OHAL
nedeniyle yaşanan zulümlerin sona ermesi için herkesi HAYIR demeye çağıran CHP
Cezaevleri Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Demir: “Türkiye’de suçsuz yere binlerce
insan cezaevlerinde büyük bir dram yaşıyor. Bir milletvekili olarak
bunun psikolojisini kendi vicdanımda hissettiğim ve bir çözüm üretemediğimiz
için cezaevlerine gitmekte zorlanıyorum. Psikolojim kaldırmıyor” dedi.
ZAFER POLAT-SYDNEY
CHP Muğla Milletvekili ve Cezaevleri Komisyon Üyesi Prof. Dr. Nurettin
Demir, 15 Temmuz ile ilgili sürecin
çoktan geçtiğini belirterek, AKP İktidarının bunu fırsata çevirdiğini söyledi.
Referandum kampanyası nedeniyle Sydney’e gelen Prof.Dr.Nurettin Demir,
Türkiye’de yaşanan anti demokratik uygulama baskı ve zulümlerin sona ermesi
için herkesi HAYIR demeye çağırdı. Demir,
AKP Hükümeti’nin kitlesel bir cezalandırma sistemini uygulayarak, “Maalesef bu
insanların eşini, çoluk çocuğunu cezalandırıyor” dedi.
AKP ANADOLU’NUN
DAYANIŞMA RUHUNU YOK ETTİ
İnsanların birbirini ihbar eder hale geldiğinden, Anadolu’nun o dayanışma
ruhunun kaybolmakla karşı karşıya kaldığına dikkat çeken CHP Milletvekili
Nurettin Demir; “Cezaevleri o kadar doldu taştı ki, bazen 15-20 kişilik
koğuşlarda 40-45 kişi kalıyor. Sıra ile uyuyorlar, yerde yatıyorlar. Bu çok
üzücü bir tablo. Ben cezaevlerine gitmekte zorlanıyorum ve sıkıntı çekiyorum,
psikolojim kaldırmıyor. Çünkü bir milletvekili olarak bunun psikolojisini kendi
vicdanımda hissettiğim ve buna bir çözüm üretemediğimiz için”diye konuştu.
AKP, DEVLETİN ELİYLE
İNSANLARA ACI ÇEKTİRİYOR
Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP iktidarının, OHAL nedeniyle 130 bin
kişinin devlet memurluğundan ihraç edilip, 45 binden fazla insanın ise
suçsuz yere cezaevine konularak mağdur edildiğine dikkat çeken Prof.Dr. Demir; OHAL koşullarının kaldırılması ve
iddianamelerin hazırlanarak, suçsuz insanların bir an evvel bırakılması
gerektiğini söyledi. Nurettin Demir “Bu
mağduriyete baktığımızda büyük bir dram yaşanıyor. 7 ay geçmesine rağmen
iddianame hazırlanmadığı için ‘etkili ihbar’dan dolayı birçok insan mağdur
oldu. Acı çekiyor. Ayrıca ne ile suçlandığı net olarak ortaya konmadığı için
cezaevlerinde çok ciddi işkence ve intiharlar var. Bu suçlamalar karşısında
intihar eden doktorlar, polisler ve akademisyenler var. Bunlar gerçekten çok
acı olaylar ”dedi.
İşte Muğla Milletvekili Nurettin
Demir’in sorularımıza verdiği cevaplar:
Avustralya’daki Türkiye vatandaşlarına, 16 Nisan’da
referandumda ‘Hayır’ demeleri için
geldiniz. Kampanya çalışmaları nasıl gidiyor?
Evet. Dediğiniz gibi, 16
Nisan’da anayasa değişikliği ile ilgili referandum süreci var. Anayasa
değişikliği ile ilgili olarak iki seçim alanı bulunuyor. Türkiye ve Dünyanın
çeşitli ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımız. Yani Türkiye’nin dışındaki diğer
oy kullanılacak yerler. Bende, partimin yurtdışı çalışmaları kapsamında
Avustralya ve Yeni Zelanda’yı ziyaret ediyorum. Sivil Toplum Kuruluşlarını
gezmeye devam ediyoruz. Bugün ayrıca Avustralya’da yayın yapan basın
kuruluşlarını ziyaret ediyoruz. Zaman Avustralya’yı, ilk olarak
sizleri ziyaret ediyoruz. Bizi ağırladığınız için sizlere ayrıca teşekkür
ederim. Tıp Bayramı olması dolayısı ile buradaki meslektaşlarımızı ziyaret
ettik. Çok başarılı doktor arkadaşlar var. Wollongong’da yaşayan Türk toplumu
ile bir araya geldik. Esnaf ziyaretleri yapıp akşam da Alevi Kültür
Merkezi’ndeki programımızın ardından Avustralya’daki çalışmalarımızı tamamlamış
olacağım. Ayrıca, Sydney Konsolosluğumuzu ziyaret ettik. Burada oy kullanma
süresince alınacak tedbirleri yerinde gördük. Onlarında haklı olarak bazı
istekleri var. Bu isteklerini Ankara’ya ulaştıracağım.
