyor zaten. Toronto’da işe gitmek için
koşuşturan Kanada halkının henüz haberi bile yok. Birazdan haberleri olacak ama
çoğu okumaya bile değer bulmayacak bu ‘olağan’ patlamayı. Halep’e en yakın
şehir Hatay. Biraz dikkat kesilseler patlamayı kendi kulaklarıyla duyacak kadar
yakınlar Hataylılar Halep’e.
Hatay’ın mezeleri ünlüdür, sofraları zengin.
Kadim bir coğrafyanın birikmiş bütün kültürlerinden nasiplendiği için Hatay
mutfağında yok yoktur. Arap, Ermeni, Süryani, Türkmen, Kürt, Türk, Fars, Rum ne
yemiş içmişse tarih boyunca, Hataylılar hepsini not etmişler bir gün lazım olur
diye. Her gün lazım olmuş tabi. Hatay’a yolu düşenler bu enfes tatları
denemeden ayrılmışsa kentten, çok şey kaybetmiş sayılır.
68
kayıp.
Hatay Araplarının en iyi yaptığı yemek belki de
gerçek bir sanat eseri diyebileceğimiz Arap kebabıdır. Eski Çarşı’da salaş bir
esnaf lokantasında yemelisiniz kebabı. Hamdullah usta tam da romanlarda geçen
naif esnaf tiplemesinin canlı hali adeta. Adı sanı iyice duyulunca turistler de
rağbet etmeye başlamış Hamdullah ustaya. Bu durum ustamızı hafiften tedirgin
etmiş olsa gerek ki, dükkâna çeki düzen verme adına 4-5 tane plastik saksı
ağacı alıp yerleştirmiş mekânın sağına soluna. Bu aklı da karşıdaki berber
Sadrettin vermiş kendisine. “Abi sen de konsepti biraz değiştir, turist
akmaya başladı sokağa, her esnaf biraz çekidüzen verse dükkânına, turistik bir
caddeye dönüşürüz imanıma” demiş. Kafasına yatmış Hamdullah Usta’nın.
Plastik ağaçlar bu çerçevede intikal etmişler. Yemekler hep aynı ama artık daha
yeşillik bir ortamda ve orman ambiansı eşliğinde yiyebiliyorsunuz. Yalnız
ağaçların plastikliği fazla sırıtıyor, bildiğiniz ucuz naylon. İyice de
tozlandıkları için hedeflediği ambiansı tersine çevirmiş ama olsun, yemekler
harika halen.
68 ölü can.
Lokantada bir tek garson var. Toplam 7 masaya
yetişmekte zorlanmıyor. Hamdullah Usta’nın yeğeniymiş. Çocukluğundan beri, tam
19 yıldır burada garsonluk yapıyormuş. Adı Bereket. Bereket’in iki çocuğu var,
karısı geçen yıl trafik kazasında ölmüş. Trafik kazası dediysek öyle aşırı hız
yapan arabasıyla takla makla atmamış. Caddede halk otobüsü çarpmış, oracıkta
canını teslim etmiş kadıncağız. Bildiğin fukara işi bir trafik kazası ve fakir
bir ölüm. İşine ve ustasına çok bağlı. Şevkle yapıyor görevini Bereket. Müşterilerin
gözlerinde bir damlacık memnuniyet okuyabilmek için, sanat icra eder gibi
estetik bir maharetle sunuyor yemekleri. Her şey çok güzel ama özellikle etler
bir harika.
68
parçalanmış beden.
Fiyatlar sizi şaşırtacak kadar ucuz. Üç kişi
yedik içtik tatlısı, tuzlusu derken bir hesap geldi neredeyse itiraz edecektik
hesaba, azdır diye. Beni en çok da şaşırtan Hamdullah ustanın sakinliği oldu.
Dükkân ne kadar kalabalık olursa olsun O hiç istifini bozmadan, yüzündeki
ifadeyi bir milim değiştirmeden usulca siparişleri tabaklara doldurup Bereket’e
uzatıyor tezgâhın arkasından. Bir haftada üç defa gittim Hamdullah ustaya, bu
sahneler azıcık dahi olsa hiç değişmedi.
Hamdullah usta aslen Halepli. Dedesi Hatay’a
yerleşmiş, 60 yıldan fazladır Hatay’dalar. Dededen babadan lokantacı esnafı
olarak tanınırlar Hatay’da. Tarihi Halep çarşısında kumaşçı dükkanları var
amcalarının. Savaştan önce çok sık gider gelirlermiş birbirlerine. Savaş
başlayınca Halep’teki akrabaların hepsi diğer birçokları gibi Hatay’a
kaçmışlar. Hamdullah ustanın iki katlı evinin bahçesine bir çadır kurmuş,
toplam 48 nüfus bir evde yaşamaya başlamışlar. Hamdullah usta bu durumdan
dolayı evin alt katındaki kiracıdan rica minnet evi boşaltmasını istedikten
sonra biraz daha rahat etmişler. Hiç evlenmemiş usta. Çocukken babasıyla
birlikte Halep’e ziyaretlerinde tanıyıp deliler gibi âşık olduğu teyzesinin
kızı Rukiye 16’sında evlendirilince hayata küsmüş. Sevmemiş bir daha kimseyi.
