Tutukluluğundan ‘yurt dışı yasağıyla’ tahliye edilen yazar Aslı Erdoğan, içinde bulunduğu durumu, “Ben şimdi ne içerideyim ne dışarıda” diye anlattı.
Avrupa Kültür Vakfı tarafından verilen Princess Margriet Kültür Ödülü’ne layık görülen ve bugün düzenlenecek ödül törenine yurt dışı yasağı nedeniyle katılamayacak Erdoğan, Hürriyet’ten Ayşe Arman’a konuştu.
‘Artık Türkiye’de bazı sınırlar misliyle aşıldı’
“Nasılsın?” sorusunu “İyiyim diyemeyeceğim. Fiziksel birtakım sorunlar yaşıyorum. Cezaevinin neticesi. Boynum, sindirim sistemim. Bunun dışında psikolojik olarak epeyce hasar gördüm. 4 aydır, tek bir gece yok ki kâbuslarla uyanmayayım. Her gece ya mahkemedeyim ya da cezaevinde” diye yanıtlayan yazar, kendisini ‘dışarıda’ gibi hissetmediğini söyledi.
Erdoğan şöyle devam etti: “Ben hâlâ mahpusum. Yurt dışı çıkış yasağı da bunu hatırlatıyor. Şansa, biraz daha büyük bir hücredeyim. Ama her an, o da elimden alınabilir. Görüyoruz, bırakılıp yeniden tutuklananları… Ben şimdi ne içerideyim ne dışarıda. İkisine karşı da suçluluk duyuyorum. Şu an 163 gazeteci içeride! İnanılır gibi değil. Tüm dünyadaki diğer tutuklu gazetecilerin toplamı 100 civarında sanırım. Rusya’sı Çin’i, Afrika ülkelerinin hepsini topla bizim yanımıza bile yaklaşamıyorlar. Çok korkunç bir şey bu. Bu 163 rakamı, bile kendi başına çok şey söylüyor. Artık Türkiye’de bazı sınırların misliyle aşıldığını gösteriyor.”
‘İnsan kafasına silah dayalıyken arya söyleyemez’
Türkiye’de gazetecilerin sürekli olarak “Başıma iş gelir mi?” endişesi yaşadığını anlatan yazar, basının sesinin neredeyse ‘kesildiğini’ söyledi.
“Yeniden yazmaya başladın mı?” sorusunu “İnsan kafasına silah dayalıyken arya söyleyemez ya, benimki de o hesap!” diyerek yanıtlayan Erdoğan, “Benim edebiyatım, sözcüklerle çok özel bir ilişkiye dayanan, mutlak yalnızlık isteyen, evime kapanıp müziğimi, şiirimi, karanlığımı, mum ışığımı istediğim bir edebiyat. E bu korku, gerginlik ortamı tabii ki hiçbir edebiyatçıya iyi gelmiyor. Bana daha da kötü geliyor!” diye konuştu.
Erdoğan son olarak koğuş arkadaşlarını anlattı: “Benim çok garip bir huyum var, ben çok düşündüğüm insanları pek arayamam. Sevgili koğuşum C9’a upuzun bir mektuba başladım, hâlâ bitmedi ve hâlâ yollayamadım. Beni nankörlükle suçlayacaklar diye korkuyorum. İnşallah öyledir. Her gün, ‘İşte bugünlerde onun davası var, şu günlerde şunun tahliyesi geldi!’ diye düşünüyorum. Yüreğim hâlâ onlarla. Ben aşırı duygusalım, gözyaşlarından mektup bitmiyor. Al üç cümle yaz, bir kart at değil mi? Yapamadım.”
Ne olmuştu? Özgür Gündem gazetesi, İstanbul 8’inci Sulh Ceza Hakimliği’nin kararıyla ‘terör örgütü propagandası yaptığı’ gerekçesiyle geçici olarak kapatılmıştı. ‘Örgüt propagandası’, ‘örgüt üyeliği’ ve ‘halkı kışkırtmak’ suçlamaları yöneltilen Erdoğan, ‘silahlı terör örgütü üyeliği’ suçlamasıyla tutuklanmıştı. Alpay, ‘öngörülen cezanın miktarı, gazetedeki yayınlar ve yazılar, gazete içerisindeki konumu ve serbest kalması halinde kaçacağı’ gerekçeleriyle ‘silahlı terör örgütüne üye olma’ ve ‘devletin birliğini ve ülkenin bütünlüğünü bozmak’ suçlarından tutuklanmıştı. Erdoğan ve Alpay dahil dokuz isme ağırlaştırılmış müebbet istenmiş, Alpay ve Erdoğan ‘yurt dışı yasağıyla’tahliye edilmişti.
İtalyan İnsan Hakları Federasyonu, kamuoyunda “Kız Çocukları Davası” ya da “Küçük Kızlar Davası” olarak bilinen 23-27 Eylül tarihleri arasında İstanbul...