Yüce ve kutsi bir davaya gönül verenlerin en önemli vazifelerinden ve vasıflarından birisi, yer yüzünde hakkı temsil ve tebliğ etmektir. Bu inanan insanların en ayırıcı vasfı, iyiliği yayma ve kötülüğü önlemedir. Hz. Allah (cc), Al-i İmran Suresi 110. Ayette, (Ey Ümmeti Muhammed!) “Siz insanların iyiliği için meydana çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz: İyiliği yayar, kötülükleri önlersiniz. Çünkü Allah’a inanırsınız…” buyurmaktadır.
Bu surenin 114. Ayetinde de, “Bunlar Allah’ı ve ahireti tasdik eder, iyilikleri yayar, kötülükleri önler ve hayırlı işlere yarışırcasına koşarlar. İşte onlar salihlerdendirler.” buyurulmaktadır. Maide Suresi 67. ayette ise Cenab-ı Hak, ” Ey Peygamber! Rabbinden sana indirilen buyrukları tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan risalet vazifeni yapmamış olursun. Allah seni, zarar vermek isteyenlerin şerlerinden koruyacaktır. …”buyurmaktadır.
Gerçekten inanmış gönüllerin, lüzumsuz ve faydasız söz ve davranışlardan uzak durmaları gerekir. Al-i İmran Suresi 133.ayette merhameti sonsuz olan Allah (cc), ” Rabbiniz tarafından mağfirete, genişliği göklerle yer kadar olan ve müttakiler için hazırlanmış bir cennete doğru yarışırcasına koşuşun!; 134. ayette ise, ” O müttakiler ki, bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcarlar, kızdıklarında öfkelerini yutar, insanların kusurlarını affederler. Allah da böyle davrananları sever.” Buyurmaktadır
Allah’a iman edip söz verenler, doğru bildikleri Kur’an ve Sünnet çizgisinden asla geri adım atmazlar. Onu hiçbir şeye alet etmezler. Bilerek günahta ısrar etmezler. Nefislerine zulmettiklerinde hemen Allah’ı anar, günahlarının affedilmesini dilerler. Aşılması zor engellerle karşılaştıkları zaman hemen, Al-i İmran Suresi 139. ayette ifade edilen “Sakın yılmayın, üzüntüye kapılmayın, eğer iman ediyorsanız mutlaka üstün gelirsiniz!” ilahi beyanı hatırlar, Allah’a dayanır ve güvenirler.
Cenab-ı Hak yine Al-i İmran suresi 146. ayette, “….Onlar, Allah yolunda başlarına gelen zorluklar sebebiyle asla yılmadılar, zayıflık göstermediler, düşmanlarına boyun da eğmediler. Allah böyle sabırlı insanları sever.” buyurmaktadır.
Bakara suresi 204.ayette Rabbimiz, “İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına dair sözleri senin hoşuna gider. Üstelik sözünün özüne uyduğuna Allah’ı da şahit gösterir. Halbuki, gerçekte o düşmanların en yamanıdır.”
205. ayette, “Senin yanından ayrılınca ülkede fesat çıkarmaya çalışır. Ürünleri ve nesilleri mahvetmek için uğraşır. Allah elbette fesadı ve bozgunculuğu sevmez.”
206. ayette, “O adama: ‘Allah’dan kork da fesad çıkarma!’ denildiğinde, kendini benlik ve gurur kaplar ve bu onu daha fazla günaha sürükler. Böylesinin hakkından cehennem gelir. Gerçekten ne fena yataktır o cehennem!”
Bakara suresi 155.ayette, “Biz mutlaka sizi biraz korku ile, biraz açlık ile, yahut mala, cana veya ürünlere gelecek noksanlıkla deneriz. Sen sabredenleri müjdele!”
156.ayette, “Sabırlılar o kimselerdir ki, başlarına musibet geldiğinde, ‘biz Allah’a aidiz ve vakti geldiğinde O’na döneceğiz’ derler.”
157.ayette, “İşte Rableri tarafından bol mağfiret ve rahmete mazhar olanlar onlardır. Hidayete erenlerde ancak onlardır.”
214.ayette ise, “Yoksa siz, daha önce geçmiş ümmetlerin başlarına gelen durumlara maruz kalmadan cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlar öyle ezici mihnetlere, öyle zorluklara düçar oldular, öyle şiddetle sarsıldılar ki, Peygamber ile yanındaki müminler bile ‘Allah’ın vaad ettiği yardım ne zaman yetişecek?’ diyecek duruma geldiler. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı yakındır.” Buyurmaktadır.
Hz.Üstad, ‘Cennet ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değildir’ buyurmuşlardır. Gerçekten Allah’ın rızasını kazanmak ve cenneti elde etmek o kadar ucuz değil!
Yukarıda Rabbimizin beyan buyurduğu ayetlerde ifade buyurduğu gibi, dünya pazarında ahiret saadetini kazanmak, sabır ve sebat eğitiminden geçmeyi gerektiriyor.
Yine Hz.Üstad, ‘Dünya rahat yeri değil, hizmet yeridir. Mükafat yurdu ise ahirettir. Rahat yeri olsaydı Allah (cc) en seçkin kulları olan Peygamberlerini burada rahat ettirirdi.’ hakikatını bize ders veriyor. Cenab-ı Hak bu dünya kışlasında kullarını belli talim ve terbiyeye tabi tutuyor ki, ahiret de zor durumda kalmasınlar.
Maide suresi 105.ayette Rabbimiz, “Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltmeye bakın. Siz doğru yolda olduktan sonra sapanlar size zarar veremezler. Hepiniz dönüp dolaşıp Allah’ın huzurunda toplanacaksınız. O’da yaptıklarınızı size bir bir bildirecek, karşılığını verecektir.” Buyurmaktadır.
Bu ayet, ‘emr-i bil maruf, nehy-i anil münker’ (İyiliği emretme, kötülükten uzaklaştırma) hakikatini değiştirmiyor. Bilakis ‘kendinizi düzeltin, kötü örnek olmayın. Önce kendinizden başlayın’ manasınadır. Mü’minler fert ve toplum olarak vazifelerini yaparlarsa, başkalarının sapmalarından sorumlu olmazlar. Efendimiz (sav) de şöyle buyuruyor: ‘İnsanlar bir zalimi görürlerde engellemezlerse, Allah-ü Teala hepsine azab eder.’(Tirmizi)”
Enfal suresi 25.ayette,“Öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden yalnız zulmedenlere dokunmakla kalmaz, hepinize şamil olur. Biliniz ki, Allah’ın cezalandırması şiddetlidir.” Buyurulmaktadır.