[TR724 HABER MERKEZİ]
Cüneyt Arat, görme engelli bir gazeteci. Türkiye onu 2 yıldır tanıyor. Cadı avı başladığında masum insanlara yapılan haksızlıklara ilk ses çıkaranlardan biriydi.
Altı aydır ev hapsinde. Ayağındaki elektronik kelepçe yüzünden camiye, alışverişe, hatta 3 ayda bir aldığı engelli maaşını bankadan çekmeye gidemiyor. Ergün Demir. 672 sayılı Kanun Hükmü’ndeki Kararname ile kamudaki görevinden ihraç edildi. Şimdi İzmir’de pazar yerlerinde seyyar satıcılıkla geçimini sağlıyor. Hakkında yöneltilen suçlama Aktif Sen üyeliği, Bankasya’dan maaş çekmek. 15 Temmuz’dan bugüne zulmün ulaşmadığı kişi kalmadı dense yeridir. 45 binden fazla insanın haksız yere tutuklandığı kıyım sürecinde muhalif her kesim hedef oldu. Akademisyenler, gazeteciler, aydınlar, siyasiler, memurlar. Hamile kadınlar, bebekli anneler, bastonlu dedeler, ihtiyar nineler ve nihayet, engelli vatandaşlarımız.
Erdoğan’a hakaret ve cemaat övgüsü suçlaması
Cüneyt Arat, iki kez gözaltına alındı. 15 Haziran ve 20 Temmuz’da. Bir gün sonra adli kontrol ve elektronik kelepçe evinin yolunu tutmak zorunda kalmış. 21 Temmuz’dan bugüne Adana Seyhan’daki evinde çıkamamış. Adana 7. Sulh Ceza Hakimliği’nin ‘silahlı örgüt üyeliği, cemaat propagandası ve cemaat üyeleri ile Fethullah Gülen’i övmek’ suçlamasıyla açtığı soruşturma onun yargılandığı tek dosya değil. Bu dosya ile birlikte ikisi örgüt üyeliği, 3 tanesi de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve avukatlarınca açılmış 5 dava ile karşı karşıya kendisi. 1 Şubat’ta hakim karşısına çıkacak. “Bir görme engelliyi cezalandırmak bütün aileyi mahkum etmek gibidir” diyor. Kendisine verilen adli kontrol cezasını adeta babasının da çektiğini, aylardır başından ayrılamadığını aktarıyor.
”Dün hükümeti destekledim, bugün yanlış yaptığını söylüyorum. Kime haksızlık yapılırsa onun yanında dururum”
Neden bunlar yaşandı sorusunun cevabı Cüneyt Arat için geçen altı ayda da değişmemiş. Zulmün herkese her yere uzandığını, yüzlerce engelli kamu görevlisinin ihraç edildiğini, birçok engelli vatandaşın cezaevinde olduğunu ve ailelerin mağduriyetlerini dahi anlatmaktan çekindiği tespitini yapıyor. “Cemaat üyesi değilim, bir gazeteciyim. Fikirlerimi köşe yazılarında, Twitter’da fırsat bulduğum ortamlarda anlattım. Ama kime haksızlık yapılırsa yanında dururum.” diyen Arat’a göre hükümete kendisi gibi destek verenlerin hayal kırıklığı ve kırılma yaşadığı iki tarih var. İlki 17/25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması ve ortaya çıkan hakikatler. Diğeri ise 14 Aralık 2014’te Zaman ve Samanyolu televizyonundan başlayarak ülkeyi gazeteci hapishanesine çeviren süreç.
17 Aralık ve 14 Aralık kırılma tarihleri
Engelli gazeteci Arat, bu yüzden, “17/25 Aralık’a kadar hükümetin yanında durduğumu, Başbakan Tayyip Erdoğan’a verdiğim desteği herkesten iyi biliyor o camiya. Ancak 14 Aralık 2014’te gazetecileri tutuklama, gazeteleri kapatmayla başlayan süreçlerden sonra bunun karşısında oldum. Özgürlük nöbetlerinde yer aldım. Kime zulmedilirse, onun yanında durmak hakkaniyetli insanların görevidir. Ben de bunu yapıyorum.” diyor.
OHAL döneminde Adana eski Emniyet Müdürü Cengiz Zeybek’in talimatıyla 2 kez evi aranmış, ailesinin telefonları toplatılmış ve o gün bugündür teslim edilmemiş. Arat’ın okuma yazma bilmeyen ablası bile suçlanmış. Suçlama da komik. Sahte twitter hesabı üzerinden Emniyet Müdürü’nü hedef gösterme. 13 Aralık’ta ilk duruşması yapılan bu yargılamada 21 Şubatta devam edecek.
Görme engelli Avukat Özgür ve eşinin bitmeyen çilesi
Görme engelli Avukat Serhat Özgür, aylardır hapiste. Avukat Özgür’ün tutuklanması için Ahenk Hukuk Derneği üyeliği, Zaman Gazetesi abonesi olmak, Bank Asya’da hesabı olmak yetmiş. Önce Mersin Cezaevine, sonra Hatay’a gönderilmiş. Özgür’ün eşi de bedensel engelli ve cezaevi ile Adliye arasında mekik dokuyor.
