Sözcü yazarı Can
Ataklı, Yeniçağ yazarı Ahmet Takan’ın “Erdoğan’ın sık sık ‘Keşke
Binali Yıldırım’ı Başbakan yapmasaydım’ dediği Saray kulislerinde açıktan
konuşuluyor. Zaten, uzun süredir damat Berat Albayrak’ın Binali Yıldırım’ı ‘hiç
takmadığı’, ‘partide ve Bakanlar Kurulu’nda gerçek söz sahibinin Berat Albayrak
olduğu’ konuşuluyor” iddiasını hatırlatarak Binali Yıldırım’ın görevinden
azledileceğini ve yeni başbakanın Berat Albayrak olacağını öne sürdü.
Can
Ataklı’nın “Yeni Başbakan damat Berat Albayrak” başlığıyla
yayımlanan (1 Aralık 2016) yazısı şöyle:
Yeni başbakan damat
Berat Albayrak
Hükümetle saray
arasındaki soğukluk Ankara’nın dondurucu kış şartlarına rağmen giderek daha da
hissediliyor.Hükümet üyelerinden, bazı milletvekillerinden, kimi AKP’li
yöneticilerden gelen aykırı sesler sarayı çok öfkelendiriyor.Bir Başbakan
yardımcısı MHP’nin cumhurbaşkanlığı sistemi için verdiği desteği “tuzak” olarak
niteliyor, bir diğeri Avrupa Birliği’nin bir başarı efsanesi olduğunu söylüyor,
bir bakan OHAL’den rahatsız olduğunu dile getiriyor, bazı bakanlar OHAL’in daha
fazla uzamaması gerektiğini belirtiyor.
Bunların hepsi saraydan dikkatle izleniyor.Ankara’daki “kulağı delik” haber
kaynağım “bütün bu olanlardan sorumlu tutulan kişi Başbakan Binali Yıldırım,
yakında günah keçisi olarak ilan edilmesi ve görevden azledilmesi kimseyi
şaşırtmasın” dedi.
Peki, Binali Yıldırım’ın da son kullanma tarihi geldiyse ve
değiştirilecekse yerine getirilecek kişi kim?
Kaynağım “aslına bakarsan” dedi “Daha ilk günden
itibaren Erdoğan’ın gönlünde damat bey vardı. Ancak o koşullarda (damadını
başbakan yaptı) denmesin diye Binali Yıldırım’ı tercih etti” diye sürdürdü.Erdoğan
son günlerde çok yakın çevresine “Başından hata ettim, ilk düşündüğümü
yapacaktım” diyormuş.
Berat Albayrak’a gelince; zaten başbakan gibi
çalıştığı söyleniyor. Bakanlar ondan habersiz hiçbir adım atamıyormuş. Berat
Albayrak’tan onay almayan hiçbir bakan saraya çıkamıyormuş, hazırladıkları
projeler, alacakları kararlar hatta bakanlık içinde yayınlayacakları
genelgeler, yönetmelikler bile önce Berat Albayrak’ın onayına sunuluyormuş.
Berat Albayrak da bunları saraya danıştıktan sonra ilgili bakanları sonucu
bildiriyormuş.
Daha önceki bir yazımda belirtmiştim. Saray’da
Erdoğan’ın yanına rahat girebilen sadece 4 kişi var. Bunlardan biri Berat
Albayrak.
Özellikle 15 Temmuz dinci faşist kalkışmasından
sonra çevresine olan güveni iyice azalan Erdoğan çok az kişiyle birebir görüşme
yapıyor. Yanına üstü defalarca aranmadan kimse giremiyor.
“Kulağı delik” kaynağımın aktardığına göre AKP
içindeki huzursuzluk artık saklanamayacak ölçüde. Bir kere Başbakan Yıldırım
cinsel taciz suçları ile ilgili yasa tasarısı ile ilgili sarayın medya
üzerinden kendisine ayar vermesini hâlâ hazmedememiş.
