[BEKİR SALİM-TR724.COM]
Kadınlara, ihtiyarlara, çocuklara, engellilere ilişilmesi tarif edemeyeceğim kadar ağırıma gidiyor. İnsanlıktan atom zerresi kadar nasibi olanlar bunu yapamazlar. Kur’an’ın “Kel-en âmi belhum edall” demesinin hikmeti daha iyi anlaşılıyor.
Emzikli kadınları bebeğiyle beraber hücreye tıkanlar… Üç beş yaşındaki çocukları annesinden, babasından ayırıp sokak ortasında bırakanlar; ya da bazı vakıflar ve kurumlar gibi tescilli tecavüzcülerin ellerine terk edenler… Daha saysam cilt cilt kitap olacak nice zulme imza atanlar… Ve onları korku belâsı ya da menfaat aşkıyla alkışlayanlar… Hele susanlar… Hele susanlar… Allah’ın hesabı şaşmaz… Hem dünyanızı hem ebedî hayatınızı mahvettiniz…
Yıllar önce bir ayrılık sebebiyle yazmıştım daha beş yaşındaki kızıma… Sanki bir daha göremeyeceğim hissine kapılmıştım. Ben şimdi Ali Fuat Yılmazer’in muhtereme eşinin yerine koydum kendimi… Gerçi rehin tutulan iki kızı da büyük ama anneler babalar için çocukları hiç büyümezler… Eminim o boş kalan evde kokularını hâlâ ciğerlerinde duyuyordur. Ne kadar üzgün olduğumu anlatamam. O hanımefendinin şahsında benzer durumda olan, ciğerparelerinden koparılmış nice mağdur, mazlum annelere ithaf ediyorum…
Kızım! Canım yavrum, masum bebeğim,
Daha bu geceden hasretindeyim.
Dünya benim olsa, sensiz n’edeyim.
Yokluğun ölümden daha da acı,
Kim olsun bu büyük derdin ilâcı?
Sen; sarı kanaryam, kıvırcık kuzum,
Yüreğimde sancım, ruhumda sızım,
Sen; dünyam, servetim, biricik kızım,
Çıktın kollarımdan ahhh… Yaktın beni!
Böyle boynu bükük bıraktın beni.
Taş olmuş yüreğim, yandıkça yansın.
Amma, bu ateşe nasıl dayansın?
Uzat yanağını “Babişko” kansın.
Kurudum, tükendim, bir su ver balam,
Rüzgâr ol, ruhumda esiver balam…
Yazdığın mektuplar cebimde şimdi,
En çok dikkatimi çeken resimdi.
Sahi resimdeki o adam kimdi?
O gitar çalanın ne idi adı?(*)
Bari şimdi anlat, bırak inadı.
Torumun Elif’i neden almadın?(**)
Ağladı; oralı bile olmadın.
O’na süt veriyor bir komşu kadın,
Hiç içmiyor, “Anne!” diye ağlıyor
Bahtsız yavrum, yüreğimi dağlıyor.
Bak, elime geçti delik çorabın,
Yırtık, pırtık bir okuma kitabın,
Abaküste yarım kalmış hesabın,
Senden arta kalan bu hatıralar,
Her bakışta vicdanımı yaralar,
Canım benim, badem gözlü meleğim,
Senin için dağı, taşı deleyim.
Hâk T’âlâ’dan budur şimdi dileğim,
Ya seni bir daha uçursun bana,
Ya ecel şerbeti içirsin bana.
(*) Gitara çalan adam beş yaşındaki kızımın hayranlık duyduğu bir sanatçı…
(**) Torunum Elif kızımın oyuncak bebeği…
**********************************************
USTA SÖZÜ
Milletimde ihtilâf ü tefrika endişesi,
Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.
İttihâdken savlet-i a’dâyı def’e çâremiz,
İttihâd etmezse millet dağ-dâr eyler beni…
Yavuz Sultan Selim
**********************************************
TADIMLIK
Gönlümü bir hoş ettin.