Rukiye iki çocuğu, kocasıyla birlikte ustanın alt katındaki evde bir odada
kalıyor. Onunla karşılaşmamak için her sabah neredeyse koşarak çıkıyor evden
usta. Rukiye de unutmamış unutmasına da yapacak bir şey yok artık. Halen çok
güzel, bakmaya kıyamıyor, görmeye doyamıyor. Görme dediysek de kaç günde bir
tesadüfen karşılaşmalar esnasındaki bir saniyecik bakışmalardan başka bir şey
değil zaten. ‘Hadi!’ dese birlikte her şeyi bırakıp kaçacaklarmış gibi ve sanki
bunu birlikte planlamışlar da herkesten saklıyorlarmış gibi tedirginmiş usta.
68 ölü ulan!
Eve herkes uyuduktan sonra sessizce girip usulca
yatağa uzanmak dışında evle bağını kesmiş bu yüzden. Olur da birisi ustanın
bunları içinden geçirdiğini anlar diye ödü kopuyormuş. Yıllar sonra yeniden
alazlanan Rukiye aşkının alevleri dışarıdan fark edilir korkusuyla Bereket’le
olan sınırlı konuşmalarını bile sıfıra indirmiş.
Fark edilmesin, ama bir alt kattaki oda, bir kaç
saniyelik bakışmalar da her gece büyüsün, o dilsiz dünyasını kaplayıp öyle
uyutsun. 48 nüfuslu bu arı kovanında onun nefesinin olduğunu bilmek çile mi,
mutluluk mu? Bu sorunun cevabı yokmuş işte. Gökten ne yağmışta yer kabul
etmemiş misali… Bunca yıl sonra aynı çatının altındalar ya. Hal böyle olunca
da ne yaparsan yap, o çatıya tünemiş umut kuşunu susturamazsın. Bu geveze kuşu
gündüzleri kovalamak kolay. Ama tek başına yatağa girip de gözlerini kapattığı
an gel de sustur. Uykuya dalıp kurtulmak yok. Rüyalarda daha da cüretli, daha
da arsız bir kuş bu. En kötüsü de uyanıp yeni bir güne başlama mecburiyeti.
Biraz daha oyalansa. Belki bu sabah da bir kaç saniye… Sakın!..
Halep’te pazar yeri, tezgâhlarda sadece hüznün
satılan, donup kalmış bir film sahnesi gibi. Savaş başladığından bu yana neşesi
yok pazarların, rengi yok, kokusu yok. Doymak, doyurmak için bir parça
yiyeceğin mecburen alınıp satıldığı yerler, ruhsuz hastane koğuşları gibi
adeta.
68 parçalanmış insan bedeni.
Rukiye de aralarında. İki gün önce çocukları
Hatay’da bırakıp kocasıyla birlikte Halep’teki evlerinden bir miktar daha eşya
almaya gelmişler. Akşam yemeği için bir şeyler almaya gitmiş pazara.Hatay’ın
künefesi de ünlüdür.
“Allahu akbar” diye bağırmış kendini
patlatan pazar yeri katili. Halep’te paramparça olurken Rukiye’nin bedeni,
Hamdullah usta dükkânın arkasında tahta namazlıkta namazını kılıyormuş.
“Allahu akbar” diye rükûya giderken göğsünde bir sızı hissetmiş,
yaşlandık herhalde diye iç geçirmiş.
Künefenin özelliği peynirinden gelir. Bir de Hatay’da
pişirme tekniği farklı tabi. Ama Hamdullah usta arzu eden müşteriye künefeyi
yan taraftaki künefeci Cemil ustadan getirtiyor. Kendisi de iyi bir künefe
ustası ama komşunun kısmetine el uzatmak olur diyerek yan tarafta künefeci
açıldığından beri künefe yapmayı bırakmış dükkânda. Yok ben Hatay’ın en iyi
künefesini yiyeceğim diyorsanız o halde… çarşısında meşhur Hatay Künefecisine
gidip hakkıyla bir künefe yiyebilirsiniz.
Kocası ceset parçaları arasından elbise
kumaşının yapıştığı bir kaç parçayı tanıyıp bulup alabilmiş Rukiye’den geri
kalanları. Hamdullah usta ne cenazesine ne mezarına gitmeye dayanamamış
Rukiye’nin. Definden bir gün sonra akşam dükkânın kapısını içeriden kilitleyip
ecza dolabında ne kadar hap şurup varsa hepsini içmiş. Dükkân üç gün taziye
nedeniyle kapalı kaldı. Bereket işletiyor şimdilerde dükkânı. Bereket ustaya
Rukiye’nin kocası Cuma garsonluk yapıyor. Rukiye’nin iki çocuğu da dükkânın
temizliğiyle falan koşturuyorlar ortalıkta. Yolunuz düşerse uğrayın Bereket
ustaya, yiyebilirseniz de yiyin, Arap kebabı halen çok leziz.
Ne de olsa çok kadim bir mutfağı var Halep’in.
Selahattin Demirtaş
HDP Eş Genel Başkanı
Edirne Cezaevi