Duruşmaya verilen arada ise sadece Jandarma, Ankara Sincan Cezaevi’nden getirilen tutuklulara kumanya getirildiği, Hidayet Karaca’ya kumanya olmadığı belirtti. Bunun üzerine dışarıdan yemek getirilmesi gündeme geldi ancak hakim bunun sakıncalı olabileceğini belirtti. Karaca’nın avukatı “yanıma bir jandarma verin gidip beraber alalım” dedi ama Jandarma komutanı “yasak” diyerek karşı çıktı. Hakim en sonunda bu konuyu jandarma komutanıyla konuşacağını belirterek duruşmaya ara verdi.
SU YOK
Duruşma heyeti, mahkemeye bir saat gecikmeyle geldi. Bu arada sanıklardan Alaaddin Kaya jandarmalardan su istedi. Komutanın “Su yok. Öğlen alırsınız” demesi üzerine Kaya ile komutan arasında tartışma yaşandı.
ALGI VE KANAAT OLUŞTURMAK SUÇ MU?
Savcının yönelttiği “toplum üzerine algı oluşturmaya çalışmak” suçlamasıyla ilgili de Karaca, “Algı suç mu? Hangi kanunda yazıyor. Asıl kumpas bana kurulmuş. Savcı gerçek ile hayali karıştırdığı için bugün karşınızdayım. İddianamede bir tane hukuki delil yoktur. Cadı avı yürütülüyor” dedi.
Fetullah Gülen Hocaefendi’nin de aralarında bulunduğu 73 kişi hakkında açılan dava 22 Kasım 2016 tarihinde başlamıştı.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nce görülen davada tüm tutuklu sanıkların savunmaları alınırken, eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, sağlık sorunları ve avukatının hazır bulunmaması gibi gerekçelerle savunma yapmaktan kaçınmıştı. Silivri Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan Karaca, savunmasını mahkeme heyetinin huzurunda yapmayı talep etmesi üzerine Ankara’ya getirildi. Adil yargılamanın tecelli etmesini umut ettiğini dile getirerek sözlerine başlayan Karaca, şuan davanın 3. duruşmasının gerçekleştirildiğini belirterek, “Geçen celse hastaydım ve katılamadım. Buraya tarihe not düşmek için geldim” dedi.
Çok zor şartlarda savunma yaptığını savunan Karaca, avukatlarının birer birer davayı bıraktığını anlattı. Uzun süredir hapis yattığını anlatan Karaca, hakkında çok sayıda davanın açıldığını ve vaktinin çoğunun adliyede geçtiğini dile getirerek, “Gündüzleri işe gider gibi adliye koridorlarına gidip, savunma yapmak için mahkemelerde olacağa benziyorum” diye konuştu.
DELİLLER GAZETE YAZILARI VE TV YAYINLARI
Karaca, “Savunma yapacak ortada ne bir iddia var, ne de suç. Zoraki suçlamalarla 28 aydır yargılamalarla özgürlüğüm elimden alınmış, Silivri hücrelerinde tutuluyorum. Mevcut delil durumunun içinde gazete yazıları ve TV yayınları var. Bunlar bile iddianamenin boş olduğunu gösterir” değerlendirmesinde bulundu.Terör örgütü suçlamasıyla hakkında açılan davaların birleştirilerek karar verilmesi talebinin olduğunu kaydeden Karaca, “Hakkımda 3 tane dava açıldı. Davaların birbiriyle bağlantılı olduğu görülüyor. Hem tahşiye davası, hem şike davası, hem de bu davada örgüt yöneticisi olarak görülüyorum. Tek suçtan dolayı ayrı ayrı mahkemelerde davalar açıldı. Savcının yapmadığı şeyi mahkeme heyeti şimdi yapabilir. Davaların birleştirilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
Karaca, insanlık ve demokrasi tarihi boyunca yaşanan belki de en ilginç, anlaşılmaz bir davanın sanığı olarak bulunduğunu anlatarak, “Bir TV yöneticisi, gazeteci olarak yapılan yayın sonrası ’anayasal düzeni tehdit etmek’, ’darbe yapmak’ gibi şeylerle yargılanıyorum. Hukuk böyle bir şeyi izah edemez. Akıl, mantık da izah edemez. Ancak kin ve intikam beslenerek yapılabilir” dedi.
Adaletin omurgası olması gerektiğini düşündüğü bu iddianamenin her satırında adaletsizliğin çığlıklarının duyulduğunu belirten Karaca, olmayan bir suçun ısrarla oluşturulmaya çalışıldığını öne sürdü. Karaca, iddianamenin gizli tanık üzerine kurulu yalan ve iftiralarla dolu olduğunu savunarak, “Bu iddianame tıpkı Yassıada’daki gibi hukuk ve adalet arayışında değil” ifadesini kullandı.
