“İktidar
imkânlarıyla palazlanmış goygoycu takımının sahte iyimserlik mesajları sizi
aldatmasın”
REFAH
YOL koalisyonunu askerler tarafından iktidardan uzaklaştırmaya çalışıldığı 28
Şubat sürecinde oluşturulan mağduriyetler üzerine kurulan Özgür-Der de,
olağanüstü hal kararnameleriyle kamuda ve üniversitelerde yapılan tasfiyelere
tepki gösterdi.
“Hiçbir
somut bilgi/belge olmadan insanların geleceklerinin karartıldığını,
üniversitenin saygınlığı ve düşünce özgürlüğünün yok edildiğini” vurgulayan
Özgür-Der’in açıklamasında AKP iktidarı eleştirilirken iktidar yanlısı medya
için de ağır ifadeler kullanıldı.”İktidar
imkânlarıyla palazlanmış ve medyada sözcülüğünüze soyunmuş goygoycu takımının
sahte iyimserlik mesajları sizi aldatmasın! Bu zevatın, yarınlarda şartlar
değişip kendilerine bugün bolca sunduğunuz imkânlar ellerinden gittiğinde sizi
süratle terk edeceklerinden şüpheniz olmasın” denilen açıklamada,
“Kimi icraatlarınızın sebep olduğu tepkilerin dalga dalga büyümesinin halkın
desteğini yitirmenize yol açabileceğinden, seçim kaybetmekten endişe edin ama
her şeyden önce zulümle anılmaktan çekinin. Allah’tan korkun ve adaleti ayakta
tutmayı bütün işlerin önüne alın” ifadesi kullanıldı.
İstanbul’da 1999’da “Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği” adıyla
kurulan Özgür-Der, OHAL kararnameleriyle kamudan yapılan cumhuriyet tarihinin
en büyük tasfiye operasyonuna ağır bir açıklamayla tepki gösterdi.Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya’nın imzasıyla, “KHK
hukuksuzluklarına son verilsin!” başlığı altında, “Kesinlikle sadece
tanıdığımız insanların mağduriyeti üzerinden bir itiraz dillendirmiyoruz”
vurgusuyla yapılan yazılı açıklama şöyle:”Türkiye 15 Temmuz
sendromunu hâlâ atlatabilmiş değil. Normalleşme beklentisi sürekli olarak
belirsiz bir geleceğe erteleniyor. Şahit olunan kimi gelişmelerse gerilim
atmosferinin adeta bilinçli bir şekilde sürdürülmeye çalışıldığı imajını
besliyor. Öyle ki kimin, hangi kurum tarafından hangi aşamada neyle
suçlanacağının ve nasıl bir yaptırımla karşılaşacağının tahmin bile edilemediği
bir ortam inşa edilmiş halde! İçeriden ve dışarıdan ülke güvenliğine yönelik
artan tehdit olgusunun bu kaygılı atmosferi beslediği açık olmakla birlikte, bu
tehditlere karşı koyma adına iktidar tarafından izlenen kimi yöntemler sorunu
içinden çıkılmaz hale sokmakta. Tedbir adına icraya konulan birtakım
uygulamaların çözüm bir yana, toplumsal yapıda kalıcı hasarlar doğurmaya aday
adımlar olduğu ise görmezden geliniyor.
15
Temmuz’dan sonra ilan edilen Olağanüstü Hal yetkisini kullanarak KHK (Kanun
Hükmünde Kararname) marifetiyle binlerce insanın listelenip açığa alınması,
işten çıkarılması uygulaması bu gerilimli, endişeli atmosferi besleyen
politikaların başında gelmekte. Her kararname ile binlerce insanın işinden,
aşından edilmesi ne acıdır ki artık devletin sıradan icraatı haline gelmiş
bulunuyor.
Ortaya
hiçbir somut bilgi, belge koymaksızın sadece duyum üzerine, şüphe saikiyle
insanların geleceği karartılmakta, maddi-manevi hayatları altüst edilmekte.