Pır pır uçan kuş ettin.
Zaten ayık değildim,
Kör kütük sarhoş ettin.
Bekir Salim
*************************************************
BİR DÖRTLÜK
Şahsiyetin yok mu senin; herkes güler, oynaşır!
Bir o yana, bir bu yana, adeta top gibisin.
Biraz kuvvet kazanınca tepelerde dolaşır,
Zayıf düşünce sinersin, tıpkı mikrop gibisin.
Bekir Salim
*************************************************
DÖRTLÜK TAMAMLAMA
Bu defa “Nihan” rumuzlu bir hanımefendi…
Yeter bu ayrılık, yeter bu hasret;
Derdinden del’oldum, yar neredesin?
Dilimde tüy bitti az merhamet et;
Sonunda lâl oldum; yâr neredesin?
—
Yeni dörtlük tamamlama:
Bir garibe merhametin,
Bin rekattan az değildir.
[BEKİR SALİM-TR724.COM]
Kadınlara, ihtiyarlara, çocuklara, engellilere ilişilmesi tarif edemeyeceğim kadar ağırıma gidiyor. İnsanlıktan atom zerresi kadar nasibi olanlar bunu yapamazlar. Kur’an’ın “Kel-en âmi belhum edall” demesinin hikmeti daha iyi anlaşılıyor.
Emzikli kadınları bebeğiyle beraber hücreye tıkanlar… Üç beş yaşındaki çocukları annesinden, babasından ayırıp sokak ortasında bırakanlar; ya da bazı vakıflar ve kurumlar gibi tescilli tecavüzcülerin ellerine terk edenler… Daha saysam cilt cilt kitap olacak nice zulme imza atanlar… Ve onları korku belâsı ya da menfaat aşkıyla alkışlayanlar… Hele susanlar… Hele susanlar… Allah’ın hesabı şaşmaz… Hem dünyanızı hem ebedî hayatınızı mahvettiniz…
Yıllar önce bir ayrılık sebebiyle yazmıştım daha beş yaşındaki kızıma… Sanki bir daha göremeyeceğim hissine kapılmıştım. Ben şimdi Ali Fuat Yılmazer’in muhtereme eşinin yerine koydum kendimi… Gerçi rehin tutulan iki kızı da büyük ama anneler babalar için çocukları hiç büyümezler… Eminim o boş kalan evde kokularını hâlâ ciğerlerinde duyuyordur. Ne kadar üzgün olduğumu anlatamam. O hanımefendinin şahsında benzer durumda olan, ciğerparelerinden koparılmış nice mağdur, mazlum annelere ithaf ediyorum…
Kızım! Canım yavrum, masum bebeğim,
Daha bu geceden hasretindeyim.
Dünya benim olsa, sensiz n’edeyim.
Yokluğun ölümden daha da acı,
Kim olsun bu büyük derdin ilâcı?
Sen; sarı kanaryam, kıvırcık kuzum,
Yüreğimde sancım, ruhumda sızım,
Sen; dünyam, servetim, biricik kızım,
Çıktın kollarımdan ahhh… Yaktın beni!
Böyle boynu bükük bıraktın beni.
Taş olmuş yüreğim, yandıkça yansın.
Amma, bu ateşe nasıl dayansın?
Uzat yanağını “Babişko” kansın.
Kurudum, tükendim, bir su ver balam,
Rüzgâr ol, ruhumda esiver balam…
Yazdığın mektuplar cebimde şimdi,
En çok dikkatimi çeken resimdi.
Sahi resimdeki o adam kimdi?
O gitar çalanın ne idi adı?(*)
Bari şimdi anlat, bırak inadı.
Torumun Elif’i neden almadın?(**)
Ağladı; oralı bile olmadın.
O’na süt veriyor bir komşu kadın,
Hiç içmiyor, “Anne!” diye ağlıyor
Bahtsız yavrum, yüreğimi dağlıyor.