Hükümet üyelerinin bazılarının Suriye
topraklarında yürütülen operasyonların asıl amacından sapmasından rahatsız
oldukları, Erdoğan’ın “Biz Suriye’ye Esad rejimini devirmek için girdik”
demesinin Türkiye’nin başına iş açacağına, AB ile ilişkilerdeki aşırı
sertleşmenin ciddi sıkıntılar yaratacağına inandıkları ve aralarında artık bunu
yüksek sesle konuştukları da söyleniyor.
Bu arada son bomba; Erdoğan’ın, Binali
Yıldırım’ın özel sektörle bazı ilişkilerini mercek altına aldığı ileri
sürülüyor.
“Kulağı delik” kaynağım “Rahmetli Kemal
Unakıtan’ı hatırla” dedi bana.
“Neyi hatırlayayım” diye sorunca güldü;
“Rahmetli bir anda silinip gitmişti. Onun da özel sektörle ilişkilerinin
rahatsızlık yarattığı söylenmişti. Erdoğan kendisinden habersiz iş çevirenleri
hiç sevmez, bütün Ankara ve AKP’liler bunu bilir” dedi ve “Beni daha fazla
zorlama gerisini nasıl anlarsan anla” diye ekledi.
Yeni öğrendim
Erdoğan AKP ve MHP’li
milletvekili listelerini önüne koymuş
Ankara kulisleri
Cumhurbaşkanlığı sistemi konusunda “son viraja” girildiğini konuşuyor artık.
Sızan bilgilere göre “pürüzler” olmasına rağmen MHP’nin Erdoğan’a başkanlık
yolunu açacak anayasa değişikliğine destek vereceğine inanılıyor.MHP’nin en az
14 kişiyle destek vermesi halinde referandum için gerekli 330 rakamına
ulaşılıyor.
AKP kaynakları Cumhurbaşkanlığı sisteminin referanduma gitmesi halinde kabul
edilmesi kesin gibi.
Ancak burada asıl karar verici olan bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan.Eğer Erdoğan
330’u kesin bulduğuna kanaat getirmezse bir bahane çıkarılacak ve anayasa
değişikliği bir başka bahara kalacak.Erdoğan 330’un hiçbir şekilde bir kazaya
uğramasını istemiyor.Saraya yakın kaynaklardan öğrendiğime göre işte bu nedenle
Erdoğan tüm AKP ve MHP milletvekillerinin listesini istemiş. Bu milletvekilleri
üzerinde titiz bir çalışma yapıyormuş. Gerek MHP’den gerekse AKP’den
Cumhurbaşkanlığı sistemine oy vermeme ihtimali olan milletvekillerini saptamaya
çalışıyormuş.
Yeni başkanın oğluna
bak, Türkiye’ye geyik vurmaya geliyor
Avcılıktan ve
avcılardan hiç hoşlanmam. Hiç ihtiyacı olmayan insanların doğada özgürce gezen hayvanları
vurmasını “vahşet” olarak görüyorum çünkü.Tabii “Hiç et yemiyor musun, onlar
hayvan katliamı değil mi?” diye soran zevzekler de yok değil.O öyle değil işte.
Av yoluyla yiyecek temin etmek yüzlerce yıl öncesinde kaldı. Artık insanlar
gıda ihtiyacı için hayvan besliyor, doğadaki üretimden daha fazlasını elde
ediyor ve ihtiyacını karşılıyor. Neyse, bu uzun konu.
Avcılık nereden aklıma geldi? Amerika’nın yeni seçilen başkanı Trump’ın oğlu
gizlice Türkiye’ye gelmiş. Aldığı izinle iki geyik vurduktan sonra ülkesine
dönmüş.
Devletimiz yeni başkanın oğlunu çok iyi korumuş. Oğul Trump istemediği için
fotoğraf çektirmemiş, gazetecilerin konuşmasını engellemiş.
Sadece oğul Trump’ın ziyaret nedeni ile ilgili kısa bir açıklama yapılmış.
