Buzdolabının kapağını her açtığında cenazesi kokmasın
diye içinde sakladığı kızı Cemile’yi hatırlayan anne Emine Çağırga, “Biz nasıl
‘Evet’ diyelim? Buzdolabında sakladığımız ve bodrumlarda can veren çocuklarımız
için biz ‘Hayır’ diyeceğiz” diyor.
10 yaşındaki Cemile Çağırga, 4 Eylül 2015 tarihinde sokağa çıkma yasağı
sırasında kapı önünde oyun oynarken vurularak yaşamını yitirdi. Cemile
vurulunca onu kucağında içeriye taşıyan ve yaşamını yitirdikten sonra bir gece
koynunda tutan anne Emine Çağırga da hala o günün acısıyla yaşıyor.
Savcının kendisi görmeden gömülmemesi talimatı nedeniyle, Cemile’nin cansız
bedeni kokmasın diye anne Emine Çağırga tarafından günlerce buz dolabında
saklandı. Kızı Cemile vurulduğu zaman yasaktan dolayı mahalleye taksi ve
ambulans geçişine izin verilmediğini, bu yüzden yaşamını yitirdiğini
hatırlatıyor acılı anne.
BEN YAŞADIĞIM SÜRECE…
Anne Çağırga, acısını hala içinde yaşadığı kızının vurulduğu zamanı gözlerinde
yaşlarla şöyle anlatıyor: “Cemile vurulduğunda ben onu içeriye taşıdım.
Onun kimlikteki adı Cemile idi ama biz ona Cizîr diyorduk. Ben 3 kez Cizîr diye
seslendim. İlk ikisinde bana yanıt vermedi. Üçüncü seslenişimde ‘Ay anne’ deyip
yaşamını yitirdi. Parça göğsüne isabet etmişti zaten. Ben yaşadığım sürece o
‘Ay’ deyişi içimden de kulağımdan da gitmeyecek.”
KEŞİF BİLE YAPILMADI
Dönemin Başbakan’ı Ahmet Davutoğlu’nun, “Biz terörist öldürdük” söylemini de
hatırlatıyor anne Çağırga, yaşamını yitirenlerin tamamının sivil olduğunu
yineleyerek, şöyle devam ediyor: “Sen Cemile’yi benim kucağımda öldürdün, bir
gün ben onu koynumda uyuttum, dört gün buzdolabında sakladım. Madem öyleyse
gelip bir keşif yapsalardı ölenin kim olduğunu görselerdi. Buzdolabı
fotoğrafları yayınlandığında da ‘Bu fotoğraflar gerçek değil. Bu Filistin’e ait
fotoğraf’ dediler. Biz yine gelip kontrol etmeleri için çağrı yaptık.”
‘BİZE YAPILMADIK BİRŞEY KALMADI’
Taziyelerinin bittiği dönemde yeniden yasak ilan edildiğini, insanların
göçertildiğini, evlerin yıkıldığını söyleyen anne Çağırga, “ Yapılmadık şey
kalmadı bize karşı. Çocuklarımızı bodrumlara yakarak öldürdüler, tek bir kurşun
gelmemiş evlerimizi kepçelerle yıktılar. İnsanlar aylarca sokaklarda, çadırlarda
kaldılar, Cizre, Silopi, İdil, Gever, Şırnak, Nusaybin’de bunları uyguladılar.
Bunların hepsi ‘Terörist’ mi? Erdoğan, Süryani, Arap, Kürt, Ermeni kim varsa
hepsini terörist olarak ilan etmiş. Öyle bir vahşet uygulandı ki bizim içimiz
kaldırmıyor yaşanılanları dile getirmeye” diyor.
‘NASIL ‘EVET’ DİYEBİLECEĞİMİZİ DÜŞÜNÜRLER?’
“Bu kadar çok şey yaşadıktan sonra bu insanların anneleri nasıl ‘Evet’
diyecek?” diye soran anne Çağırga, sağ oldukları sürece “Hayır” diyeceklerini
belirterek, şunları söylüyor: “Buzdolabında sakladığımız ve bodrumlarda
can veren çocuklarımız için ‘Hayır’ diyeceğiz. Biz bodrumları mı unutacağız,
günde 20 kez gidip buzdolabının kapağını kaldırıyorum o cenaze gözümün önüne
geliyor. Biz nasıl ‘Evet’ diyelim? Bu Cumhurbaşkanı hiç düşünmüyor mu,
bebeklerini buzdolabında saklayan, bodrumlarda çocuklarını kaybeden insanların
nasıl ‘Evet’ diyebileceğini düşünür. Cizre, Nusaybin, Sur, Yüksekova, Şırnak
halkı idam dahi edileceğini bilse yine ‘Hayır’ diyecek. Biz o gün sandık başına
gideceğiz, hatta sandık sayımları bitmeden sandıklarımızın başından da
ayrılmayacağız. Elimizden ne geliyorsa yapacağız. Biz artık bunca
yaşadığımızdan sonra ne ölümden ne de tutuklanmaktan korkuyoruz.”