Bak, elime geçti delik çorabın,
Yırtık, pırtık bir okuma kitabın,
Abaküste yarım kalmış hesabın,
Senden arta kalan bu hatıralar,
Her bakışta vicdanımı yaralar,
Canım benim, badem gözlü meleğim,
Senin için dağı, taşı deleyim.
Hâk T’âlâ’dan budur şimdi dileğim,
Ya seni bir daha uçursun bana,
Ya ecel şerbeti içirsin bana.
(*) Gitara çalan adam beş yaşındaki kızımın hayranlık duyduğu bir sanatçı…
(**) Torunum Elif kızımın oyuncak bebeği…
**********************************************
USTA SÖZÜ
Milletimde ihtilâf ü tefrika endişesi,
Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.
İttihâdken savlet-i a’dâyı def’e çâremiz,
İttihâd etmezse millet dağ-dâr eyler beni…
Yavuz Sultan Selim
**********************************************
TADIMLIK
Gönlümü bir hoş ettin.
Pır pır uçan kuş ettin.
Zaten ayık değildim,
Kör kütük sarhoş ettin.
Bekir Salim
*************************************************
BİR DÖRTLÜK
Şahsiyetin yok mu senin; herkes güler, oynaşır!
Bir o yana, bir bu yana, adeta top gibisin.
Biraz kuvvet kazanınca tepelerde dolaşır,
Zayıf düşünce sinersin, tıpkı mikrop gibisin.
Bekir Salim
*************************************************
DÖRTLÜK TAMAMLAMA
Bu defa “Nihan” rumuzlu bir hanımefendi…
Yeter bu ayrılık, yeter bu hasret;
Derdinden del’oldum, yar neredesin?
Dilimde tüy bitti az merhamet et;
Sonunda lâl oldum; yâr neredesin?
—
Yeni dörtlük tamamlama:
Bir garibe merhametin,
Bin rekattan az değildir.
[BEKİR SALİM-TR724.COM]
Kadınlara, ihtiyarlara, çocuklara, engellilere ilişilmesi tarif edemeyeceğim kadar ağırıma gidiyor. İnsanlıktan atom zerresi kadar nasibi olanlar bunu yapamazlar. Kur’an’ın “Kel-en âmi belhum edall” demesinin hikmeti daha iyi anlaşılıyor.
Emzikli kadınları bebeğiyle beraber hücreye tıkanlar… Üç beş yaşındaki çocukları annesinden, babasından ayırıp sokak ortasında bırakanlar; ya da bazı vakıflar ve kurumlar gibi tescilli tecavüzcülerin ellerine terk edenler… Daha saysam cilt cilt kitap olacak nice zulme imza atanlar… Ve onları korku belâsı ya da menfaat aşkıyla alkışlayanlar… Hele susanlar… Hele susanlar… Allah’ın hesabı şaşmaz… Hem dünyanızı hem ebedî hayatınızı mahvettiniz…
Yıllar önce bir ayrılık sebebiyle yazmıştım daha beş yaşındaki kızıma… Sanki bir daha göremeyeceğim hissine kapılmıştım. Ben şimdi Ali Fuat Yılmazer’in muhtereme eşinin yerine koydum kendimi… Gerçi rehin tutulan iki kızı da büyük ama anneler babalar için çocukları hiç büyümezler… Eminim o boş kalan evde kokularını hâlâ ciğerlerinde duyuyordur. Ne kadar üzgün olduğumu anlatamam. O hanımefendinin şahsında benzer durumda olan, ciğerparelerinden koparılmış nice mağdur, mazlum annelere ithaf ediyorum…
Kızım! Canım yavrum, masum bebeğim,
Daha bu geceden hasretindeyim.
Dünya benim olsa, sensiz n’edeyim.
Yokluğun ölümden daha da acı,
Kim olsun bu büyük derdin ilâcı?