Karaca, savcının kendi hakkındaki “toplum üzerinde algı oluşturmaya çalışmak” iddiasına ilişkin, “Sözde örgütsel talimatlar yayınlar üzerinden veriliyormuş, halk yönlendirilmeye çalışılıyormuş. Tüm toplum aynı kanalı izlemez, izlese dahi aynı anlamı çıkarmaz. Yayıncılıktan veya bir dizi senaryosundan algı üretilip örgütsel suç işlendiğinin iddiası mümkün değildir. Algı suç mu? Hangi kanunda yazıyor. Asıl kumpas bana kurulmuş. Bugüne kadar medyadan film, dizi izleyerek siz hiç mesaj aldınız mı? Sayın heyete soruyorum. Siz hiç izlediğiniz filmden, diziden mesaj aldınız mı? Gazetelerin, televizyonların yaptığı haberlerden terör davası açılabilir mi? Savcı gerçek ile hayali karıştırdığı için bugün karşınızdayım. İddianamede bir tane hukuki delil yoktur. Cadı avı yürütülüyor” diye konuştu.
Samanyolu Yayın Grubunda çalıştığını anlatan Karaca, “Oradaki bütün yayınların hukuka uygun olduğundan yana bir tereddüdüm yok. Hakkımdaki tutuklama kararı ve suçlamalar tamamen Samanyolu grubunun yayınlarından, iftiralardan kaynaklanmaktadır. Samanyolu televizyonunun programlarındaki diyaloglar algı operasyonu olarak nitelendirilerek suçlama konusu haline getirilmiş. Oysa bilgilendirmek, kamuoyu oluşturmak, toplumu yönlendirmek medya kuruluşlarının görevleri arasındadır” değerlendirmesinde bulundu.
HÜKÜMETİ, SURİYE POLİTİKASINI ELEŞTİRMEKLE SUÇLANIYORUM
Hidayet Karaca savunmasının öğleden sonraki bölümüne 1999-2014 arasında STV yayınları nedeniyle bir kez bile savcılığa çağırılmadığını, iktidar mensuplarının 14 yıl kendi kanallarına çıktığını anlatarak başladı ve şunları söyledi: “Şimdi hükümeti, Suriye politikasını eleştirmekle suçlanıyorum. Düşünce ve ifade özgürlüğüdür eleştirmek. Suç mu bu? Herkes aynı şekilde yayın yapmak zorunda mı? Muhalefet partileri de eleştiriyor. Başbakan Yardımcısı Numan kurtulmuş da Suriye politikamız yanlıştı demedi mi? O kadar ağırıma gidiyor ki, casusluk mu yaptık, neyi ifşa ettik? Neden korkuyoruz biz ya, iftira, hakaret olmadıktan sonra memlekette herkes fikrini söyleyecek. Binali Yıldırım benim arkadaşımdır. Bu yayınlarımızla ilgili ne demiş onu da anlatacağım. STV KHK ile ağustos 2016’da kapatıldı. O zamana kadar devam ettı mi,etti. Suç vardıysa niye devamına izin verildi? Niye o zamana kadar kapatılmamış? Niye devletin savcılar işlem yapmamış? Belki savcıların, sizlerin en çok izlediği kanal STV’ydi.”
“TAHŞİYE DAVASINDAKİ GİZLİ TANIĞI BİLİYORUM”
Hidayet Karaca sözlerini şöyle sürdürdü:“Hele bir tutuklayalım sonra bir suç buluruz anlayışıyla tutuklandım. Benimle röportaj yapıldı, yeri gelince bunu da anlatacağım. Gazetecilik mi suç, habercilik mi suç, dizi mi suç, algı mı suç? Sabah’ta gözaltına alınacak diye haber çıkınca savcılığa gittim. Savcılık ‘hakkınızda bir soruşturma yok’ dedi. Geri döndüm, sonra bir kez daha haber çıktı. Beklemeye başladım. Daha sonra tutuklandım. Ben tutuklandıktan sonra müştekilerin ifadesi alındı, HTS’ler alındı, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ‘suç örgütü mü, terör örgütü mü?’ diye yazı yazıldı. Peki, beni neyle tutukladınız? ‘Hele bir Silivri’ye git’ dendi. Tahşiye davasındaki gizli tanığı biliyorum.”
Karaca’nın bu sözleri üzerine raya giren Mahkeme Başkanı Selfet Giray, gizli tanığın açıklanmasının sakıncalarının olabileceğine dikkat çekti. Giray, ileride zaten gizli tanıkların dinleneceğini vurguladı.
Mühendis olduğu halde STV genel yayın yönetmenliği yaptığı için suçlandığına dikkat çeken Karaca diğer gazete ve TV’lerin genel yayın yönetmenlerinin gerçek mesleklerinden örnekler verirken ilk sırada Serhat Albayrak’tan söz etti.Mahkeme Başkanı Selfet Giray, duruşmaya öğle arası verdi. Verilen öğle arasının ardından Karaca savunmasına devam edecek.