insanlarımızın referanduma ilgisini nasıl buldunuz?
Referandum dolayısı ile herkesi burada çok heyecanlı ve ilgili gördüm.
Neden ve niçin ‘hayır’ ve ‘evet’ dediğimizi, konuştuğum herkes çok iyi biliyor.
Toplum çok bilinçli. Sandığa gidecek olmasından dolayı çok mutlu oldum. Tabi
Avustralya’daki demokratik ortam ve özgürlük anlayışı çok oturmuş. İnsanlar hiç
bir baskı olmadan, özgürce kararını verecektir. Bu da çok güzel bir şey.
Bizimde Türkiye’de böyle bir ortamı sağlamamız gerekiyor.
Geçmiş seçimlerde
yaşanan oy hırsızlığı ve bazı sahtekârlıklardan dolayı insanlarımızda
‘oylarımız çalınır’ endişesi hâkimdi. Bu tür endişeler görüşmede dile getirildi
mi? Parti olarak bu konuda bir çalışmanız var mı?
Bu konuda gözlemci sayısını artırıyoruz. En fazla oy alan üç parti
temsilcisi görevli olarak sandık başında olacak. Ayrıca gözlemci olarak da
diğer partilerden de temsilciler olacak. Sandık ve torbaların Türkiye’ye
taşınması ve oyların muhafazasıyla ilgili tüm tedbirlerin alındığını müşahede
ettik. Türkiye’de de, haklı olarak aynı endişeler var. Birçok söylentiler oldu.
Tespitler de oldu. Vatandaş benim oyum
çalınmasın, kararım sayılara yansısın istiyor. Bu bizim için kutsal bir
talep. Bizde bu konuda elimizden gelen çabayı göstereceğiz. Buna karşılık genel
merkezde daha fazla bir ekiple çalışmalarımız var. Burada en önemli nokta,
özellikle az oy kullanılan sandıklara daha çok özen gösterilmesi gerekiyor.
Çünkü en fazla sahtekârlıklar az oy kullanılan sandıklarda oluyor.
GİTMELİ VE ÜLKENİN HAYRI İÇİN ‘HAYIR’ DEMELİ!
kaç seçmen gözüküyor. Bir önceki seçimlere göre artış var mı?
Avustralya’da şu anda 44.600 kayıtlı seçmen var. Bir önceki sayıya göre 2
bin küsur seçmen artmış. Bunun yarısının bile sandığa yansımayacağı
endişesi var. Çünkü Sydney, Melbourne ve Canberra’da olmak üzere üç noktada
sandık var. Ama bu sefer ki oy kullanma
işlemlerinde vatandaşlarımız için güzel bir kolaylık getirildi. Nereye kayıtlı
olursa olsun oyunu kullanabilecek. Yani, Yeni Zelanda da kayıtlı gözüken
vatandaşımız, eğer yurtdışı seçmen kaydında ismi varsa, işi nedeniyle Sydney’de
olsa bile oyunu burada kullanabilecek. Ama önceki seçimler de nerede kayıtlı
gözüküyorsa orada oyunu kullanabiliyordu. Yani Melbourne’de kayıtlı bir
vatandaşımız, Sydney’de bile oy kullanamıyordu. Bu nedenle bu bir avantaj. Ama
belki bundan sonra bizlerin de yasa teklifi getirerek bütün vatandaşlarımızın
oyunu kullanabileceği imkanlar geliştirmemiz lazım. Mesela Cairns’deki bir
vatandaşımızın oy kullanmak için Sydney’e gelip, gitmesi 600 dolar. Oradaki yaşayan
insanımızın nereden baksanız bir haftalık geliri. Oylarını kullanamayan bu
yurttaşlarımız için başka ve güvenilir oy kullanma yöntemleri bulmamız lazım. Avustralya’nın kullandığı postayla oy kullanma işlemleri gibi… Artık çağdaş
Türkiye’ye bu yakışır. Burada hedef tabi hiç olmazsa 20-25 bin vatandaşımız
sandığa giderse daha doğru bir sonuç tecelli etmiş olur. Sandığa gitme oranı
düşürse AKP’nin işine yarar. Diğer seçimlerde hep öyle oldu.