Sen; sarı kanaryam, kıvırcık kuzum,
Yüreğimde sancım, ruhumda sızım,
Sen; dünyam, servetim, biricik kızım,
Çıktın kollarımdan ahhh… Yaktın beni!
Böyle boynu bükük bıraktın beni.
Taş olmuş yüreğim, yandıkça yansın.
Amma, bu ateşe nasıl dayansın?
Uzat yanağını “Babişko” kansın.
Kurudum, tükendim, bir su ver balam,
Rüzgâr ol, ruhumda esiver balam…
Yazdığın mektuplar cebimde şimdi,
En çok dikkatimi çeken resimdi.
Sahi resimdeki o adam kimdi?
O gitar çalanın ne idi adı?(*)
Bari şimdi anlat, bırak inadı.
Torumun Elif’i neden almadın?(**)
Ağladı; oralı bile olmadın.
O’na süt veriyor bir komşu kadın,
Hiç içmiyor, “Anne!” diye ağlıyor
Bahtsız yavrum, yüreğimi dağlıyor.
Bak, elime geçti delik çorabın,
Yırtık, pırtık bir okuma kitabın,
Abaküste yarım kalmış hesabın,
Senden arta kalan bu hatıralar,
Her bakışta vicdanımı yaralar,
Canım benim, badem gözlü meleğim,
Senin için dağı, taşı deleyim.
Hâk T’âlâ’dan budur şimdi dileğim,
Ya seni bir daha uçursun bana,
Ya ecel şerbeti içirsin bana.
(*) Gitara çalan adam beş yaşındaki kızımın hayranlık duyduğu bir sanatçı…
(**) Torunum Elif kızımın oyuncak bebeği…
**********************************************
USTA SÖZÜ
Milletimde ihtilâf ü tefrika endişesi,
Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.
İttihâdken savlet-i a’dâyı def’e çâremiz,
İttihâd etmezse millet dağ-dâr eyler beni…
Yavuz Sultan Selim
**********************************************
TADIMLIK
Gönlümü bir hoş ettin.
Pır pır uçan kuş ettin.
Zaten ayık değildim,
Kör kütük sarhoş ettin.
Bekir Salim
*************************************************
BİR DÖRTLÜK
Şahsiyetin yok mu senin; herkes güler, oynaşır!
Bir o yana, bir bu yana, adeta top gibisin.
Biraz kuvvet kazanınca tepelerde dolaşır,
Zayıf düşünce sinersin, tıpkı mikrop gibisin.
Bekir Salim
*************************************************
DÖRTLÜK TAMAMLAMA
Bu defa “Nihan” rumuzlu bir hanımefendi…
Yeter bu ayrılık, yeter bu hasret;
Derdinden del’oldum, yar neredesin?
Dilimde tüy bitti az merhamet et;
Sonunda lâl oldum; yâr neredesin?
—
Yeni dörtlük tamamlama:
Bir garibe merhametin,
Bin rekattan az değildir.
[BEKİR SALİM-TR724.COM]
Kadınlara, ihtiyarlara, çocuklara, engellilere ilişilmesi tarif edemeyeceğim kadar ağırıma gidiyor. İnsanlıktan atom zerresi kadar nasibi olanlar bunu yapamazlar. Kur’an’ın “Kel-en âmi belhum edall” demesinin hikmeti daha iyi anlaşılıyor.