Duruşmaya verilen arada ise sadece Jandarma, Ankara Sincan Cezaevi’nden getirilen tutuklulara kumanya getirildiği, Hidayet Karaca’ya kumanya olmadığı belirtti. Bunun üzerine dışarıdan yemek getirilmesi gündeme geldi ancak hakim bunun sakıncalı olabileceğini belirtti. Karaca’nın avukatı “yanıma bir jandarma verin gidip beraber alalım” dedi ama Jandarma komutanı “yasak” diyerek karşı çıktı. Hakim en sonunda bu konuyu jandarma komutanıyla konuşacağını belirterek duruşmaya ara verdi.
SU YOK
Duruşma heyeti, mahkemeye bir saat gecikmeyle geldi. Bu arada sanıklardan Alaaddin Kaya jandarmalardan su istedi. Komutanın “Su yok. Öğlen alırsınız” demesi üzerine Kaya ile komutan arasında tartışma yaşandı.
ALGI VE KANAAT OLUŞTURMAK SUÇ MU?
Savcının yönelttiği “toplum üzerine algı oluşturmaya çalışmak” suçlamasıyla ilgili de Karaca, “Algı suç mu? Hangi kanunda yazıyor. Asıl kumpas bana kurulmuş. Savcı gerçek ile hayali karıştırdığı için bugün karşınızdayım. İddianamede bir tane hukuki delil yoktur. Cadı avı yürütülüyor” dedi.
Fetullah Gülen Hocaefendi’nin de aralarında bulunduğu 73 kişi hakkında açılan dava 22 Kasım 2016 tarihinde başlamıştı.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nce görülen davada tüm tutuklu sanıkların savunmaları alınırken, eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, sağlık sorunları ve avukatının hazır bulunmaması gibi gerekçelerle savunma yapmaktan kaçınmıştı. Silivri Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan Karaca, savunmasını mahkeme heyetinin huzurunda yapmayı talep etmesi üzerine Ankara’ya getirildi. Adil yargılamanın tecelli etmesini umut ettiğini dile getirerek sözlerine başlayan Karaca, şuan davanın 3. duruşmasının gerçekleştirildiğini belirterek, “Geçen celse hastaydım ve katılamadım. Buraya tarihe not düşmek için geldim” dedi.
Çok zor şartlarda savunma yaptığını savunan Karaca, avukatlarının birer birer davayı bıraktığını anlattı. Uzun süredir hapis yattığını anlatan Karaca, hakkında çok sayıda davanın açıldığını ve vaktinin çoğunun adliyede geçtiğini dile getirerek, “Gündüzleri işe gider gibi adliye koridorlarına gidip, savunma yapmak için mahkemelerde olacağa benziyorum” diye konuştu.
DELİLLER GAZETE YAZILARI VE TV YAYINLARI
Karaca, “Savunma yapacak ortada ne bir iddia var, ne de suç. Zoraki suçlamalarla 28 aydır yargılamalarla özgürlüğüm elimden alınmış, Silivri hücrelerinde tutuluyorum. Mevcut delil durumunun içinde gazete yazıları ve TV yayınları var. Bunlar bile iddianamenin boş olduğunu gösterir” değerlendirmesinde bulundu.Terör örgütü suçlamasıyla hakkında açılan davaların birleştirilerek karar verilmesi talebinin olduğunu kaydeden Karaca, “Hakkımda 3 tane dava açıldı. Davaların birbiriyle bağlantılı olduğu görülüyor. Hem tahşiye davası, hem şike davası, hem de bu davada örgüt yöneticisi olarak görülüyorum. Tek suçtan dolayı ayrı ayrı mahkemelerde davalar açıldı. Savcının yapmadığı şeyi mahkeme heyeti şimdi yapabilir. Davaların birleştirilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
Karaca, insanlık ve demokrasi tarihi boyunca yaşanan belki de en ilginç, anlaşılmaz bir davanın sanığı olarak bulunduğunu anlatarak, “Bir TV yöneticisi, gazeteci olarak yapılan yayın sonrası ’anayasal düzeni tehdit etmek’, ’darbe yapmak’ gibi şeylerle yargılanıyorum. Hukuk böyle bir şeyi izah edemez. Akıl, mantık da izah edemez. Ancak kin ve intikam beslenerek yapılabilir” dedi.
Adaletin omurgası olması gerektiğini düşündüğü bu iddianamenin her satırında adaletsizliğin çığlıklarının duyulduğunu belirten Karaca, olmayan bir suçun ısrarla oluşturulmaya çalışıldığını öne sürdü. Karaca, iddianamenin gizli tanık üzerine kurulu yalan ve iftiralarla dolu olduğunu savunarak, “Bu iddianame tıpkı Yassıada’daki gibi hukuk ve adalet arayışında değil” ifadesini kullandı.
