Mahmut Akpınar / TR724.com
Siyaset bilimci Doç. Dr. Mahmut Akpınar, hizmet
hareketine mensup insanların bu dönemde bireysel olarak neler yapabileceğini
yazdı
Hizmet
insanları meşveretle hareket etmeye alışkın oldukları, bir şeyler denmesini
bekledikleri için bazı konularda inisiyatif almada sıkıntı yaşıyorlar. 15
Temmuz ve sonrası yaşanan baskı, hapis, zulüm, tehcir süreci insanların
organize olma kabiliyetini epeyce zayıflattı. Pek çok kişi bu zulüm sürecinde
bir şeyler yapmak, mağdurlara-mazlumlara el uzatmak istiyor; vicdan azabı
duyuyor ama neyi, kimlerle, nasıl yapacağını bilemiyor. Sanırım bu
belirsizlik-kararsızlık Cemaat olma, birlikte hareket etme gibi kavramların
yanlış yorumlanmasından da kaynaklanıyor. Zira cemaatlerin/tarikatların tepe
kadroları “Cemaatte bereket vardır” ilkesini bireyin becerilerini sınırlama,
yok sayma hatta öldürme şeklinde yorumlayabiliyorlar. Böyle olunca da
cemaat/tarikat kültürüne sahip insanlarda bireysel beceriler, inisiyatif alma
ve tek başına iş yapma kabiliyeti güdük kalıyor.
Kolektif
hareket güç ve tecrübenin, imkânların birleştirilmesi büyük işlerin hakkından
gelebilme, bazı işleri daha hızlı, daha kolay, yaygın ve etkin yapabilme adına
elbette önemlidir. Eğer yeterli işgücüne, imkâna sahipseniz bu imkânları bir
araya getirir barajlar-santraller kurar ve elektrik üreterek ülkeyi, kentleri
bir anda aydınlatabilirsiniz. Kurduğunuz barajlarla sellerin yıkımına engel
olur, insanlara ışık ve enerji kaynağı olursunuz. Ancak bazen de barajlarınız
yıkılır, imkânlarınız elinizden alınır; mühendisleriniz bir yerde, işçileriniz
başka bir mecrada kalabilir. Bir felaket yaşanır ve her şeyinizi yitirirsiniz.
Böylesi afet dönemlerinde insanların psikolojisi altüst olur. Bazı kişiler ağır
travma geçirir ve var olan imkanları/becerileri bile kullanamaz hale gelirler.
Bazılarında eylemsizlik, hedefsizlik hali görülebilir. Eski günlerin özlemiyle
miskinleşen, yeni duruma adapte olamayanlar çıkar.
YEREL ÇÖZÜMLER GELİŞTİRİLMELİ
Eğer
enterkonnekte sistem/altyapı çöktü, şebekeler elektrik/su vermez hale geldi ise
karanlığa rıza gösterip eylemsiz ve boş oturup ışığın kendiliğinden gelmesini
beklemek yerine 3-5 kişi bir araya gelip yerel çözümler geliştirmesini
bilmeliyiz. Lamba örneğinde olduğu gibi biri gazyağını, biri şişeyi, biri
fitili bulmalı ve şehri değilse de kendimizi aydınlatacak ışık kaynakları
oluşturmalıyız. Yılgınlık mümine yakışmaz. Birilerinin bize ışık kaynağı
olmasını beklemek ise tembellik ve sorumsuzluktur. Allah hepimize akıl, fikir,
kabiliyet ve ona paralel bir irade vermiş; verdiklerinin de hesabını soracak.Afet
ve felaket zamanlarında bireysel inisiyatif alma, küçük gruplar halinde çözüm
üretme hayati önem kazanır. Muktezayı hale mutabakat etmek, “Sağına soluna
bakmadan ben varım!” diyerek ortada kalmış işin bir ucundan tutup yapmak
böylesi anaforlardan çıkmakta hayatidir. Milli Mücadele döneminde ordular
terhis edilip tersaneler işgal edilince Anadolu insanı her yerde küçük küçük
ateşler yaktı. Herkes bu mücadeleye imkânları nispetinde katkıda bulundu.
Sonuçta düzensiz küçük birlikler düzenli orduyla dönüştü ve düşman Anadolu’dan
atıldı. Ama Milli Mücadelenin çekirdeği efeler, seymenler, yerel küçük birimler
oldu.
‘EĞER KÂĞITLARI VE MÜREKKEPLERİ YOK ETSELER…’
Barajlarınız
çöktü ise sellerin önüne bulduğumuz taşı, çalıyı koyup bentler oluşturmalı ve
kendimizi yeni afetlerden korumalıyız. Evlerimize gelen su şebekeleri tahrip
oldu ve susuz kaldı isek hemen bir artezyen kuyusu kazıp su çıkarabilmeliyiz.