Yüzde 90 görme engelli Ergün Demir’in KHK ile ihraç edildikten sonra pazarlarda çalışmak zorunda kalmasına çok üzüldüğünü aktarıyor. Demir’in ailesi zor durumda. İzmir’de bedensel engelli bir kişi Bylock kullandığı iddiasıyla gözaltına alınmış ve o haliyle 29 gün gözaltında tutulmuş. Sonra tutuklanıp cezaevine gönderilmiş. Hamile eşi doğum yapınca savcının kapısının yolunu tutmuş. “Ancak nafile. Eşinin serbest bırakılmasını isteyen hanımefendi gözyaşlarıyla evine döndü” diyor Arat. Üstelik savcı, engelli eşinin isim verip, itirafçı olmasını istemiş serbest kalması için. “İki kişinin ismini versin, serbest bırakalım eşini!”
Engelliler hapis ve gözaltı mağduriyetlerini anlatmaktan kaçınıyor
Gazeteci Arat son süreçte onbinlerce insanı mağdur eden zulümlerin bu örneklerle sınırlı olmadığını düşünüyor. İyi bir twitter kullanıcısı olması ve kamuoyunda tanınırlığı nedeniyle başka birçok dramın şahidi olduğunu aktarıyor. İsmini vermeyen bir kişinin, kolu ve omzu gelişmemiş bedensel engelli 53 yaşındaki annesinin hapsedildiğini anlattığını kaydediyor.
Engelli vatandaşların mağduriyetleri bununla sınırlı değil. Zihinsel engelli bir şahsa boş kağıt imzalatıldığını ve sonradan gazetelere kendi ifadesiymiş gibi haberler yaptırıldığını anlatan Cüneyt Arat, “Bir haber ajansı bunu haber yaptı üstelik. ‘fetö’ engellileri kullandı diye. Cezai ehliyeti olmayan bir engelleyi imzalatılan bir kağıt üzerinden istismar yapılır mı? Bunu bile yaşadık. O kişinin belki ifadesinin alınmaması gerekiyor kanunen, ya da mutlaka bir pedagog yanında olmalıydı.” diye uyarılarını sıralıyor. Birçok kişinin işini kaybetmekle tehdit edildiğinin de altını çiziyor. Bu baskının aileleri, engelli vatandaşları, herkesi kapsadığını ve etkilediğini vurguluyor.
GÜNLERCE
GÖZALTINDA OLAN DA, TUTUKLU YARGILANMAYA DEVAM EDEN DE VAR
Paralel yapı safsatasıyla hukuksuz olarak tutuklanan isimlerden biri de Fethullah Gülen Hocaefendi’nin halasının oğlu Kazım Avcı’ydı. ‘Silahlı terör örgütü kurma ve yönetme ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ iddialarıyla 14 Aralık 2015’te tutuklandı. Söz konusu suçlamalara ilişkin tek bir somut delil bile gösterilmedi. Kazım Avcı, tutuklama kararından sonra sağlık şartlarının cezaevi koşullarına uygun olmadığının tespiti için Ankara Numune Hastanesi’ne başvurdu. Yaklaşık 4 ay süren değerlendirme sonucu kişisel temizliğini tek başına yapamayan, ağır hastalıklarla mücadele eden Kazım Avcı için Ankara Numune Hastanesi’nden, “Ceza tehirine gerek yoktur.” raporu verildi. Protezine su değmemesi gerektiği için abdest almak ve yıkanmak için banyoya sürünerek giden Kazım Avcı, söz konusu rapordan sonra salıverilmedi.
47 YIL ÖNCE KESİLEN BACAĞINA 4
YIL ÖNCE KESİLDİ RAPORU VERİP TUTUKLULUĞA DEVAM KARARI VERDİLE
5 Temmuz 2000’de Burdur Cezaevi’ndeki mahkûmlara yönelik ‘Hayata Dönüş’ operasyonu sırasında dozerin kepçe darbesiyle kolu koparılan, OHAL kapsamında çıkarılan son KHK ile görevinden ihraç edilen sosyolog Veli Saçılık, Türkiye Sakatlar Derneği Ankara Şube Başkanı Mithat Tokur kamu görevinden, engelli iki çocuğu olmasına rağmen ihraç edilen Hüsnü Gençtürk Mamak Belediyesi’nden ihraç edilen isimler.
-Ankara darbe girişiminden iki gün önce 13 Temmuz’da yapılan 14 kişilik gözaltı listesinde 2 hamile, 2 yeni yeni doğum yapmış anne ve 2 engelli vatandaşımız yer aldı. Engelli kişilerin avukatlarının cezai ehliyeti olmadığı yönündeki uyarı ve raporlu talepleri dahi dikkate alınmadı.
– Yüzde 75 zihinsel engelli olduğu Devlet Hastanesi raporuyla tescilli Yusuf Taş isimli bir genç Gaziantep’te 2 yıldır tutuklu olarak yargılanıyor. Suçlama, sokak eylemlerine katılma, örgüt üyeliği (PKK), polise mukavemet. Adli Tıp’tan gelen ‘cezai ehliyeti tam teşekkül etmemiştir’ görüşüne rağmen tutuklu yargılanıyor.