Karaca, savcının kendi hakkındaki “toplum üzerinde algı oluşturmaya çalışmak” iddiasına ilişkin, “Sözde örgütsel talimatlar yayınlar üzerinden veriliyormuş, halk yönlendirilmeye çalışılıyormuş. Tüm toplum aynı kanalı izlemez, izlese dahi aynı anlamı çıkarmaz. Yayıncılıktan veya bir dizi senaryosundan algı üretilip örgütsel suç işlendiğinin iddiası mümkün değildir. Algı suç mu? Hangi kanunda yazıyor. Asıl kumpas bana kurulmuş. Bugüne kadar medyadan film, dizi izleyerek siz hiç mesaj aldınız mı? Sayın heyete soruyorum. Siz hiç izlediğiniz filmden, diziden mesaj aldınız mı? Gazetelerin, televizyonların yaptığı haberlerden terör davası açılabilir mi? Savcı gerçek ile hayali karıştırdığı için bugün karşınızdayım. İddianamede bir tane hukuki delil yoktur. Cadı avı yürütülüyor” diye konuştu.
Samanyolu Yayın Grubunda çalıştığını anlatan Karaca, “Oradaki bütün yayınların hukuka uygun olduğundan yana bir tereddüdüm yok. Hakkımdaki tutuklama kararı ve suçlamalar tamamen Samanyolu grubunun yayınlarından, iftiralardan kaynaklanmaktadır. Samanyolu televizyonunun programlarındaki diyaloglar algı operasyonu olarak nitelendirilerek suçlama konusu haline getirilmiş. Oysa bilgilendirmek, kamuoyu oluşturmak, toplumu yönlendirmek medya kuruluşlarının görevleri arasındadır” değerlendirmesinde bulundu.
HÜKÜMETİ, SURİYE POLİTİKASINI ELEŞTİRMEKLE SUÇLANIYORUM
Hidayet Karaca savunmasının öğleden sonraki bölümüne 1999-2014 arasında STV yayınları nedeniyle bir kez bile savcılığa çağırılmadığını, iktidar mensuplarının 14 yıl kendi kanallarına çıktığını anlatarak başladı ve şunları söyledi: “Şimdi hükümeti, Suriye politikasını eleştirmekle suçlanıyorum. Düşünce ve ifade özgürlüğüdür eleştirmek. Suç mu bu? Herkes aynı şekilde yayın yapmak zorunda mı? Muhalefet partileri de eleştiriyor. Başbakan Yardımcısı Numan kurtulmuş da Suriye politikamız yanlıştı demedi mi? O kadar ağırıma gidiyor ki, casusluk mu yaptık, neyi ifşa ettik? Neden korkuyoruz biz ya, iftira, hakaret olmadıktan sonra memlekette herkes fikrini söyleyecek. Binali Yıldırım benim arkadaşımdır. Bu yayınlarımızla ilgili ne demiş onu da anlatacağım. STV KHK ile ağustos 2016’da kapatıldı. O zamana kadar devam ettı mi,etti. Suç vardıysa niye devamına izin verildi? Niye o zamana kadar kapatılmamış? Niye devletin savcılar işlem yapmamış? Belki savcıların, sizlerin en çok izlediği kanal STV’ydi.”
“TAHŞİYE DAVASINDAKİ GİZLİ TANIĞI BİLİYORUM”
Hidayet Karaca sözlerini şöyle sürdürdü:“Hele bir tutuklayalım sonra bir suç buluruz anlayışıyla tutuklandım. Benimle röportaj yapıldı, yeri gelince bunu da anlatacağım. Gazetecilik mi suç, habercilik mi suç, dizi mi suç, algı mı suç? Sabah’ta gözaltına alınacak diye haber çıkınca savcılığa gittim. Savcılık ‘hakkınızda bir soruşturma yok’ dedi. Geri döndüm, sonra bir kez daha haber çıktı. Beklemeye başladım. Daha sonra tutuklandım. Ben tutuklandıktan sonra müştekilerin ifadesi alındı, HTS’ler alındı, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ‘suç örgütü mü, terör örgütü mü?’ diye yazı yazıldı. Peki, beni neyle tutukladınız? ‘Hele bir Silivri’ye git’ dendi. Tahşiye davasındaki gizli tanığı biliyorum.”
Karaca’nın bu sözleri üzerine raya giren Mahkeme Başkanı Selfet Giray, gizli tanığın açıklanmasının sakıncalarının olabileceğine dikkat çekti. Giray, ileride zaten gizli tanıkların dinleneceğini vurguladı.
Mühendis olduğu halde STV genel yayın yönetmenliği yaptığı için suçlandığına dikkat çeken Karaca diğer gazete ve TV’lerin genel yayın yönetmenlerinin gerçek mesleklerinden örnekler verirken ilk sırada Serhat Albayrak’tan söz etti.Mahkeme Başkanı Selfet Giray, duruşmaya öğle arası verdi. Verilen öğle arasının ardından Karaca savunmasına devam edecek.
