Tek kaldığı evine gece yarısı gelen
emniyet ekipleri tarafından gözaltına alınan ve evinde arama yapılan
arkadaşımız Nur Ener çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine kondu!
Evinde arama yapılan arkadaşımız Nur Ener,
Emniyetteki sorgusunun ardından çıkarıldığı İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliği
tarafından tutuklanarak Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevine konuldu. Karar
verilirken, Ener’in sorgulardaki ifadelerinin hiçbirinin dikkate alınmaması
manidar bulundu.Ener, hakkındaki gözaltı kararına gerekçe gösterilen ve
tutuklama kararında da “somut delil” olarak nitelenen “müşteki mektubu”nu yazan
kişi, bir süre önce kendisini telefonla arayarak, “Başkasına kızdım, seni ihbar
ettim, pişmanım” demişti, ancak bu da dikkate alınmadı. 668 sayılı KHK’nın 3-1
bendine dayanılarak dosya için gizlilik kararı da alındı.
EVİNDE ARAMA YAPILDI
Gazetemiz haber editörü, arkadaşımız Naciye Nur Ener, asılsız ve bir anlık
öfkeyle yapılan bir şikâyet sebebiyle gece yarısından sonra evi basılarak arama
yapılmasının ardından önce gözaltına alındı, ardından da tutuklandı. Mesnetsiz
suçlamalar sebebiyle yaklaşık 3 gün karakolda gözaltında tutulan N. Nur Ener,
Çağlayan Adliyesi’ndeki 4. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından tutuklanmasına karar
verilmesinin ardından Bakırköy Kadın Kapalı cezaevine gönderildi.Avukatı
Mustafa Özbek nezaretinde savunmasını yapan N. Nur Ener, “Ben atılı suçlama ile
ilgili emniyette alınan ifadelerimi mahkemenizde savunma olarak aynen tekrar
ediyorum, atılı suçlamaları kabul etmiyorum, serbest bırakılmamı talep
ediyorum, ben Bylock isimli programı kullanmadım” dedi.
“E. N. K. isimli arkadaşım İzmir ve İstanbul’da kaldığım sürede yanıma gelip
bir süre kalmıştı. Bir zaman telefonunun arızalı olduğunu beyan edip, bana ait
telefonu kullandı. Bu şekilde Bylock kullanmış ise ben kullanmadım” diyen Ener,
“Ben ifademde de belirttiğim şekilde sadece 2 sene bu evlerde kaldım.
Üniversite yıllarında bu evlerde kalmadım evlerden çıktım. Özel, kendime ait
evlerde kaldım. Evimde 300’e yakın kitap vardır, aramalarda da herhangi bir suç
unsuruna rastlanmadı. Atılı suçları kabul etmiyorum” ifadelerini kullandı.
“HIRSLANIP BENİM ADIMI VERDİ, PİŞMAN
OLDU”
“M. B. isimli şahsı tanıyorum. Ben üniversiteyi kazanıp gittiğimde zaten o
evlerde kalan bir kişidir, ben gittiğimde o zaten orada idi. Orada kalan, abla
olan kişiler bir telefon hattı alıp bankada hesap açmıştır. Onlara ulaşamayınca
hırslanıp benim adımı verdi. Hatta beni aradı, bana telefonda “Onlara olan
öfkemden senin adını verdim, çok pişmanım” dedi. Ben de bunu bana demesine
rağmen adresimi değiştirmedim, kaçmadım, suç işlemedim. Bu kişi, terör örgütüne
olan öfkesinden benim onlar ile ilgim olmadığını bilmesine rağmen adımı
vermiştir. Aleyhime olan hususları kabul etmiyorum, ben Yeni Asya gazetesinde 2
yıldır editör olarak çalışıyorum. Ailemde de böyle bir örgüte üye olan bir kişi
yoktur. *** numaralı telefondan beni bu kişi 2 ay kadar önce aradı ve bana
pişman olduğunu, adımı verdiğini beyan etti. Ben kaçmadım çünkü bir suçum yoktur.
1,5 ay sonrasında düğünüm olacaktır. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ile de ilgim
yoktur, başarılı olmadıkları için de mutluyum, bu olaylar ile ilgim yoktur.
Serbest bırakılmamı talep ediyorum.”
“KAÇMA ŞÜPHESİ YOKTUR”
Avukat Mustafa Özbek ise savunmasında “Şüphelinin savunmalarına aynen
katılıyoruz. Ben avukatlığını yaptığım şirketten kendisini tanırım.
Üniversitedeki süreçte Kredi Yurtlar Kurumu’na başvuruda bulunmuş, ancak
kendisine sıra gelmediğinden dolayı kalamamıştır. Cumhurbaşkanı çağrı yaptıktan
sonrasında Bank Asya’da olan hesabını da kapatmıştır, zaten çok aktif bir hesap
değildir. Tanık anlatımlarından aleyhte olan hususları kabul etmiyoruz,
şüphelinin masum olduğuna inanıyoruz. Şüpheli sabit ikametgâh sahibidir, kaçma
şüphesi yoktur. Bu nedenle şüphelinin tutuksuz yargılanmak üzere serbest
bırakılmasını talep ediyoruz. Mahkeme aksi kanaatte ise şüpheli lehine olan
hükümlerin uygulanmasını ve şüpheli hakkında adli kontrol hükümlerinin
uygulanmasını talep ediyoruz” dedi.
YENİ ASYA’DAN AÇIKLAMA: HUKUK KATLİAMI
DURDURULSUN
Gazetecilikten başka bir gündemi ve meşguliyeti bulunmayan arkadaşımız Nur
Ener’in, geceyarısı evi basılarak gözaltına alınıp “silahlı terör örgütü üyesi”
olma suçlamasıyla tutuklanması, OHAL sürecinde iyice tırmanan hukuksuzlukların
en son ve vahim örneğidir. İçeride ve dışarıda bu gidişatla ilgili soruları
“Herşey hukuk içinde yürüyor, gazetecilik yaptığı için tutuklanan kimse yok”
gibi gerçek dışı cevaplarla savuşturmaya çalışan iktidar sözcülerinin, zaten
dibe vurup tükenmiş olan inandırıcılıklarını tamamen berhava eden bu talihsiz
kararın en kısa zamanda yine hukuk içinde, benzer durumdaki keyfîlik
kurbanlarını da içine alacak şekilde tashihini bekliyor; aksi halde bu
vahametin millet, tarih ve insanlık önündeki vebal ve sorumluluğundan asla
kurtulamayacaklarını hatırlatmayı kaçınılmaz bir görev sayıyoruz.