Bediüzzaman Hazretleri, Yirminci Söz’ün İkinci Makamı için, “Peygamberlerin mucizelerinin yüzünde parlayan Kur’an’ın bir mucizelik parıltısı” ifadesini kullanarak, aslında Kur’an’da anlatılan peygamber mucizelerinin, insanlar için ilim, feni teknik ve teknolojinin gelişmesinde ilham kaynağı olduklarını ve ilimlerin nirengi noktalarına işaret ettiklerini söylüyor.
Ayrıca Kur’an’da anlatılan bazı tarihî olayların içinde de bu çeşit işaretlerin bulunduğunu söyleyerek Buruc Suresinde geçen Uhdûd Ashabının zulümlerini anlatırken, trene de işaret ettiğini ifade etmektedir…
Genel olarak bu sureyi ele aldığımız zaman, “buruc” kelimesi “burc”un çoğuludur. Görünen şeye, görünme mânasından gökteki burçlara, yıldız kümelerine delâlet ettiği gibi, daha sonraları her bakanın gözüne çarpacak şekilde görünen yüksek köşk ve saraylara da burç denilmiştir.
Kısaca Buruc Suresinin meâli: “Burçlara sahip gökyüzüne… Geleceği bildirilmiş kıyamet gününe… Orada şâhitlik edene ve edilene de yemin olsun ki: Ateş dolu hendekler hazırlayanlar (Uhdud Ashabı) kahrolsun (İlahî rahmetten kovulmak suretiyle ezilmek ve başkalara ibret olacak şekilde cezalandırılsın). Onlar o ateşin üzerine oturmuş (ateşin çevresine oturmuş) lardı. O işkence yaptıkları müminleri seyrediyorlardı. O müminlerden sırf, göklerin ve yerin mülkü kendisine ait olan, Aziz ve Hamîd olan Allah’a iman ettikleri için intikam aldılar. Hâlbuki Allah, her şeyi görmektedir. Şüphesiz ki, mümin erkeklere ve mümin kadınlara işkence edip sonra da tevbe etmeyenlere hem cehennem azabı hem de yanma cezası vardır. İman edip sâlih ameller işleyenlere ise ırmaklar akan Cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur. Muhakkak ki, Rabbinin yakalaması çok şiddetlidir. Bilin ki, O, ilk olarak yaratan ve ölümden sonra tekrar geri getirendir. O, çok bağışlayan ve çok sevendir. Şerefli Arşın Sahibidir. Dilediği şeyleri, durmadan yapıp Yaratandır. Orduların, Firavun ve Semûd kavminin başlarına gelen felâketlerin haberi sana geldi mi? Doğrusu inkârcılar, hakikatları yalanlayıp dururlar. Allah da onları arkalarından kuşatmaktadır. Hakikatta ise, onların yalanlamaya çalıştıkları şerefli Kur’an, Levh-i Mahfuz’da bulunmaktadır.” (Buruc Suresi, 85/1-22)
Uhdud, uzun hendek veya yarığa, bir de kamçı ile işkence edilip dövülen kimselerin bedenlerinde yol yol kan oturarak moraran kamçı yerlerine denir.
Yani işkenceciler sadece, ateşli hendeklere atmıyorlar, böyle de işkence yapıyorlar. Ama bu yaptıkları şeyler, mümin erkek ve kadınları inandıkları davadan vazgeçirmiyor. Bilakis işkenceci zâlim ve gaddarlar lânete uğrayıp nihayette ezilerek mağlup edilmişlerdir. Bunlar ister, Necran Hıristiyanlarına zulmeden Zûnüvas olsun, ister Mekke Müşrikleri, ister, Hitler, ister, Stalin, isterse, başka zâlimler olsun, ister çağımızın zâlim ve gaddarları olsun fark etmez.
Kur’an okyanusu küçük bir testide gösterircesine, cüz’î bir hâdise ile benzer bütün olayları gözler önüne serer.
Meseleyi sadece, Peygamber Efendimiz’den (S.A.S.) yüz-yüz elli sene önce olup bitmiş bir olay olarak görürsek, ders ve ibret alamayız. Kur’an, geçmişi, geleceği ve hâli hazır her şeyi birlikte mütâlaa etmemiz için olayları gözlerimizin önüne koyar: Surenin altıncı âyetinde zâlimler için “Ashab-ı Uhdud, o ateşin üzerinde bulunuyorlar” buyuruyor. Halbuki onlar ateşli hendeklerin çevresine dizilmişler, yaptıkları işkenceleri hoyrat bir zevkle seyrediyorlar… Ama Kur’an, onların Cehennem ateşinin üzerindeki hallerini de o anda tasvir ediyor. Yani yaptıkları ateş zulümleri, aynen Cehennemde ateş azabı ve işkencesi olarak kendilerine dönecek… Aynı zamanda sömürgeci işkencecilerin İslamın başını dağıtmak için ateşli vasıtalara binerek (şimenfider ve o zamanın harp gemileriyle Osmanlı ülkelerini) işgallerine de işaret etmektedir. Bu husus ayrı bir yazı konusudur.
Ashab-ı Uhdud ve benzeri zâlimlerin mümin erkeklere ve kadınlara inanç ve davalarından döndürmek için yaptıkları fitnelerden tevbe etme yolu da gösteriliyor. Tevbe etmeyenlere hem Cehennem azabı hem de ateş azabı var. Bu ikinci azap Cehennemde zaten olacak, ayrıca dünyada da hem maddi hem de vicdanlarını yakan mânevî azap olabilir…