Emzikli kadınları bebeğiyle beraber hücreye tıkanlar… Üç beş yaşındaki çocukları annesinden, babasından ayırıp sokak ortasında bırakanlar; ya da bazı vakıflar ve kurumlar gibi tescilli tecavüzcülerin ellerine terk edenler… Daha saysam cilt cilt kitap olacak nice zulme imza atanlar… Ve onları korku belâsı ya da menfaat aşkıyla alkışlayanlar… Hele susanlar… Hele susanlar… Allah’ın hesabı şaşmaz… Hem dünyanızı hem ebedî hayatınızı mahvettiniz…
Yıllar önce bir ayrılık sebebiyle yazmıştım daha beş yaşındaki kızıma… Sanki bir daha göremeyeceğim hissine kapılmıştım. Ben şimdi Ali Fuat Yılmazer’in muhtereme eşinin yerine koydum kendimi… Gerçi rehin tutulan iki kızı da büyük ama anneler babalar için çocukları hiç büyümezler… Eminim o boş kalan evde kokularını hâlâ ciğerlerinde duyuyordur. Ne kadar üzgün olduğumu anlatamam. O hanımefendinin şahsında benzer durumda olan, ciğerparelerinden koparılmış nice mağdur, mazlum annelere ithaf ediyorum…
Kızım! Canım yavrum, masum bebeğim,
Daha bu geceden hasretindeyim.
Dünya benim olsa, sensiz n’edeyim.
Yokluğun ölümden daha da acı,
Kim olsun bu büyük derdin ilâcı?
Sen; sarı kanaryam, kıvırcık kuzum,
Yüreğimde sancım, ruhumda sızım,
Sen; dünyam, servetim, biricik kızım,
Çıktın kollarımdan ahhh… Yaktın beni!
Böyle boynu bükük bıraktın beni.
Taş olmuş yüreğim, yandıkça yansın.
Amma, bu ateşe nasıl dayansın?
Uzat yanağını “Babişko” kansın.
Kurudum, tükendim, bir su ver balam,
Rüzgâr ol, ruhumda esiver balam…
Yazdığın mektuplar cebimde şimdi,
En çok dikkatimi çeken resimdi.
Sahi resimdeki o adam kimdi?
O gitar çalanın ne idi adı?(*)
Bari şimdi anlat, bırak inadı.
Torumun Elif’i neden almadın?(**)
Ağladı; oralı bile olmadın.
O’na süt veriyor bir komşu kadın,
Hiç içmiyor, “Anne!” diye ağlıyor
Bahtsız yavrum, yüreğimi dağlıyor.
Bak, elime geçti delik çorabın,
Yırtık, pırtık bir okuma kitabın,
Abaküste yarım kalmış hesabın,
Senden arta kalan bu hatıralar,
Her bakışta vicdanımı yaralar,
Canım benim, badem gözlü meleğim,
Senin için dağı, taşı deleyim.
Hâk T’âlâ’dan budur şimdi dileğim,
Ya seni bir daha uçursun bana,
Ya ecel şerbeti içirsin bana.
(*) Gitara çalan adam beş yaşındaki kızımın hayranlık duyduğu bir sanatçı…
(**) Torunum Elif kızımın oyuncak bebeği…
**********************************************
USTA SÖZÜ
Milletimde ihtilâf ü tefrika endişesi,
Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.
İttihâdken savlet-i a’dâyı def’e çâremiz,
İttihâd etmezse millet dağ-dâr eyler beni…
Yavuz Sultan Selim
**********************************************
TADIMLIK
Gönlümü bir hoş ettin.
Pır pır uçan kuş ettin.
Zaten ayık değildim,
Kör kütük sarhoş ettin.
Bekir Salim
*************************************************
BİR DÖRTLÜK
Şahsiyetin yok mu senin; herkes güler, oynaşır!
Bir o yana, bir bu yana, adeta top gibisin.
Biraz kuvvet kazanınca tepelerde dolaşır,
Zayıf düşünce sinersin, tıpkı mikrop gibisin.
Bekir Salim
*************************************************
DÖRTLÜK TAMAMLAMA
Bu defa “Nihan” rumuzlu bir hanımefendi…
Yeter bu ayrılık, yeter bu hasret;
Derdinden del’oldum, yar neredesin?
Dilimde tüy bitti az merhamet et;
Sonunda lâl oldum; yâr neredesin?
—
Yeni dörtlük tamamlama:
Bir garibe merhametin,
Bin rekattan az değildir.