Hükümet ise her KHK listesiyle aileleriyle birlikte büyük bir açmaza, sıkıntıya
sürüklenenlerin sayısının kartopu misali büyüdüğü gerçeğine gözünü yummakta. 15
Temmuz’da karşılaşılan şeyin ve ardından gelişen birtakım olayların devleti
zecri tedbirler almaya mecbur bıraktığı söylemi ise bu acı gerçeği
değiştirememekte.
Birtakım
mazeretler, gerekçeler ileri sürülerek savunulmaya çalışılsa da haksızlık,
adaletsizlik örtülemeyecek kadar açık ve büyük. Ne ile suçlandığını dahi
bilmeyen, haklarında hiçbir somut delil, belge ortaya konulmadan, hatta bilgi
verilme ihtiyacı dahi hissedilmeden binlerce insanın bir gecede kamu görevinden
ihraç edilmesi hukuk devleti olma iddiasıyla bağdaştırılamaz! Hiç kuşkusuz
sadece siyasi görüşleri yüzünden, hatta sadece siyasi birtakım kararlara,
uygulamalara itiraz ettiklerinden ötürü yüzlerce akademisyenin bir gecede üniversiteden
uzaklaştırılabildiği bir ülkede düşüncenin özgürlüğünden ve üniversitenin
saygınlığından söz edilemez.Kim
tarafından hazırlandığı, neye dayandırıldığı belli olmayan ve hukuki itiraz
yolları da kapatılmış bir halde hazırlanmış listelerle insanların emeklerinin,
saygınlıklarının, aile huzurlarının ve geleceklerinin bir anda gayet müstağni
bir şekilde süpürülmeye kalkışıldığı bir ortam ne onu inşa edenlere ne de onu
teneffüs edenlere ya da seyredenlere hayır getirmez!
Bundan
önceki kararnamelerde olduğu gibi son kararname ile de yapılan şeyin kanuna
uygun sayılsa da asla hukuka uymadığını, uymayacağını bir kere daha
hatırlatıyoruz. Söz konusu kararname ile kamudan ihraç edilenler arasında
derneğimize mensup bazı arkadaşlarımız ve çeşitli İslami camialara mensup pek
çok kardeşimizin bulunması bir yönüyle hazırlanan listelerin ciddiyet ve
tutarlılıktan ne kadar uzak olduğunu ortaya koymaktadır. Bununla birlikte
kesinlikle sadece tanıdığımız insanların mağduriyeti üzerinden bir itiraz
dillendirmiyor, yapılan işin hukuku ciddi bir biçimde yıprattığının altını
çiziyoruz.
Hükümete
hatırlatmak istiyoruz: Özgürlük alanlarını genişletme vaadiniz ve bu yöndeki
çabalarınız neticesinde destek aldığınız geniş kesimler nezdinde giderek daha
fazla tartışılmaya başlanan bu gibi icraatları gözden geçirmenin vaktidir!
İktidar imkânlarıyla palazlanmış ve medyada sözcülüğünüze soyunmuş goygoycu
takımının sahte iyimserlik mesajları sizi aldatmasın! Bugün hoşunuza gitsin
diye size düpedüz yalan söyleyen bu zevatın, yarınlarda şartlar değişip
kendilerine bugün bolca sunduğunuz imkânlar azaldığında veya tümden ellerinden
gittiğinde sizi süratle terk edeceklerinden şüpheniz olmasın!
Hukukun
yerini keyfiliğin, adalet ve vicdan ilkelerinin yerini ise intikam ve tahakküm
duygularının almasına izin vermeyin ve mazlumların ah’ını almaktan sakının!
Kimi icraatlarınızın sebep olduğu tepkilerin dalga dalga büyümesinin halkın
desteğini yitirmenize yol açabileceğinden, seçim kaybetmekten endişe edin ama
her şeyden önce zulümle anılmaktan çekinin. Allah’tan korkun ve adaleti ayakta
tutmayı bütün işlerin önüne alın!”t24.com