Eşiyle tutuklanan
öğretmenin hikayesini duydunuz mu? Türkiye’de her
gün bir zulüm, haksızlık ve hukuksuzlukla karşılaşıyoruz. AKP Hükümeti’nin
sürdürdüğü Cadı Avı, her gün bir yuvanın dağılmasına neden
oluyor. Bu zulmü yaşan günahsız insanların karşı karşıya kaldığı insanlık dışı
uygulamaların bir yenisi, Gaziantep’te yaşanıyor. Gaziantep’te karı-koca tutuklanan ve geride 3
masum çocuk bırakan öğretmenlerin hikayesi…
Bir soykırım hikayesi
Allah’ım ne zaman yardımın!
Bir, adı kamuoyunda bilinenler var bir de
bilinmeyenler!
Ama onlar da anne, baba, amca, dayı öğretmen, ev
hanımı…
Onların da çocukları, akrabaları ve arkadaşları
var!
Yuvaları dağılıyor. Çocukları ağlıyor!
Kimse görmüyor, duymuyor onları!
Sesleri de çıkmıyor!
G.Antep’te üç çocuklu bir aile dağıtıldı.
Baba öğretmen, dershanede çalışıyordu. Kapattılar…
Çok tecrübeli ve iyi bir branş öğretmeniydi, boş
kalmadı.
Özel bir okulda iş buldu.
Eşi de milli eğitimde öğretmendi.
Çok seviliyordu.
OHAL’in ilk kararnamesi ile ihraç edildi.
Sarı bir zarfla yıllardır emek verdiği mesleğe veda
etti!
Üç çocukları, ilkokul, ortaokul ve liseye
gidiyordu.
Tek maaşa düştüler.
Kiradaydılar…
Bir gün kapıya polis dayandı.
Anneyi götürdüler!
Suçu bir bankada hesabının bulunmasıydı.
Sarsıldılar.
Anne anneleri koştu geldi.
3 gün sonra anne denetimli serbest bırakıldı!
Sevindiler!
2017’ye gün sayarken polis bir kere daha geldi!
Babaları okuldaydı. Çağırdılar eve!
Ellerine kelepçe vurup götürdüler!
Bir hafta G Antep’te Emniyet’te kaldı.
Sonra Tokat’tan gelip aldılar.
Herkes yeni yıla sevinç içinde girerken onlar
babasız ve buruktular!
Babalarının savcı karşısına çıkmasını
bekliyorlardı!
Suçsuzdu, salıverilecekti.
İnanıyorlardı.
Uzadı gözaltı süresi!
Anneleri bir gün Tokat’a gitti!
Üşüyen eşine kazak götürdü ve döndü!
Uzun otobüs yorgunluğunu üzerinden atmamıştı daha!
Yavrularına babalarını anlatıyordu!
Zayıfladığını, saç ve sakalının birbirine karıştığını
söylemedi onlara!
Nasıl güçlü ve güleryüzlü olduğundan bahsetti uzun
uzun!
Çocuklar, babalarını çok özlemişlerdi! Rüyalarda
buluşuyorlardı.
Ve babalarını beklerken…
Polis yine geldi!
Bu sefer anneyi aldılar!
Hitlerin SS’leri gibiydiler!
Üç masum, anne ve babaya muhtaç çocuk, kala kaldı
evde!
Başlarına yıkıldı dünya!
Anne de götürüldü Tokat’a..
Uzun tutukluluk süresi içinde çocuklar, bir umut
beklediler…
Çıkıp gelecekti anne babaları…
Bu arada İstanbul’da, Ankara’da ve İzmir’de
bombalar patladı!
Kan gövdeyi götürdü.
Teröristler kaçtı.
Türk askerini diri diri yakan İŞİD’liler serbest
bırakıldı!
İkametleri belli diye tutuksuz yargılanacaklardı!
Ve günlerden cumaydı!
Tokat’tan haber geldi: Anne ve baba da
tutuklanmıştı!
Savcının denetimli serbestlikle yargılansın
talebini hakim reddetmişti.
Bir gün sonra…
Avukat, anne-babanın duruşma salonundan bir
mesajını ulaştırdı çocuklara, yan yanaydılar.
Başları dik,
Yüzleri gülüyordu, hayret!
Anne, ‘biz iyiyiz merak etmeyin yavrularım’
diyordu.
Baba, çocuklarının tek tek isimlerini sayıyor, ‘sen
mimar, sen psikolog, sen hakim olacaksın’ diyordu.
Ne öfke, ne intikam vardı yüzlerinde ve sözlerinde!
Avukat mesajı şöyle bitirdi: Ne yapabilirim
çocuklar! Emir Ankara’dan geldi!
Babanın babası emekli imam, yaşlı ve hastaydı.
Haberi yoktu olup bitenden. Son seçimlerde, Kur’an okuyor diye baştaki zalime
vermişti oyunu! Öğrenecekti eninde sonunda oğlu ve gelinine yapılan zulmü!
Ağlayacaktı ama artık çok geçti…
Çocuklar yıkıldı!
Ev yıkıldı! Gaziantep’te karı-koca iki öğretmenin
ocağı söndürüldü!
İki öğretmen daha zindana atıldı!
Biraz daha karardı etraf.
Biraz daha karardı vicdanlar!
Biraz daha açıldı teröristlerin önü!
Allah’ım, dedi yaşlı nine, eşyaları toplarken,
Anasız babasız torunlarının yaşlı gözlerini
silerken: Kimse duymuyor sesimizi! Sen duy! Ne zaman yardımın?
Bu yazı Ali Emir Pekkan’a ait serbestgazeteci.wordpress.com adresinden
alınmıştır