Meğer Trump seçim stresini atmak için Türkiye’ye gelmiş.
Oğlanın zevkine bakar mısınız? Seçim stresini atmak için iki geyik vurmuş,
rahatlamış.
Amerika’nın seçtiği adamın ailesi bu işte. Zevk için binlerce kilometre uçup
Türkiye’ye geliyor, iki geyik vuruyor ve tatmin olup ülkesine dönüyor. Türkiye
geyik avcılığı ile ünlü bir ülke mi ki, Amerikan başkanının oğlu stres atmak
için buraya geliyor. O da tuhaf geldi açıkçası.
Haydi arada bir de komplo teorisi üreteyim; belki de geyik bahanedir. Oğul
Trump babası adına gelip birileriyle görüşmüştür. Ne bileyim, böyle dönemde
insanın aklına her şey geliyor.
AKP’li üye de
“Konuş” dedi
Son zamanlarda AKP’de
çıkan “aykırı” seslere Meclis Darbeyi Araştırma Komisyonu üyesi Selçuk Özdağ da
katıldı.
Özdağ darbe gecesinin en önemli iki ismi olan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar
ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın komisyona gelerek konuşması gerektiğini
açıkladı.
Selçuk Özdağ komisyonun AKP’li Başkanvekili. AKP’liler diğer üyelerin gelip
komisyona bilgi vermesini istediği birçok ismi davet etmek istemiyor.
Özellikle geçmişte cemaatin sözcülüğünü yapan Komisyon Başkanı Reşat Petek
darbe gecesini aydınlatacak isimlerin komisyona davet edilmelerine şiddetle
karşı çıkıyor. Buna AKP’li diğer üyeler de destek verince “asıl konuşması”
gereken isimler bir türlü komisyona gelmiyorlar
Sanıyorum “O gece” ile ilgili gerçeklerin ortaya çıkmasından şiddetle
çekiniyor.
Ancak bu kural ilk kez bozuldu ve AKP’li Başkanvekili de dayanamayarak
“Gelsinler konuşsunlar, olmadı yazılı soruları cevaplasınlar” dedi.
Sanıyorum şimdi AKP’li Selçuk Özdağ da iktidar trollerinin saldırısına ve linç
kampanyasına uğrayacaktır.
Görüldüğü gibi AKP içindeki huzursuzluk giderek daha belirgin hale geliyor.
Sarayın ve yandaşların telaşı boşuna değil.
6 ay arayla; 3 araba
refahtır – 3 araba israftır
İktidarın sadece günü
kurtardığını, her şeyin günlük olarak düşünüldüğünü söyleyip yazdığımda tepki
gösterenler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sadece 6 ay arayla söylediği birbirine
taban tabana zıt iki konuşmasına ne diyecekler çok merak ediyorum.Erdoğan 11
Mayıs 2016’da demişti ki “Artık birçok kişinin üç arabası var. İşte bu
refahtır.”
Bu konuşmasıyla Erdoğan Türkiye’nin ne kadar geliştiğini, pek çok kişinin bir
iki değil üç arabaya birden sahip olduğunu, bunun da halkın çok zenginleştiğin
ve refaha erdiğini övünerek anlatıyordu.Karşısındaki kalabalık ise bu konuşmayı
çılgınca alkışlamıştı.
Aynı Erdoğan tam 6 ay sonra 30 Kasım 2016’da bu kez “Bazılarının üç arabası
var. Bu bir israftır” deyiverdi.
Çünkü bu konuşmayı yaptığı sırada “önleyemedikleri” bir ekonomik krize doğru
gittiklerini görüyordu Cumhurbaşkanı ve bu kez üç araba sahibi olmanın bir
refah göstergesi değil bir israf olduğunu söyledi.Bu konuşma da karşısındaki
kalabalık tarafından çılgınca alkışlandı.
Şimdi AKP’ye oy verenlere sormak isterim; Üç araba refah göstergesi midir yoksa
israf mıdır?