Bandırma 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutsak olan Osman Bozkurt, ailesi ile yaptığı telefon görüşmesinde, daha önce düzenledikleri açlık grevi bahane edilerek işkenceye uğradıklarını belirtti.
İşkence gören Osman Bozkurt’un abisi Selahattin Bozkurt, “Kardeşim ve arkadaşları yaşıyorlar mı ölüler mi bilgimiz yok. Hayatlarından endişe ediyoruz.” dedi.Osman Bozkurt, 4 tutuklu arkadaşı ile birlikte gördüğü işkenceyi ailesine şu sözlerle anlattı:
İŞKENCE TERS KELEPÇE İLE BAŞLADI
“Daha önce yapılan açlık grevinden dolayı bize disiplin cezası verilmişti. Biz de itiraz etmiştik. Bizi mahkemeye götüreceklerine hastaneye götüreceğiz dediler. 12 Mayıs 2017 tarihinde saat 14.00-14.30 arasında gardiyanlar benimle birlikte 5 kişiyi hastaneye muaneye götürmek üzere başka odaya aldılar.
Daha sonra iki arkadaşımı dışarıya çıkardılar. Askerler iki arkadaşıma ters kelepçe takarak götürmek istediler, arkadaşlarımın ters kelepçeye itirazı üzerine zorla ters kelepçe takıp döverek işkence yapmaya başladılar. Gelen sesler üzerine dişarda işkence yaptıklarını anlayıp biz de içerde tepki gösterdik.”
50 GARDİYAN KORİDOR YAPIP BİZİ DÖVDÜ
“Tepkimiz üzerine 50 kişilik gardiyan grubu koridor oluşturarak bizi araya alıp copla tekme tokat ve yumruklarla işkence yapmaya başladılar. Sonra dışarı çıkarıp askerlere teslim ettiler. Askerler de bize zorla ters kelepçe takıp işkenceye devam ettiler. Sonra bizi mahkemeye götürdüler, yaşadıklarımızı hakime anlattık. Hakim yaşananları kayıt altına aldı.”
“Daha sonra doktora gidip işkence yaptıklarına dair rapor aldık. Arkadaşlarımda ve bende; dilde patlama, kaşta yarılma, gözlerde morarma, belde darp ve morarma gibi işkenceye bağlı çeşitli yaralanmalar var.”
CEZAEVİ MÜDÜRÜ İŞKENCE GÖRÜNTÜLERİNİ İZLEYEREK İŞKENCEYİ KABUL ETTİ
Cezaevine dönünce bize yapılan işkenceden dolayı diğer tutsakların gösterdiği tepki üzerine cezaevi müdürü bizimle görüşmek zorunda kaldı. Yaşananları anlattık, gidip kameraları inceleyip geldi. ‘Evet anlattıklarınız doğru, haklısınız’ dedi. Ve şunu söyledi: ‘Gardiyanların içinde söz geçiremediklerimiz var” dedi.
GÖREVLİLER HAKKINDA SUÇ DUYURUSU
Selahattin Bozkurt, “Kardeşinin yaşadıklarından dolayı görevliler hakkında suç duyurusunda bulunduklarını, Adalet bakanlığından derhal hastaneye götürülüp gerekli tedavilerini sağlamalarını, işkence yapan infaz koruma memurları, asker ve sorumlular hakkında soruşturma yapıp görevden alınmalarını ve kamuoyuna gerekli açıklamaları yapmalarını bekliyoruz.” diyerek bir an önce müdahale çağrısında bulundu.
FAİLLERE AĞIR HAPİS VE İHRAÇ
Görüşüne başvurulan uzman hukukçular, Olayın meydana gelmesinde kastı ve kusuru bulunan başta Bandırma 2 nolu T Tipi Cezaevi İnfaz Kurumu müdürü Ömer Ateş ile ikinci müdürler Talip DOĞAN, Salih Efe, Kadir Kafa ve Özer Uğurlu, Bandırma Cumhuriyet Başsavcısı Önder YENİÇERİ, Bandırma cezaevinden sorumlu Cumhuriyet Savcısı, ilçe Jandarma Komutanı ile ilgili infaz koruma memurları ve jandarma personelinin söz konusu eylemlerinden dolayı, Türk Ceza Kanununun kasten yaralama suçunu düzenleyen 86, işkence düzenleyen 94- 95, eziyet suçunu düzenleyen 96, görevi kötüye kullanma suçunu düzenleyen 257 maddelerine göre onlarca yıl ağır hapis ve meslekten ihraç ile karşı karşıya kalacaklarını belirtiyorlar.
Bandırma Cumhuriyet Başsavcısı Önder YENİÇERİ
DEVLET SORUMLU DAVRANMALIDIR
Hukukçulara göre, devletin en üst kurumlarının işkence iddialarının üzerine gitmesi gerekir. 15 Temmuz’dan sonra yaygın şekilde işkence iddiaları gündeme geliyor. Devlet görevlilerinin ve kurumlarının bu iddiaları etkin bir şekilde araştırmaması ve gereğini yapmaması durumunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarına göre bu işkenceler, kötü muameleler, soykırım faaliyetleri ve devletin sistematik faaliyetleri olarak kabul edilecek. Bu durum ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin işkenceci bir devlet olduğu sonucunu ortaya çıkaracak. Nihayet hem devlet zan altında kalacak, hem insan hakları mahkemesinden Türkiye Cumhuriyeti aleyhine sayısız mahkumiyet söz konusu olacaktır.
KHK’LAR İŞKENCECİYİ KORUMAZ
“Tüm ilgilileri sorumlu davranmaya davet ediyor” diyen hukukçular şunları kaydediyor: “Aksi halde sorumlular er geç yasalar karşısında, adalet karşısında hesap verecektir. Maalesef bir kısım kamu görevlilerinde yanlış bir anlayış var. Yaptıkları eylemlerden dolayı kanun hükmünde kararname kapsamında koruma altında olduklarını ve diledikleri gibi muamele edebileceklerini düşünüyorlar. Oysa kanun hükmünde kararname, yine kanun hükmünde kararname kapsamında kalan düzenlemelerle sınırlı olarak ilgili kamu görevlisine koruma sağlamaktadır. Kaldı ki bu koruma bile Anayasaya aykırıdır. İşkence, kötü muamele, eziyet, kasten yaralama, hakaret, tehdit ve benzeri suç teşkil eden eylemler kanun hükmünde kararname ile koruma altına alınmamıştır.
HİÇBİR İNANÇTA YERİ YOK
Çünkü kanun hükmünde kararnameler KHK’nın uygulanması dolayısıyla kamu görevlilerinin sorumluluğunun olmayacağını belirtmiştir. Oysa işkence, kötü muamele, yaralama, hakaret, tehdit ve benzeri suç teşkil eden eylemler KHK’nın uygulanmasına ilişkin eylemler değildir. Dolayısıyla K.H.K. kapsamında korunan eylemler değildir. Öyle olsaydı dövmek serbest olacaktı, hakaret, tehdit, öldürmek serbest olacaktı. Dilediğini gözaltında öldür sonra sorumlu değilim de böyle bir şey olamaz, hukuk devletinde değil hiçbir devlette, hiçbir toplumda, hiç bir inançta, hiçbir kültürde böyle bir şey kabul edilemez.”