Avustralya’da yaşayanlar arşiv ve istatistiğin bu ülkede ne kadar önemli olduğunu çok iyi bilir. En azından bunu her 5 yılda bir yapılan nüfus sayımında ailelere ve kişilere yönelik sorulan soruların çeşitliliğinden anlıyoruz. Sayım, Avustralyalıların önemsediği konularda farklı ve yeni bilgiler sunması açısından çok önemli.
200’den fazla kültürün bir arada yaşadığı ve bundan dolayı da kültürlerin buluştuğu nokta olarak ifade edilen kıta ülkesinde, nüfus sayımı ve demografik yapının nasıl şekillendiği büyük önem arz ediyor. Kıta Ülkesinin yaşamına ışık tutan ve her 5 yılda bir tekrarlanan nüfus sayımı, en son geçtiğimiz yıl Ağustos ayında yapılmıştı. İstatistik Kurumu’nun (ABS) himayesinde hem de dünyada ilk defa internet üzerinden sanal ortamda yapılan sayım ile ilgili verilerin, 27 Haziran’da açıklanacağı duyuruldu. Şimdilik açıklanan sonuçlar, Avustralya’nın giderek artan çeşitliliğini ortaya koyuyor. Ulusal çapta ve eyalet ile bölge başkentlerine ilişkin verilerin yanı sıra, mahalleler ve yerel Belediyeler gibi küçük coğrafi alanları da kapsayan ilk sayım sonuçları, tipik Avustralya profilinin hangi özelliklere sahip olduğunu ortaya koydu. 2016 sayımına göre tipik Avustralyalının; İngiliz kökenli, Avustralya’da doğmuş 38 yaşında bir kadın olduğunu ortaya çıkarmış. Lise mezunu, evli, eşiyle ve iki çocuğuyla üç yatak odalı ve iki arabalı bir evde yaşıyor. Tipik erkek ise 37 yaşında. Haftada 5 ile 14 saat arası ev işi yapıyor. Tipik Avustralyalının anne ve babasının ise burada doğmuş olmasına karşın NSW, Victoria ve Batı Avustralya’da yaşayanlardan anne ve babasından en az birisinin yurt dışı doğumlu olduğu ortaya çıkmış.
Bu kadar geniş ve bir çok detayları içeren nüfus sayımının, Avustralya gibi göçmen toplumlardan oluşan ve tüm dünyadan insanları kucaklayan ırk, kültür ve din ayırımı yapmayan bir politika izleyen ülkenin, bu politikaları daha da geliştirmesi, değerlendirme yapması ve daha verimli hizmet sunarak, özellikle kırsal alanlar ve küçük nüfus grupları hakkında da geniş kapsamlı bilgi sağlaması açısından ne kadar önem arz ettiği ortada. Onun için 1900’lü yılların başından günümüze kadar düzenli bir şekilde yapılan nüfus sayımının ülkenin özellikle göçmen poltikası ile ilgili alacağı kararlar da ne kadar etkisinin olduğunu görebiliyoruz. Sadece ABS’in yaptığı araştırmayla da yetinilmiyor. Hatta bunun ile ilgili üniversiteler, vakıflar ve özel anket şirketleri tarafından da ülkedeki demografik yapının seyri ile ilgili araştırmalar yapılarak, sonuçları kamuoyu ile paylaşılıyor. Bunlarla ilgili ortaya çıkan çarpıcı sonuçlar ise yanlış bilinen veya endişe duyulan bazı konuları da izale ediyor.
Mesela Kültürlerarası Diyalog Merkezi’nin (Affinity) düzenlediği “Zor zamanlarda hoşgörü ve uyum” konulu konferansta konuşan Avustralya İnsan Hakları Komisyonu Irk Ayrımcılığından Sorumlu Üyesi Dr. Tim Soutphommasane, hoşgörü ve uyuma yönelik tehditlere karşı olduğunu söyledi. Buranın, dünyada çok kültürlülük konusunda başarı örneği olarak kalmaya devam ettiğini, ülkede toplumun büyük çoğunluğunun çok kültürlülüğü faydalı gördüğünü, göçmenlik konusunda ise şimdiki rakamların ülke için yeterli olduğuna inandığını, Scanlon Vakfı’nın sosyal uyum ile ilgili yaptığı istatistiki rakamlarla açıkladı. Vakfın, anket çalışmasına cevap veren katılımcıların yüzde 83’ü çok kültürlülüğün ülkeye kazanımlarının iyi olduğunu düşünüyor. Buna ek olarak ise, nüfusun yaklaşık üçte ikisi, göçmen sayısının yeterli veya halen çok az olduğuna inanıyor.
Avustralya ile ilgili istatistiki bilgilerin önemini, zaman zaman Avrupa ülkelerine karşı bir tehdit unsuru gibi de kullanılan, Türkiye’de yaşayan Suriyeli göçmenlerin durumuna dikkat çekmek için sıralamış oldum.
Türkiye’de en son Suriyeliler ile ilgili araştırma, Hacettepe Üniversitesi tarafından 3 yıl önce yapılmış. Bu araştırmanın verilerinin ürkütücü sonuçlarından dolayı da Türkiye’de mülteciler ile ilgili araştırma yapmak yasaklanmış. Herhangi bir araştırma yapabilmek için İçişleri Bakanlığı’ndan izin almak gerekiyormuş. Ben de bunları Halk TV’de, Can Ataklı’nın sunduğu ‘Yazı İşleri’ programına katılan bir gazetecinin açıklamalarından öğrendim.
Evet araştırma yapılamadığı için şu anda Suriyeliler de dâhil, Türkiye’de yaşayan mülteci sayısının ne kadar olduğu tam olarak bilinmiyor. Ama asıl endişe duyulan konu ise; Suriyeli nüfusun çok hızlı bir şekilde artması ve 4 milyonu geçtiği tahmin edilen bu insanlarla ilgili ileriye dönük olarak en ufak bir plan veya projenin olmamasıdır. Ülkesinde yaşayan en küçük nüfus grupları ile ilgili istatistiki bilgileri elde edip, onlara nasıl daha iyi hizmet götürebilirim diye düşünen bir Avustralya ile nüfusu 4 milyonu geçen Suriyeli mültecilerin durumunu açıklamaktan dahi çekinen bir Türkiye. Varın aradaki kıstası siz hesap edin. z.polat@yepyeni.zamanaustralia.com.au