Hadi Baransu’nun el üstünde tutulduğu
günlerdeki ergence celallenmeleri, aymazca tehditleri antipati yarattı. Ya
Nazlı Ilıcak, Şahin Alpay, Ayşenur Parıldak, Ali Bulaç, Hidayet Karaca, Ahmet
Turan Alkan ve saymadığım daha niceleri? Yazı falan yazmayan, uluslararası
ödülleri bulunan Zaman gazetesinin görsel yönetmeni Fevzi Yazıcı’nın ismini
zikreden var mı peki? Çoğumuz daha ziyade kendimize yakın gördüklerimizi ve
elbette her türlü desteği hak eden, daha ziyade sol, liberal tandanslı
mağdurlara omuz veriyoruz. Neden bu seçicilik?
Zaman diken.com.tr’de yayınlanan son yazısında Hizmet Hareketi’ne karşı
yürütülen cadı avı yaşanan hukuksuzluklar karşısındaki suskunluğu yazdı. İşte o
yazı:
‘F…’ sınavı
Balyoz davalarında büyük hukuksuzluklar yaşandı. Kurunun yanında bolca yaş
yandı. Haksız ithamlara uğrayanlar intihar etti. Askeri vesayeti sonlandırmak
ve demokrasimizi güçlendirmek için yakalanan altın değerindeki fırsat cadı
avına dönüştürülerek heba edildi…
liberal yazar ve özellikle gazete yöneticileri, Cemaat tarafından servis edilen
sözde delilleri yeterince incelemeden, kurcalamadan mutlak gerçek olarak kabul
etti; bu yüzden bizim de günahımız var.
her fırsatta bu yüzden eleştirenler, Ergenekon ve Balyoz’u çoktan sollayan
hukuk katli ve doğurduğu dramlar karşısında neden suspus?
Amberin Zaman
Türkiye’de çifte standarın hep olduğunu söyleyerek meselenin kapatılamayacağına
dikkat çekti.
ki Türkiye’de siyasi yapı bu gibi çifte standartlarla dolu. Herkes kendi
mahallesine sahip çıkıyor. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın kafası aşılamıyor…
Peki ama ayrım yapmaksızın tüm mağdurlara sahip çıkma iddiasındaki liberallere
ne oldu? Onlar neden suskun? Neden sesler sadece bir avuç tanınan ve ‘daha
makbul’ kabul edilen tutuklu gazeteciler için yükseliyor?
önce de yazdım ama bakıyorum değişen tek bir şey yok.
Misal,
geçenlerde çok sevdiğim ve saygı duyduğum arkadaşım, eski CHP milletvekili
Aykan Erdemir ve yine CHP çevresinden genç ve başarılı strateji danışmanı Cenk
Sidar Washington Post için Türkiye’de tutuklu gazetecilerin durumunu anlatan
gayet düzgün ve iyi niyetli bir yazı kaleme aldı.
tutuklular kafilesine yeni eklenen Die Welt muhabiri Deniz Yücel’e ve sevgili
dostlarım Ahmet Şık ve Kadri Gürsel’e yer verilirken, Cemaat’e yakın tek bir
isim yoktu. Örneğin, tam iki yıldır hapiste çürüyen ve eşi kahrından düşük
yapan, Mehmet Baransu’dan söz edilmiyor.
el üstünde tutulduğu günlerdeki ergence celallenmeleri, aymazca tehditleri
antipati yarattı. Ya Nazlı Ilıcak, Şahin Alpay, Ayşenur Parıldak, Ali Bulaç,
Hidayet Karaca, Ahmet Turan Alkan ve saymadığım daha niceleri? Yazı falan
yazmayan, uluslararası ödülleri bulunan Zaman gazetesinin görsel yönetmeni
Fevzi Yazıcı’nın ismini zikreden var mı peki?
ziyade kendimize yakın gördüklerimizi ve elbette her türlü desteği hak eden,
daha ziyade sol, liberal tandanslı mağdurlara omuz veriyoruz.
Neden bu
seçicilik? Bu soru hepimize.
veya sempati duyanlar için sesimizi yükseltirsek bizler de ‘F…’cü’ damgası
yeriz korkusundan mı?
gibi önyargılarımıza yenilerek bu kişilerin suçlu olduklarına peşinen kanaat
getirdiğimizden mi?”
Hareketi’nin sınırlı imkanlarla derdini anlatmaya çalıştığını söyleyen Amberin
Zaman Cemaat’in içinde de özeleştiriler yapılmaya başlandığını yazdı.
dışında bulunan Cemaatçilerin yönettiği iddia edilen bir takım gayet sofistike
sosyal medya hesapları üzerinden mağduriyetlerini nasıl olsa dillendirdikleri
için mi?
kanaat önderleri şu ana kadar doyurucu özeleştiri yapmadığından mı?
eski genel yayın yönetmeni Abdülhamit Bilici Artı Gerçek sitesine verdiği
mülakatta kapıyı az da olsa aralamış. Gazetenin eski Washington temsilcisi Ali
Aslan’ın ucu Fethullah Gülen’e dokunan cesur çıkışları var. Bir tweetinde,
“Şahsi kanaatimce, Cemaat’in önde gelenleri neden bu denli düşman kazanıldığını
ciddi sorgulamalı, sorumluluk almalı, gerekirse çekilmeli” diyebildi.
önünde tek tük eleştiriler belki zamanla Cemaat içinde daha kapsamlı bir iç
muhasebe ve arınmaya yol açar. Ve tabii ki en başta 15 Temmuz’daki kanlı darbe
girişimiyle yüzleşilmeli.
Hizmet
Hareketi’nin Cemaat olmaktan kaynaklı demokratik duruş konusunda sıkıntılar
yaşadığını savunan Amberin Zaman her şeye rağmen on binlerce insanın büyük
mağduriyetler yaşadığına vurgu yaptı:
bunların hiçbiri darbe sonrası ‘F…’yle ilişkilendirilen on binlerce kişinin
‘darbeci hain’ ilan edilerek neden zindanlara atıldığını, işlerinden
kovulduğunu sorgulamamamızı meşru kılmıyor.
güvenliğini riske atmamak için adını veremeyeceğim, ipe sapma gelmez bir ‘F…’
suçlamasıyla tutuklanan gencecik bir kadından elime ulaşan bir mektubun kısa
bir bölümüyle baş başa bırakıyorum:
anneleriyle birlikte kalan öyle çok çocuk var ki. Her koğuşta en az iki üç
tane, daha süt emen bebecikler var. Hava soğuk, yeteri kadar beslenmiyorlar.
Ama annecikleri ne yapsın.. Burada sütünü sağıp tuvalete döken anneler gördüm.
Ağlaya ağlaya… Eski oda arkadaşım dokuz aylık hamileydi. Bir annenin en zor
zamanları o son bir haftalık dönemdir değil mi? O kız son haftasını bir cezaevi
koğuşunda geçirdi. Buradan gitti doğuma. Buradaki kreşten verilen pembe
kıyafetleri giydirdi oğluna. Öyle zor ki anlatmak. Herkesin hikayesi bambaşka…”