Bu seçimin bir çok
dezavantajları da var. 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle, binlerce insan
hukuksuz bir şekilde cezaevlerine kondu ve konulmaya devam ediliyor. Yurt
dışına çıkmak zorunda kalanlar var. Tüm bunlar sandığa nasıl yansır. CHP
Cezaevi Komisyon Üyesi olmanızdan dolayı cezaevindeki dramlar ve yaşanan trajedilerle
ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Türkiye’de şu anda, OHAL koşulları yaşanıyor. Ve OHAL koşulları altında
referanduma gidiyoruz. Bana göre 15 Temmuz ile ilgili süreç çoktan geçti. AKP
iktidarı bu dramı ve durumu fırsata çeviriyor. Bu fırsata çevirme aşamasında
maalesef birçok kurban oluştu. İşinden ve aşından edilen devlet memuru sayısı,
129 bin idi geçen ay. Ama ben 130 bini geçtiğini tahmin ediyorum. Kamuda
çalışanlar ya çıkartıldı, yâda görevden uzaklaştırıldı. 45 binden fazla insan
cezaevinde. Dolayısı ile bu mağduriyete baktığımızda büyük bir dram yaşanıyor
diyebiliriz. Yedi ay geçmesine rağmen iddianame hazırlanmadığı için etkili
ihbar dediğimiz olaydan dolayı da birçok insan mağdur oldu. Acı çekiyor ve
ayrıca ne ile suçlandığı net olarak ortaya konmadığı için cezaevlerinde çok
ciddi işkence iddiaları da var. İntiharlar var, 15 Temmuz sonrası bu suçlamalar
karşısında intihar eden doktorlar, polisler ve akademisyenler var. Bunlar
gerçekten çok acı olaylar.
CEZAEVİNDE OLUP, ÇOLUK
ÇOCUĞUNA BAKACAK KİMSESİ OLMAYAN ÇOK KİŞİ VAR
Ana muhalefet olarak, bu
dramların çözümü konusunda neler yapıyorsunuz?
Cezaevi Komisyon Üyesi olarak, Mecliste bu konuları gündeme getirmeye
çalışıyorum. Cezaevinde yerinde ziyaret etmeye çalışıyorum. Bir somut örnek
vereyim. Mecliste de gündeme getirmiştim. Bir öğretmen intihar girişiminde
bulunmuştu. Ve son anda kurtarıldı. Uzun süre Muğla Hastanesi’nde yattı.
Psikolojik büyük depresyonlar geçirdi. Daha sonra da serbest bırakıldı. Madem
serbest bırakılacaktı, neden bu insana bu acılar yaşatıldı. Bunun gibi içerde
olupta çoluk, çocuğuna bakacak kimsesi olmayan bir çok insan var. Devlet
maalesef bu insanların eşini, çoluk çocuğunu cezalandırıyor. Anadolu’nun o
dayanışma ruhunun yansımadığı bir dram yaşıyoruz. AKP Hükümeti’nin basiretsiz
yönetimi sonucunda bu kadar mağduriyetler oluyor. O nedenle OHAL koşullarının
kaldırılması ve iddianamelerin hazırlanması ve suçsuz insanların bir an evvel
bırakılması gerekli. Çünkü cezaevleri o kadar doldu taştı ki, bazen 15-20
kişilik koğuşlarda 40-45 kişi kalıyor. Sıra ile uyuyorlar, yerde yatıyorlar. Bu
Türkiye açısından çok üzücü bir tablo. Ben artık cezaevlerine gitmekte
zorlanıyorum ve sıkıntı çekiyorum. Psikolojim kaldırmıyor. Çünkü bir
milletvekili olarak bunun psikolojisini kendi vicdanımda hissettiğim ve buna
bir çözüm üretemediğimiz için. Ama tabii ki bu bir görevdir ve gidiyorum,
onları ziyaret ediyorum, onların mağduriyetlerini dinliyorum. En azından meclis
kürsüsünden bu kurbanların mağduriyetlerinin giderilmesi için çabalarımızı
sürdürüyoruz.
