Doç-Dr. Salih Yücel
Reyhan Baba denilince akla Denizlili
Rahmi Çetiner gelir. Evinin bahçesinde
ektiği reyhanları her gittiği meclise götürdüğü için lakabı Reyhan Baba oldu. 90 yılların başında Eastlakes’te bir kasap dükkânı devralmıştı.
Ben Redfern Camiinde imamdım. Bana “hocam kasabı açmadan önce et alacağım mezbahanelerin helal kesip kesmediklerini
teftiş etmek istiyorum.
Sizde benimle gelirimsiniz” dedi. “Hay hay” dedim.
Orange ve Dabboo’ daki iki yeri beraberce gezdik, gördük, içimiz rahatladı. O helal ve harama dikkat eder ve her yıl
yaklaşık gelirinin yüzde onunu yani
vereceği zekâtın on katini eğitim faaliyetleri için harcar, fakir talebelere
burs verirdi. Yanılmıyorsam ilkokul mezunu idi. Kanser olmuştu fakat ruhu dipdiri
idi. Vefatından dört-beş gün öncesine
kadar fakir Afrikalılar için otuz
kusur kurban toplamıştı. Gecen yıl Güney Afrika’ya bir konferans için gidince
Reyhan Babayı daha iyi anladım.
Afrika’nın en gelişmiş ülkesi Güney
Afrika’da dahi neredeyse, insanların yüzde atmışı teneke evlerde yaşıyor. Diğer Afrika ülkelerini halini ise varın siz
hesaplayan. Afrikalılar son yüz yıldır hep
misyonerleri görürlermiş. Rahmi Çetiner gibiler sayesinde az da olsa hayır
yapan Müslümanları da görmüşler. Evet dağıtılan iki kilo et değil, beyaz
Müslümanları yanlarında görmeleri onlar için, gelecek adına bir umut olmuştu.
Reyhan Baba başkalarının çocukları
okusun diye ölünceye kadar uğraştı. Bana “Hocam ben bir şey bilmem. Sadece
Denizli’ce bilirim” derdi. Allah da onun üç çocuğunu korudu. Hepsi okudu. Örnek
bir Müslüman doktor ve işadamı olarak Avusturalya’da hizmet ediyorlar. Nur
içinde yat Hacı Rahmi. Bugün hayatta olsaydın Auburn’da birileri seni de
terörist listesine yazar, ilgili yerlere gönderirdi. Unutulmadın. Kabrini
ailen, dostların ve emeğinle yetiştirdiğin talebelerin ziyaret ediyor sana dua
ediyor. Gelecekte de, hayatin tarih kitaplarına girecek inşallah.
Düşmanını yok etmenin
yolu
Tarih boyunca insanlar, düşmanlarını
iki çeşit yok etmişler. Birincisi, zulmederek ve öldürerek. Firavunlar,
Nemrutlar, Yezitler bu yolu takip etmiş. İkinci yol ise, düşmanına iyilik edip,
onları değil, içindeki düşmanlığı yok etmişler. Bu ise, başta peygamberler
olmak üzere, Ashabı kiramın, evliyanın ve hakiki alimlerin yolu olmuştur.
Peygamberimiz kendisine yirmi yıl
boyunca her türlü kötülüğü yapan, kırk defadan fazla tuzak kurup onu öldürmek
isteyen, üç yıl boyunca muhasaraya alıp bir tas suya dahi muhtaç eden, ashabını
ve yakın akrabalarını öldürenleri affetmiş. Hatta çok sevdiği amcası Hz Hamza
(r.a) şehit eden Vahşiyi ve şehit ettirip ciğerlerini gerdanlık yapan Hindi de
affetmiştir. Kendisine en büyük düşmanlığı yapan Abu Cahil hakkında da negatif bir tane ifadesi yoktur. Böylece sonradan Abu Cehil ’in bütün aile ve
akrabaları Müslüman olmuştur. Mekke’nin fethine kadar müşrik olarak yaşayan Islam ve Müslüman aleyhtarı bütün savaş ve
faaliyetlere iştirak eden Abu Sufyan’i affederek, beş kilo gümüş vermiş, iki hafta sonra da
elçi olarak bir kabileye barış yapmak için göndermiştir. Peygamberimiz
düşmanını değil, onların içindeki düşmanlığı hep iyilik yaparak yok etmiştir.
Hz Ali, Hz Ebubekir’e “Sana bir
kötülük yapana ne yaparsın.” O da bir iyilik yaparım, demiş. “ iki kötülük
yapana” cevap iki iyilik olmuş. Hz Ali diyor ki, ben ona biri sana yüz kötülük
yaparsa, Ebu Bekir yüz iyilik yaparım diye cevap verecekti. Evet bu yolda
yürüyen Hasan Basriler, Imam Azamlar, Gazzaliler, Geylaniler, Nakşibendiler düşmanlarını
affetmişlerdir. Kur’an’ı başucunda tuttuğu söylenen Abraham Lincoln’a “ neden
düşmanlarını yok etmiyorsun diye soranlara
onlara iyilik yaparak yok ediyorum ya,” demiş.
Bediuzzaman Said Nursi kendisine yetmiş yıl boyunca zulmeden, sürgüne gönderen, tam yirmi iki defa zehirleyip öldürmek
isteyen ve kendisini zindanlarda yer hazırlayan herkesi affetmiştir. O bugün gönüllerde yaşıyor, kitapları elli dile
tercüme edildi. Peki ona zulmedenleri kim hatırlıyor.
Geçenlerde bir gönül eri “ Bize
kötülük yapan herkese bir iyilik yapmadan Allah canımı
almasın” dedi. Evet bu duaya sadece amin denilmez. Haydi bize düşmanlık
yapanlara iyilikler yaparak hem nefsimizi yenelim hem de onların içindeki
düşmanlıkları yok edelim. Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.