İdare hukukçusu Prof. Dr. Metin Günday, Kanun Hükmünde
Kararname (KHK) ile çıkarılan OHAL Komisyonu’nun aldatmacadan ibaret olduğunu
söyledi.
Doç. Dr. Devrim Güngör,komisyondaki
üyelerin karara karşı çıktığında “terörle ilişki” olarak gösterilme baskısı
yüzünden gerçek bir değerlendirme yapılamayacağını ifade etti. Doç. Dr. Kerem
Altıparmak da bir sonraki KHK ile ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi’nin
hedef alınacağını söyledi. dihaber’de yer alan habere göre, Ankara Yasa İzleme
Enstitüsü tarafından “685 Sayılı KHK Kapsamında Kurulan OHAL
Komisyonu” adında panel gerçekleştirildi. Ankara Barosu Avukat Rahmi Mağat
Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen panelin kolaylaştırıcılığını avukat
Hikmet İşler yaparken, konuşmacılar ise Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi
öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Günday, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kerem Altıparmak ile Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Devrim Güngör oldu.
“30 yıl önce gördük, aldatmacadan ibaret”
Metin
Günday, KHK ile getirilen OHAL Komisyonu ile 12 Eylül darbesi dönemindeki
komisyonlardan daha geri bir yerde durduğunu söylerken şunları ifade etti:”Biz
bu filmi 30 yıl önce de gördük, şimdi bunun başka bir versiyonunu görüyoruz. 12
Eylül askeri rejimde kamudan ihraç edilenlere yönelik sakıncalı olup olmadığına
dair bir değerlendirme yapılırdı ve sakıncasız olanlar, tüm haklarını alarak
geri işlerine dönebilirlerdi. Bu Komisyon ise 12 Eylül’deki uygulamadan daha
vahimdir. O zaman hiç olmazsa sakıncasız olmayanlar işlerine alındılar. Bu
dönemde olan ihraçların sonuçlanması 3 yıl ve daha fazla sürer. Bu bir
aldatmacadan ibaret çözümdür.”
“Devletin gizliliği meselesi soruşturmanın eksik
yürütülmesine neden olur”
Günday,
soruşturmanın sağlıksız ve eksik yürütüleceğine de dikkat çekerek, KHK ile
soruşturmanın önündeki en büyük engellerden birisinin “İstenen bilgi ve
belgelerin devletin gizliliği ile ilgili ise verilmez” mantığının olduğu
hatırlattı.
Günday
şunları kaydetti: “Belki istenen bilgi ve belgelerde bunun aslının
olmadığı anlaşılacak. Dolayısıyla etkili bir inceleme olmayacak. Mevcut davalar
reddedilmeye mahkum, bundan sonra da bu yolu takip edecekler. Zaten KHK’lar
bunun denetim dışı olduğunu ifade ediyor.”
Altıparmak: OHAL işte bunun
için ‘Allahın lütfu’dur
Doç.
Dr. Kerem Altıparmak da OHAL’in bir bütün olarak anayasayı değiştirme süreci
olduğunu belirterek şunları söyledi: “GATA kapatıldı, Harbiye yeniden
yapılandırılıyor, Mülkiye ise çökertilmeye çalışıldığı ortada. Barış İçin
Akademisyenler olmasaydı bunu başka türlü yapacaklardı. KHK’lar bitmiş değildir,
bir sonraki KHK ile Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi
hedef alınacaktır. Bakanlar Kurulu, 191 maddeyi, 13 tane listeyi, 2 çizelgeyi
bir gün içerisinde, 7 saatte çıkarmıştır. Bakanlar Kurulu bunu bir ortak irade
ile yapmıştır. Bu yeniden dizayndır, OHAL işte bunun için ‘Allahın lütfu’dur.”
“Hukukçuların dahi nereye başvuracakları konusunda
fikri yok”
Altıparmak,
hukukçuların dahi nereye ve nasıl başvuracaklarına dair bir fikirlerinin
olmadığını ifade ederek, KHK ile Anayasa Mahkemesi’nin dahi kapatılacağını,
oluşturulan komisyonun etkili bir hukuk yolu olmadığını söyledi.
“Komisyon üyeleri baskı altında”
Doç.
Dr. Devrim Güngör de, 7 kişilik OHAL komisyonunda yer alan herhangi bir üyenin
alınan kararlara karşı çıkması halinde, “terörle ilişkili” olarak
gösterilerek görevine son verileceği, dolayısıyla insanların üzerinde bir baskı
kuracağı ve gerçek anlamda bir değerlendirme yapılamayacağını ifade etti.
“KHK’lardaki terimlerin hukukla ilişkisi yok”
Güngör
son olarak, kamudan ihraçların ancak Ceza Kanunu’nda öngörülen “Terör
örgütü üyesi” sıfatıyla işlem görebileceği, KHK’ler ile suç olarak
nitelendirilen, “İltisak, mensubiyet ve irtibat” kavramlarının
muallak olduğunu bunun kamudan ihraç edilmesi için kullanılmasının hukuki bir
yanının olmadığına dikkat çekti. Güngör, “Diyor ki ‘Terör örgütlerine veya
milli güvenliğe karşı faaliyette bulunulduğuna karar verilen yapı, oluşum ve
guruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı veya bunlarla irtibatı olan
kişiler’. Burada üyelik kavramı dışındaki hiç bir kavram hukuki olarak bir
anlam ifade etmiyor. Bunun dışındaki terimler hukuk terimi değil dolayısıyla
bunlara dayanarak, bu kavramları kullanarak, temel hak ve özgürlüklere ilişkin
kalıcı etki doğuran bir takım kararların alınması hukuka aykırıdır.”