Duruşmaya verilen arada ise sadece Jandarma, Ankara Sincan Cezaevi’nden getirilen tutuklulara kumanya getirildiği, Hidayet Karaca’ya kumanya olmadığı belirtti. Bunun üzerine dışarıdan yemek getirilmesi gündeme geldi ancak hakim bunun sakıncalı olabileceğini belirtti. Karaca’nın avukatı “yanıma bir jandarma verin gidip beraber alalım” dedi ama Jandarma komutanı “yasak” diyerek karşı çıktı. Hakim en sonunda bu konuyu jandarma komutanıyla konuşacağını belirterek duruşmaya ara verdi.
SU YOK
Duruşma heyeti, mahkemeye bir saat gecikmeyle geldi. Bu arada sanıklardan Alaaddin Kaya jandarmalardan su istedi. Komutanın “Su yok. Öğlen alırsınız” demesi üzerine Kaya ile komutan arasında tartışma yaşandı.
ALGI VE KANAAT OLUŞTURMAK SUÇ MU?
Savcının yönelttiği “toplum üzerine algı oluşturmaya çalışmak” suçlamasıyla ilgili de Karaca, “Algı suç mu? Hangi kanunda yazıyor. Asıl kumpas bana kurulmuş. Savcı gerçek ile hayali karıştırdığı için bugün karşınızdayım. İddianamede bir tane hukuki delil yoktur. Cadı avı yürütülüyor” dedi.
Fetullah Gülen Hocaefendi’nin de aralarında bulunduğu 73 kişi hakkında açılan dava 22 Kasım 2016 tarihinde başlamıştı.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nce görülen davada tüm tutuklu sanıkların savunmaları alınırken, eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, sağlık sorunları ve avukatının hazır bulunmaması gibi gerekçelerle savunma yapmaktan kaçınmıştı. Silivri Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan Karaca, savunmasını mahkeme heyetinin huzurunda yapmayı talep etmesi üzerine Ankara’ya getirildi. Adil yargılamanın tecelli etmesini umut ettiğini dile getirerek sözlerine başlayan Karaca, şuan davanın 3. duruşmasının gerçekleştirildiğini belirterek, “Geçen celse hastaydım ve katılamadım. Buraya tarihe not düşmek için geldim” dedi.
Çok zor şartlarda savunma yaptığını savunan Karaca, avukatlarının birer birer davayı bıraktığını anlattı. Uzun süredir hapis yattığını anlatan Karaca, hakkında çok sayıda davanın açıldığını ve vaktinin çoğunun adliyede geçtiğini dile getirerek, “Gündüzleri işe gider gibi adliye koridorlarına gidip, savunma yapmak için mahkemelerde olacağa benziyorum” diye konuştu.
DELİLLER GAZETE YAZILARI VE TV YAYINLARI
Karaca, “Savunma yapacak ortada ne bir iddia var, ne de suç. Zoraki suçlamalarla 28 aydır yargılamalarla özgürlüğüm elimden alınmış, Silivri hücrelerinde tutuluyorum. Mevcut delil durumunun içinde gazete yazıları ve TV yayınları var. Bunlar bile iddianamenin boş olduğunu gösterir” değerlendirmesinde bulundu.Terör örgütü suçlamasıyla hakkında açılan davaların birleştirilerek karar verilmesi talebinin olduğunu kaydeden Karaca, “Hakkımda 3 tane dava açıldı. Davaların birbiriyle bağlantılı olduğu görülüyor. Hem tahşiye davası, hem şike davası, hem de bu davada örgüt yöneticisi olarak görülüyorum. Tek suçtan dolayı ayrı ayrı mahkemelerde davalar açıldı. Savcının yapmadığı şeyi mahkeme heyeti şimdi yapabilir. Davaların birleştirilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
Karaca, insanlık ve demokrasi tarihi boyunca yaşanan belki de en ilginç, anlaşılmaz bir davanın sanığı olarak bulunduğunu anlatarak, “Bir TV yöneticisi, gazeteci olarak yapılan yayın sonrası ’anayasal düzeni tehdit etmek’, ’darbe yapmak’ gibi şeylerle yargılanıyorum. Hukuk böyle bir şeyi izah edemez. Akıl, mantık da izah edemez. Ancak kin ve intikam beslenerek yapılabilir” dedi.
Adaletin omurgası olması gerektiğini düşündüğü bu iddianamenin her satırında adaletsizliğin çığlıklarının duyulduğunu belirten Karaca, olmayan bir suçun ısrarla oluşturulmaya çalışıldığını öne sürdü. Karaca, iddianamenin gizli tanık üzerine kurulu yalan ve iftiralarla dolu olduğunu savunarak, “Bu iddianame tıpkı Yassıada’daki gibi hukuk ve adalet arayışında değil” ifadesini kullandı.
