Avustralya gibi farklı kültürlerin birbirleri ile
uyum içerisinde huzurlu bir şekilde yaşayabilidiği, çokkültürlülüğü başarı ile
uygulayan ülkelerde siyasiler, toplum huzurunda ve basın karşısında yapacakları
konuşmalara azami hassasiyet gösterirler. Toplumun hiç bir kesimini
ayrıştırmayan, hakaret etmeyen hep birleştirici ifadeler kullanmaya çalışır.
Haftasonu Başkent Canberra’da
yapılan ve binlerce kişinin katıldığı Avustralya’nın en büyük Çokkültürlülük
Festivali ile ilgili bir basın bildirisi yayınlayan Sosyal Hizmetler ve
Çokkültürlülük Bakan Yardımcısı Senatör Zed Seselja, festivalin ülkenin
kültürel çeşitliliğinin tanınmış bir kutlaması haline geldiğini söyledi. ACT
(Australian Capital Territory) Senatörü ve Bakan Yardımcısı Seselja,
Hırvatistan’dan gelen kendi ailesi de dahil, dünyanın dört bir yanından,
Avustralya’yı yeni vatanı ve kendi evi yapmak için 7,5 milyondan fazla insanın
geldiğini söyleyerek, kullandığı şu birleştirici ifadeleri, toplumu ayrıştırıp,
farklı katmanlara bölmek isteyenlere karşı, tokat gibi bir cevap; “Bugün, yüzde
45’i ya da ebeveynlerden en az birinin başka bir ülkede doğmuş olan en çeşitli,
müreffeh ve uyumlu uluslardan biriyiz. Avustralya’nın benzersiz kimliğini
oluşturan çok çeşitli bir kültürümüz var. Kültürel çeşitliliğimiz, büyük bir
sosyal ve ekonomik güç kaynağı ve Avustralya’yı yaşamak için mükemmel bir yer
haline getiriyor.”
21 Mart’ta ülke çapında
kutlanacak ‘Harmoni Günü’ kutlamaları dolayısıyla buna benzer ifadeleri daha da
çok duyacağız herhalde.
Ancak bu kadar kültür
çeşitliliğine sahip ülkemizde, söylemlerine ve hedefine Müslümanları alarak,
Amerika’nın yeni Başkanı Trump’ı ve 20 yıldır fikrini değiştirmeyen Pauline
Hanson’ı destekleyen politikacılarımız da yok değil. ABC’nin çok izlenen Soru ve
Cevap (Q&A) programı geçen hafta Tazmanya Bağımsız Senatörü Jacqui Lambie
ile Sudan’da doğup Avustralya’da büyüyen bir mühendis ve yazar olan Yassmin
Abdel-Magied’i şeriat kanunları konusunda karşı karşıya getirdi. Çok sert ve
tartışmalı geçen programda, İslam Dini’ni şeriat kurallarından ibaret gören
Lambie, özgür bir toplumda bu kuralların yer almayan anti-demokratik bir kanser
gibi olduğunu savunarak Avustralya’da bu kuralları destekleyen herkesin sınır
dışı edilmesi gerektiğini söylemesine karşılık, ‘Yassmin ise, şeriat ve İslam,
bulunduğunuz ülkenin kanun ve yasalarına uymayı söylüyor. Benim günde 5 vakit
ibadetim şeriattır. Dinim hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz. Hiçbir şey
bilmediğin şeyler hakkında konuşuyorsun.’ diye cevap verdi.
Senatör güvenlik gerekçesi ile şeriat yasaları
gerekçesi ile Avustralya’nın da Donald Trump’ın yolunu izlemesi gerektiğini
söyleyerek bu gerekçelerle, İslam’ı barış ve sevgi dini olarak değil de, din
adına terör estiren ve aydınlık yüzünü karartmaya çalışan bir takım gruplardan
gördüğü kadarı ile değerlendirme çabasında. Direkt isim vermese de “Organize
suç ve terörizm tehdidi gerçek. Artık komşularımıza güvendiğimiz ve arka
kapımızın kilidini açık bıraktığımız günler geride kaldı” diyor. Burkayı tehdid
unsuru olarak gördüğü için de, yüzü tamamen kapatma Avustralyalıları korkutucu
kılıyor’ deyip, bu ayın başında Müslüman kadınların burka giymesini yasaklayan
bir yasayı kamuoyuna sunmuştu. Neyse ki, özgürlükler ülkesinde ve günümüzün
çağdaş dünyasında, kişinin ne giyeceğine kendisinin karar vermesi gerektiğini
Başbakan Malcolm Turnbull da vurgulayarak, Avustralya’nın insanlara ne
giyeceğini söyleyen bir ülke olmadığını ifade etti.
Diğer tarafdan zamanın NSW
Adalet Bakanı Greg Smith, gazetemize verdiği bir röportajında ülkede
halihazırda uygulanan kanunlar için İslam hukuku yasalarından da faydalanılması
konusunda araştırma yaptıklarını söylemiş ve alınacak kararlar kişinin lehine
olacaksa düşünülebilir diyerek, bu konudaki endişelerini değil, olumlu
yaklaşımını belirtmişti. Bakan, ‘Ancak tam tersine herhangi bir gruba, topluma
veya kişiye zararlı olacaksa kabul edemeyiz.
Toplumumuz geliştikçe ve
kültürler daha iyi anlaşıldıkça, yargı kararları verilirken bu tür konular
gündeme gelebilir’ diye sözlerine eklemişti. Gelibolu Camii’nde ‘Adli Yıl’
açılışına katılan Başsavcı Tom Bathurst da ‘İslam inancında
kanununların/hukukun çok önemli yeri vardır. Sizler benden daha iyi
biliyorsunuz ki, İslami kanun ve hukuk çok gelişmiş ve komplekstir. Avrupa yüz
yıllarca ‘Karanlık Çağı’ yaşarken, İslami toplumlarda Kanun ve Adalet
geçerliydi. Her şahıs (Sultanlar ve Liderler dahil) kanun ve hukuku takip
ediyorlardı ve “kanunun’’ üstünde değillerdi. Müslümanların kanuna karşı
saygılarını nasıl tarihte görüyorsak, bugün Avustralya’da da görüyoruz.
Müslüman hukukçuların Avustralya’daki kanunların gelişmesindeki katkılarını
görüyoruz. Müslümanların gittikçe katkıları daha da artacaktır. Müslüman
toplumun Avustralya’daki Adli sistemdeki katkısını organize edilen açılış
töreni de ortaya koyuyor. Umarım bu törenler uzun yıllar devem eder’ demişti.
‘Kişi bilmediğinin düşmanıdır’
derler ya, Senatör Lambie’nin izlediği yol da aynı misal. Ne diyelim, günümüzde
İslam’ı doğru tanıtıp, en güzel şekilde temsil etme ve güzelliklerini anlatma konusunda Müslümanlara
büyük iş düşüyor. z.polat@yepyeni.zamanaustralia.com.au