MÜTTEFİK VE
KOMŞULARIMIZLA KAVGALIYIZ, YATIRIMCILAR ÜLKEYİ TERK EDİYOR
Politikada olduğu gibi,
dış politikada da karamsar bir durum var. En son Hollanda ve Almanya özelinde
Avrupa ile de kavgalı hale geldik. Türkiye nereye gidiyor, bu zorluklar nasıl aşılır?
Öncelikle ben oylama da evet çıkacağına çok ihtimal vermiyorum. Bizim
halkımız her ne kadar şu andaki Cumhurbaşkanını ve iktidarı desteklese de ülkenin geleceği ile
ilgili vicdanının sesini dinleyerek doğru karar vereceğini düşünüyorum. Ben
yurtdışı oylarının da yüksek rakamlarla ‘hayır’ çıkacağına inanıyorum. Sadece
burada insanların endişesi, oylarının gerçeğe yansıyıp, yansımayacağı
konusunda. Bizde muhalefet olarak elimizden gelen tedbiri alacağız. Biz en
azından az da kalsa hukuk ve adalet sistemimize, insanların vicdanına
güveniyoruz. Sandık başındaki görevlilerin ‘evet’çi de, ‘hayır’cı da olsa yine
adil davranacaklarını ve doğrunun yansımasını sağlayacaklarını düşünüyorum.
Yurtdışı komşularımız ve diğer ülkelerle ilgili durumumuz gerçekten içler
acısı. Hükümet de ne yapacağını şaşırmış durumda. Yani ne yapılabilir bundan
sonra evet de çıksa hayır da çıksa zaten bu hükümet ve Cumhurbaşkanı görevine
devam edecek. Ama bence yapılması gereken en önemli şey muhalefet ile birlikte
yeni bir dış politika güdülüp, dünya barışının içinde yer alacak bir hedef
koyması lazım. Bugün en iyi olduğunu zannettiğiniz Rusya bile bizim ihracat
yaptığımız mallara karşı kota koymuş durumda. Yatırımlar durmuş durumda.
Yatırımcılar Türkiye’den kaçar hale geldi. Ülkeyi terk ederek, Avustralya’ya
gelen milyoner işadamlarımızın geldiğini duydum. Yatırımcı hukuk ve
demokrasinin olduğu yere gelir. Dolayısı ile yabancı sermayesinin gelmediği,
dış borçları sürekli artan ve borç da alamaz bir ülke oldu Türkiye. Ciddi bir
ekonomik sarsıntı ile karşı karşıya Türkiye. Bu nedenle toparlanmak gerekiyor.
Ciddi hayır oyu ile sonucun hem iktidar, hem Cumhurbaşkanı ve hem de ülkemizin
hayrına olacağını düşünüyorum. Onlar da kendilerine geleceklerdir. OHAL’i de
kaldıracaklar ve OHAL mağduru insanların bu mağduriyetini çözecekler. Bizlerle
beraber Türkiye’nin önünü açacak politikalar üretip, tekrar sağlıklı bir rotaya
oturacağını bekliyorum. Ama yok bunlar olmazsa ciddi bir sarsıntı
geçirebiliriz.
Özellikle referandum süreci içte ve dışta ayrışmalara
neden oluyor. Türkiye’deki kavga yurtdışına da yansıyor. Neler söylemek
istersiniz?
Bir ülkede anti demokratik uygulamalar varsa, hukuk yoksa o ülke ne kadar
itibarlı olsa da bunu yurtdışında göremiyoruz. Bunu maalesef yurtdışında
ve sınır kapılarında yaşıyoruz. Pasaportunuzu
uzattığınız zaman, sizin ay yıldızınızı görür görmez karşıdaki görevlinin
suratı ekşiyor. Ama bu evvelden böyle değildi. Tekrar bu barışı ve huzuru
getirmemiz gerekiyor. Sonuçta biz düşüncemizin, siyasetimizin merkezine insanı
ve insana hizmeti koyduktan sonra ister cemaatçi olsun, ister Alevi, ister Kürt
olsun ne olursa olsun, herkes birbirine kendi sevgisini verdikten sonra bunlar
çözülür diye düşünüyorum. Onun için herkesin sandığa gitmesini ve ülkemizin
hayrına, oy pusulasındaki bereket ve bolluk ifade eden toprağın rengine,
HAYIR’a mühür basarak, ülkemizin hayrına adım atmasını temenni ediyorum.