Karaca, savcının kendi hakkındaki “toplum üzerinde algı oluşturmaya çalışmak” iddiasına ilişkin, “Sözde örgütsel talimatlar yayınlar üzerinden veriliyormuş, halk yönlendirilmeye çalışılıyormuş. Tüm toplum aynı kanalı izlemez, izlese dahi aynı anlamı çıkarmaz. Yayıncılıktan veya bir dizi senaryosundan algı üretilip örgütsel suç işlendiğinin iddiası mümkün değildir. Algı suç mu? Hangi kanunda yazıyor. Asıl kumpas bana kurulmuş. Bugüne kadar medyadan film, dizi izleyerek siz hiç mesaj aldınız mı? Sayın heyete soruyorum. Siz hiç izlediğiniz filmden, diziden mesaj aldınız mı? Gazetelerin, televizyonların yaptığı haberlerden terör davası açılabilir mi? Savcı gerçek ile hayali karıştırdığı için bugün karşınızdayım. İddianamede bir tane hukuki delil yoktur. Cadı avı yürütülüyor” diye konuştu.
Samanyolu Yayın Grubunda çalıştığını anlatan Karaca, “Oradaki bütün yayınların hukuka uygun olduğundan yana bir tereddüdüm yok. Hakkımdaki tutuklama kararı ve suçlamalar tamamen Samanyolu grubunun yayınlarından, iftiralardan kaynaklanmaktadır. Samanyolu televizyonunun programlarındaki diyaloglar algı operasyonu olarak nitelendirilerek suçlama konusu haline getirilmiş. Oysa bilgilendirmek, kamuoyu oluşturmak, toplumu yönlendirmek medya kuruluşlarının görevleri arasındadır” değerlendirmesinde bulundu.
HÜKÜMETİ, SURİYE POLİTİKASINI ELEŞTİRMEKLE SUÇLANIYORUM
Hidayet Karaca savunmasının öğleden sonraki bölümüne 1999-2014 arasında STV yayınları nedeniyle bir kez bile savcılığa çağırılmadığını, iktidar mensuplarının 14 yıl kendi kanallarına çıktığını anlatarak başladı ve şunları söyledi: “Şimdi hükümeti, Suriye politikasını eleştirmekle suçlanıyorum. Düşünce ve ifade özgürlüğüdür eleştirmek. Suç mu bu? Herkes aynı şekilde yayın yapmak zorunda mı? Muhalefet partileri de eleştiriyor. Başbakan Yardımcısı Numan kurtulmuş da Suriye politikamız yanlıştı demedi mi? O kadar ağırıma gidiyor ki, casusluk mu yaptık, neyi ifşa ettik? Neden korkuyoruz biz ya, iftira, hakaret olmadıktan sonra memlekette herkes fikrini söyleyecek. Binali Yıldırım benim arkadaşımdır. Bu yayınlarımızla ilgili ne demiş onu da anlatacağım. STV KHK ile ağustos 2016’da kapatıldı. O zamana kadar devam ettı mi,etti. Suç vardıysa niye devamına izin verildi? Niye o zamana kadar kapatılmamış? Niye devletin savcılar işlem yapmamış? Belki savcıların, sizlerin en çok izlediği kanal STV’ydi.”
“TAHŞİYE DAVASINDAKİ GİZLİ TANIĞI BİLİYORUM”
Hidayet Karaca sözlerini şöyle sürdürdü:“Hele bir tutuklayalım sonra bir suç buluruz anlayışıyla tutuklandım. Benimle röportaj yapıldı, yeri gelince bunu da anlatacağım. Gazetecilik mi suç, habercilik mi suç, dizi mi suç, algı mı suç? Sabah’ta gözaltına alınacak diye haber çıkınca savcılığa gittim. Savcılık ‘hakkınızda bir soruşturma yok’ dedi. Geri döndüm, sonra bir kez daha haber çıktı. Beklemeye başladım. Daha sonra tutuklandım. Ben tutuklandıktan sonra müştekilerin ifadesi alındı, HTS’ler alındı, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ‘suç örgütü mü, terör örgütü mü?’ diye yazı yazıldı. Peki, beni neyle tutukladınız? ‘Hele bir Silivri’ye git’ dendi. Tahşiye davasındaki gizli tanığı biliyorum.”
Karaca’nın bu sözleri üzerine raya giren Mahkeme Başkanı Selfet Giray, gizli tanığın açıklanmasının sakıncalarının olabileceğine dikkat çekti. Giray, ileride zaten gizli tanıkların dinleneceğini vurguladı.
Mühendis olduğu halde STV genel yayın yönetmenliği yaptığı için suçlandığına dikkat çeken Karaca diğer gazete ve TV’lerin genel yayın yönetmenlerinin gerçek mesleklerinden örnekler verirken ilk sırada Serhat Albayrak’tan söz etti.Mahkeme Başkanı Selfet Giray, duruşmaya öğle arası verdi. Verilen öğle arasının ardından Karaca savunmasına devam edecek.