Bu âb-ı hayatla canları sulamalı, çevremizi yeşertmeliyiz. Eli belinde
susuzluğa rıza göstermek ve birilerinin bize su getirmesini veya yeniden baraj
kurmasını beklemek problemi çözmez!
Anadolu’nun
eğitimli, duyarlı insan sermayesi iyi kurgulanmış bir senaryoyla 15 Temmuz
sonrası büyük tahribata maruz kaldı. Yüz binlerce insan gerekçesiz, delilsiz
hapislere atıldı. İşinden, gücünden oldu. Toplum nezdinde ademe mahkum edildi,
dışlandı, aşağılandı. Yurt dışına canını atabilenler ayrı sıkıntılara maruz.
Güçlü bir toparlanma ve canlanma görülüyor ancak bazı insanlarda hala mucizevî
bir el beklentisi var. Birilerinin gelip kendi sorunlarını çözmesini umanlar,
yeni şartlara adapte olamayanlar da az değil. Böylesi zamanlarda nur kahramanı
Zübeyir Gündüzalp gibi: “Eğer mürekkep ve kâğıtları yok etseler derimizi
kâğıt kanımızı mürekkep yapıp Nur’un neşrini sürdüreceğiz!” diyebilmek çok
önemlidir.
KRİZLER, FIRSATLARA GEBEDİR
Zor
zamanlar yeni imkânlara, fırsatlara gebedir. Çin dilinde “kriz” ve “fırsat”ın
aynı anlama geldiği söylenir. Bu krizden büyük fırsatlar, imkânlar, hizmetler
çıkacak. Buna inancımız tam. Ancak bu durarak, her şeyi başkalarından
bekleyerek olmaz. Dünyanın her neresinde olursa olsun insanlığa ve İslam’a hizmet
etme, derdini dünyaya duyurma, yaşatmak için yaşama sevdasında olanlar
sivrisineğin hortumuyla sondaj yapması gibi bulunduğu yerde artezyen kuyuları
açıp etrafı yeşertmeli. Elektrik sisteminin yeniden kurulup işlemesini
beklemeden, hatların ne zaman çekileceğine muntazır olmadan bir çıra
tutuşturalım, bir kandil yakalım!Kim bilir sizin bugün az bir su elde edelim
diye artezyen vurduğunuz yerler yarın birer nehir yatağına dönüşecek!Cemaatler,
topluluklar bazı şeyleri başarmak için bazen çok önemli olabilir ama insanlar
tek tek doğar, tek tek ölür ve ahirette birer birer hesaba çekilirler.
Camia/Cemaat kavramını yanlış anlamamak gerekir. Toplu halde hayır/iyilik
bereketi artırabilir ama bireysel sorumlulukları ortadan kaldırmaz. Kabirde ve
hesap gününde “siz” değil, “sen” şeklinde muhatap alınıyoruz. Birilerinin gelip
mumunuzu tutuşturmasını, ocağınıza kor atmasını ve sizi harlamasını beklemeyin!
Siz gerekirse odunları sürterek bir ateş yakın ve çevrenize ışık/ateş dağıtın.
Siz ÇIRA olun ve ateşinizi kardeşlerinizle paylaşın! Bekleme ve eylemsiz kalma
zamanı değil! İmkân ve kabiliyetleri kullanarak çevreyi harekete geçirme,
kendinden motorlu olma zamanı!
DÜSTURLAR BELLİ…
“Yanlış
yaparsam!”, “ya bir problem olursa!” korkusu yaşamayın. Kur’an ve Sünnet
ölçüleri belli, Hizmet ölçüleri belli. Bunlar içinde kalarak kendinize hareket
alanları, hizmet sahaları oluşturun. Kendi artezyeninizi kendiniz kazın ve
çevrenizi yeşertmeye başlayın. Yarın imkânlar hazır olduğunda çıkardığınız suyu
ortak havuza, baraja akıtırsınız. Ama şu anda insanlar yanıyor ve susuz.
Elinden gelen Ferhat gibi vursun kazmayı ve su çıkarsın! Ferhat Şirin için
dağları delip sular getirmemiş mi, hem de tek başına!Yürek yangını yaşayanlar!
Ne yapabilirim diye ızdırapla tutuşanlar! Zalimin zulmüyle inleyen mazlum
kardeşlerine ağıt yakanlar!
Bir elin
size uzanmasını beklemeyin! Siz bir yol açın, şehrah oluşturun, sofra kurun.
Gelsin bütün yolcular o yoldan yürüsün, bütün açlar o sofraya otursun. Susuzlar
sizin tulumbanızla kansın. Bazen bir fikir, bazen bir eylem, az bir çaba size
kıyamete kadar sevap/bereket kapısı olabilir. Ama bunun için eyleme geçmek, bir
şeyler yapmak gerekir!