Yıl 1971, ehli dünya
Gönüller Sultanı ile beraber 54 kişiyi şeriati getirecek diye İzmir’de
tutukluyorlar. O günkü rakamlarla öğrencilerinin yarısı. 5-6 ay içinde serbest
kalıyorlar. Kendisi hapishaneden çıkınca karşılayan yok. Bu iş bitti
zannediyorlar.Ama gönüllüler hizmeti o yıl on iki vilayete yayılıyor. Gel zaman git zaman
12 Eylül ihtilali oluyor. Yüzlerce öğrenciyi üniversitelerden uzaklaştırıp,
‘Gönüller Sultanı’nı da terör yapan koministler ile beraber arananlar listesine
dahil ediyorlar. O gün için 67 vilayette altı yıl boyunca arandı. O bazen
parklarda bazen mağaralarda sadece ekmek ve su ile yaşantısını sürdürür. Ama o aranırken dahi boş vakit geçirmiyor. Pek çok vilayetleri
dolaşıp arkadaşlarını ziyaret ediyor, moral veriyor, yol gösteriyor. Hizmeti
İmaniyye ve Kuraniyye 12 şehirden elli vilayete yayılıyor.
Merhum Turgut Özal’ın
1986 da müdahelesi ile emniyet, aramasına nokta koyuyor. Sonra Özal’ın
vefatının meydana getirdiği boşlukla,28 Şubat post modern darbesi başlıyor.
Asıl hedef Ertuğrul Özkök’ün ifadesi ile Hizmeti İmaniyye ve Kur’aniyye.
Evler, yurtlar okullar basılıyor. Kız öğrenciler ve rehber öğretmenleri, gece
kıyafeti ile salonlara doldurulup, küfürler yağdırılıyor. Maddi destek veren
bütün işadamları tehdit ediliyor. Halk Zaman Gazetesi almaktan korkuyor. Sonra
düzme kasetle haziran fırtınasını başlatıyorlar. Hatta Gönül Sultanı için ‘öldü ’ diyorlar. Savcı idam cezası istiyor. ABD yetkililerine mektuplar gönderek
‘bu Usame Bin Ladin’den daha tehlikeli’ diyorlar. Böyle zulüm doneminde Hizmet
yurtdışında yüz küsür ülkeye ulaşıyor.
Ehli hased, 2007’de ehli
dünya ile beraber Milli Güvenlik Kurulu’nda, Hizmeti İmaniyye ve Kuraniyyeyi
devletin baş düşmanı ilan ediliyor. Ondan sonra ehli dünya ve ehli haset
2013 ortasına kadar gizlice, devletin bütün imkanlarını kullanarak, yok etmeye
calışıyorlar. Ama hizmet yüz ülkeden, yüz yetmiş ülkeye yayılıyor. Sonra ehli
haset ehli dünya ile beraber devlet bütün gücünü ve hizipleri yanlarına alarak
ehli dalaletin verdikleri reçeteler doğrultusunda, 17 Aralık’tan sonra açıktan
topyekün saldırıya geçiyor.
Yalanlar bulut olsa ülke
25 yıl güneş göremez
Medyanın yüzde doksan
beşi Hizmeti İmaniyye ve Kuraniyeyi yok etmek için yalan uydurmaya başlıyorlar.
Uydurulan yalan sayısı 70 yıl boyunca Kominizmin Kapitalizm, Kapitalizmin de
Kominizm hakkında uydurduğu yalanların bir kaç katından daha fazla. Eğer bu
yalanlar bulut olsa Türkiye yirmi beş yıl güneş göremez. Zannediyolardı ki üç
ay içinde bunlar biter. Yenimahalleli biri, Kasım 2013 de bana üç aylık ömrünüz
var demişti. Hakikaten üç ay sonra meşhur bir bakan “Cemaatin ruhuna Fatiha
demişti” ama Allah’ın bitirmediğini kimsenin zarar veremeyeceğini, başta haset
ehline ve herkese gösterdi. Bu defa okulları, hastahaneleri, kreşleri, fakir
çocukların kaldıkları yurtları kapattılar. Yardım eden elli bin esnafı tehdit
ettiler, onmilyonlarca liralık para cezası verdiler. Mallarına mülklerine el
koydular. Yine olmadı.
En son NATO’nun derin
güçlerinin ifadeleri ile kökünü kazmak icin ihtilal yaptılar. Ama yine
bitmiyor. Hizmeti bina zannedenler aldandı. Ben de aldanmıştım. Meğer kalpteki
binalar önemli imiş. Hizmeti İmaniyye ve Kuraniyyeyi şu an dünyada sağırlar
bile duydu. Eğer yirmi milyar dolar reklam için harcansaydı bu kadar
duyulmazdı. Evet bu baskılar da yine Hizmeti İmaniyye ve Kur’aniyye için gübre
olacak, gelecekte daha da büyüyecek inşallah. Çünkü zulüm vakti
samimiyetin dorukta olduğu vakittir. Hizmet, hep zulüm ile orantılı büyüdü.
Eskiden çok az kişi ıstırap çekiyordu. Şimdi milyonlar ızdırap çekiyor.
Yüzbinler Allah’a dua dua yalvarak göz yaşı döküyorlar. İslam tarihinde sahabe
dönemi hariç, böyle bir zulüm hiç olmamış. Bu zulmün büyüklüğü kadar da futuhat
da büyük olacaktır inşaallah. Sabır sabır…
Bebeği tutuklama tehdidi
Geçenlerde hakimin biri
Fatimatu-z Zehra’nın yolunda olan bir bayanı tehdit ederek seni de bebeğini de
tutuklarım demiş. 70’li yıllarda ehli dünyanın dinini yaşamak isteyenlere
yaptığı zulümden dolayı bir şair şiirinde “Eğer adaletten ayrılırsa mahkeme,
bir hakime, bir de kanuna tükür” diye yazmıştı. Bizim büyüklerimizden aldığımız
terbiye gereği tükürmek yerine, yönümüzü bebeğe çevirip, ellerimizi açarak “Ya
Rab, şu günahsız bebek hürmetine bu hakime ve bu zulmü emredenlere insanlık
nasip eyle” diye dua ederiz. Bizim yolumuz bu. Varsın anlamasınlar.
Anlayana Sivri Sinek
Adetlere göre Abbasi
halifeleri birer künye ile anılırmış. Al-Muktedir Billah, Al-Kaim bi emrillah
gibi. Yıllarca önce Nasreddin Hoca ile ilgili bir fıkra kitabında okumuştum.
İslam dünyasını yakıp yıkan Timur, Nasreddin Hoca’ya “Ben de Abbasi halifeleri
gibi bir künyemin olmasını istiyorum. Bana ne yakışır” Hoca hiç düşünmeden
“Neuzu Billah’’ demiş. Anlamayana davul zurna az…