Duruşmaya verilen arada ise sadece Jandarma, Ankara Sincan Cezaevi’nden getirilen tutuklulara kumanya getirildiği, Hidayet Karaca’ya kumanya olmadığı belirtti. Bunun üzerine dışarıdan yemek getirilmesi gündeme geldi ancak hakim bunun sakıncalı olabileceğini belirtti. Karaca’nın avukatı “yanıma bir jandarma verin gidip beraber alalım” dedi ama Jandarma komutanı “yasak” diyerek karşı çıktı. Hakim en sonunda bu konuyu jandarma komutanıyla konuşacağını belirterek duruşmaya ara verdi.
SU YOK
Duruşma heyeti, mahkemeye bir saat gecikmeyle geldi. Bu arada sanıklardan Alaaddin Kaya jandarmalardan su istedi. Komutanın “Su yok. Öğlen alırsınız” demesi üzerine Kaya ile komutan arasında tartışma yaşandı.
ALGI VE KANAAT OLUŞTURMAK SUÇ MU?
Savcının yönelttiği “toplum üzerine algı oluşturmaya çalışmak” suçlamasıyla ilgili de Karaca, “Algı suç mu? Hangi kanunda yazıyor. Asıl kumpas bana kurulmuş. Savcı gerçek ile hayali karıştırdığı için bugün karşınızdayım. İddianamede bir tane hukuki delil yoktur. Cadı avı yürütülüyor” dedi.
Fetullah Gülen Hocaefendi’nin de aralarında bulunduğu 73 kişi hakkında açılan dava 22 Kasım 2016 tarihinde başlamıştı.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nce görülen davada tüm tutuklu sanıkların savunmaları alınırken, eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, sağlık sorunları ve avukatının hazır bulunmaması gibi gerekçelerle savunma yapmaktan kaçınmıştı. Silivri Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan Karaca, savunmasını mahkeme heyetinin huzurunda yapmayı talep etmesi üzerine Ankara’ya getirildi. Adil yargılamanın tecelli etmesini umut ettiğini dile getirerek sözlerine başlayan Karaca, şuan davanın 3. duruşmasının gerçekleştirildiğini belirterek, “Geçen celse hastaydım ve katılamadım. Buraya tarihe not düşmek için geldim” dedi.
Çok zor şartlarda savunma yaptığını savunan Karaca, avukatlarının birer birer davayı bıraktığını anlattı. Uzun süredir hapis yattığını anlatan Karaca, hakkında çok sayıda davanın açıldığını ve vaktinin çoğunun adliyede geçtiğini dile getirerek, “Gündüzleri işe gider gibi adliye koridorlarına gidip, savunma yapmak için mahkemelerde olacağa benziyorum” diye konuştu.
DELİLLER GAZETE YAZILARI VE TV YAYINLARI
Karaca, “Savunma yapacak ortada ne bir iddia var, ne de suç. Zoraki suçlamalarla 28 aydır yargılamalarla özgürlüğüm elimden alınmış, Silivri hücrelerinde tutuluyorum. Mevcut delil durumunun içinde gazete yazıları ve TV yayınları var. Bunlar bile iddianamenin boş olduğunu gösterir” değerlendirmesinde bulundu.Terör örgütü suçlamasıyla hakkında açılan davaların birleştirilerek karar verilmesi talebinin olduğunu kaydeden Karaca, “Hakkımda 3 tane dava açıldı. Davaların birbiriyle bağlantılı olduğu görülüyor. Hem tahşiye davası, hem şike davası, hem de bu davada örgüt yöneticisi olarak görülüyorum. Tek suçtan dolayı ayrı ayrı mahkemelerde davalar açıldı. Savcının yapmadığı şeyi mahkeme heyeti şimdi yapabilir. Davaların birleştirilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
Karaca, insanlık ve demokrasi tarihi boyunca yaşanan belki de en ilginç, anlaşılmaz bir davanın sanığı olarak bulunduğunu anlatarak, “Bir TV yöneticisi, gazeteci olarak yapılan yayın sonrası ’anayasal düzeni tehdit etmek’, ’darbe yapmak’ gibi şeylerle yargılanıyorum. Hukuk böyle bir şeyi izah edemez. Akıl, mantık da izah edemez. Ancak kin ve intikam beslenerek yapılabilir” dedi.
Adaletin omurgası olması gerektiğini düşündüğü bu iddianamenin her satırında adaletsizliğin çığlıklarının duyulduğunu belirten Karaca, olmayan bir suçun ısrarla oluşturulmaya çalışıldığını öne sürdü. Karaca, iddianamenin gizli tanık üzerine kurulu yalan ve iftiralarla dolu olduğunu savunarak, “Bu iddianame tıpkı Yassıada’daki gibi hukuk ve adalet arayışında değil” ifadesini kullandı.
Karaca, savcının kendi hakkındaki “toplum üzerinde algı oluşturmaya çalışmak” iddiasına ilişkin, “Sözde örgütsel talimatlar yayınlar üzerinden veriliyormuş, halk yönlendirilmeye çalışılıyormuş. Tüm toplum aynı kanalı izlemez, izlese dahi aynı anlamı çıkarmaz. Yayıncılıktan veya bir dizi senaryosundan algı üretilip örgütsel suç işlendiğinin iddiası mümkün değildir. Algı suç mu? Hangi kanunda yazıyor. Asıl kumpas bana kurulmuş. Bugüne kadar medyadan film, dizi izleyerek siz hiç mesaj aldınız mı? Sayın heyete soruyorum. Siz hiç izlediğiniz filmden, diziden mesaj aldınız mı? Gazetelerin, televizyonların yaptığı haberlerden terör davası açılabilir mi? Savcı gerçek ile hayali karıştırdığı için bugün karşınızdayım. İddianamede bir tane hukuki delil yoktur. Cadı avı yürütülüyor” diye konuştu.
Samanyolu Yayın Grubunda çalıştığını anlatan Karaca, “Oradaki bütün yayınların hukuka uygun olduğundan yana bir tereddüdüm yok. Hakkımdaki tutuklama kararı ve suçlamalar tamamen Samanyolu grubunun yayınlarından, iftiralardan kaynaklanmaktadır. Samanyolu televizyonunun programlarındaki diyaloglar algı operasyonu olarak nitelendirilerek suçlama konusu haline getirilmiş. Oysa bilgilendirmek, kamuoyu oluşturmak, toplumu yönlendirmek medya kuruluşlarının görevleri arasındadır” değerlendirmesinde bulundu.
HÜKÜMETİ, SURİYE POLİTİKASINI ELEŞTİRMEKLE SUÇLANIYORUM
Hidayet Karaca savunmasının öğleden sonraki bölümüne 1999-2014 arasında STV yayınları nedeniyle bir kez bile savcılığa çağırılmadığını, iktidar mensuplarının 14 yıl kendi kanallarına çıktığını anlatarak başladı ve şunları söyledi: “Şimdi hükümeti, Suriye politikasını eleştirmekle suçlanıyorum. Düşünce ve ifade özgürlüğüdür eleştirmek. Suç mu bu? Herkes aynı şekilde yayın yapmak zorunda mı? Muhalefet partileri de eleştiriyor. Başbakan Yardımcısı Numan kurtulmuş da Suriye politikamız yanlıştı demedi mi? O kadar ağırıma gidiyor ki, casusluk mu yaptık, neyi ifşa ettik? Neden korkuyoruz biz ya, iftira, hakaret olmadıktan sonra memlekette herkes fikrini söyleyecek. Binali Yıldırım benim arkadaşımdır. Bu yayınlarımızla ilgili ne demiş onu da anlatacağım. STV KHK ile ağustos 2016’da kapatıldı. O zamana kadar devam ettı mi,etti. Suç vardıysa niye devamına izin verildi? Niye o zamana kadar kapatılmamış? Niye devletin savcılar işlem yapmamış? Belki savcıların, sizlerin en çok izlediği kanal STV’ydi.”
“TAHŞİYE DAVASINDAKİ GİZLİ TANIĞI BİLİYORUM”
Hidayet Karaca sözlerini şöyle sürdürdü:“Hele bir tutuklayalım sonra bir suç buluruz anlayışıyla tutuklandım. Benimle röportaj yapıldı, yeri gelince bunu da anlatacağım. Gazetecilik mi suç, habercilik mi suç, dizi mi suç, algı mı suç? Sabah’ta gözaltına alınacak diye haber çıkınca savcılığa gittim. Savcılık ‘hakkınızda bir soruşturma yok’ dedi. Geri döndüm, sonra bir kez daha haber çıktı. Beklemeye başladım. Daha sonra tutuklandım. Ben tutuklandıktan sonra müştekilerin ifadesi alındı, HTS’ler alındı, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ‘suç örgütü mü, terör örgütü mü?’ diye yazı yazıldı. Peki, beni neyle tutukladınız? ‘Hele bir Silivri’ye git’ dendi. Tahşiye davasındaki gizli tanığı biliyorum.”
Karaca’nın bu sözleri üzerine raya giren Mahkeme Başkanı Selfet Giray, gizli tanığın açıklanmasının sakıncalarının olabileceğine dikkat çekti. Giray, ileride zaten gizli tanıkların dinleneceğini vurguladı.
Mühendis olduğu halde STV genel yayın yönetmenliği yaptığı için suçlandığına dikkat çeken Karaca diğer gazete ve TV’lerin genel yayın yönetmenlerinin gerçek mesleklerinden örnekler verirken ilk sırada Serhat Albayrak’tan söz etti.Mahkeme Başkanı Selfet Giray, duruşmaya öğle arası verdi. Verilen öğle arasının ardından Karaca savunmasına devam edecek.