[MAHMUT AKPINAR-TR724.COM]
Dil ve kültür festivalinin hazırlıkların yapıldığına dair bilgiler alıyoruz. Sanırım dil ve kültür festivali IFLC bu yıl da aksamadan yapılacak. Konu üzerine sosyal medyada biz dizi tartışma oldu.
Bazıları Türkiye’de böylesine ağır acıların, zulümlerin yaşandığı bir dönemde bu festivallerin yapılmasını lüks, gereksiz bulurken bazıları da: “Hayır! Başlanılan yararlı bir iş her durumda devam etmeli, geri adım atılmamalı” diyor. Her iki görüşe de saygı göstermek lazım. Aslında farklı düşüncelere, görüşlere her kimden gelirse gelsin saygı göstermek, dinlemek, dikkate almak gerekiyor.Son dönem ülke ağır ve travmatik bir dönemden geçiyor ve maalesef bu sürecin kurbanı Hizmet Hareketi mensupları. Hergün kadın, çoluk çocuk, yaşlı, esnaf, memur binlerce insanı tarihte eşine az rastlanır bir nefret ve kinle gözaltına alıyor, tutukluyor hapislere atıyorlar. Böyle bir ortamda bazı insanların özellikle de erbabı kalemin farklı görüş ve düşünceleri dile getirmesi bazılarını rahatsız edebiliyor. Böylesi zamanlarda “dışarıya malzeme vermemek” ve “içteki sorgulamaları kenara bırakmak” gerektiğini düşünüyorlar. Bu hissiyat elbette önemli. İnsanlar acı içinde inlerken yeni ve yararsız tartışmalar gereksiz. Ancak bir fikir beyanını, farklı ifade tarzını “ihanet” gibi görmek ve linç etmeye girişmek bundan çok daha zararlı bir durum.
USUL ESASA TAKADDÜM EDER
Eleştiriyi, yeni-farklı görüş sunmayı veya buna karşı çıkmayı öncelikle usul açısında ele almak lazım. “Usul esasa takaddüm eder” Mecelle’nin temel kaidelerinden birisidir. Ne, niçin, ne zaman sorgulanmalı ama önce “nasıl sorulmalı?”, “nasıl sorgulanmalı?”, “problemler-hatalar nasıl dile getirilmeli?” üzerinde durmak gerekiyor. Yoksa “sorma!”, “araştırma!”, “eleştirme!” demek bizi dar bir alana hapseder, çürümeye kokuşmaya mahkum eder. Sebep sonuç ilişkisini irdelemeden, yeni yollar usuller aramadan daha iyiye, güzele ulaşmanın imkanı yoktur. Merak ilmin hocasıdır. Problemler soru sormadan, tetkik etmeden anlaşılmaz. Bu nedenle yeni bir fikir sunana, alternatif geliştirene, çözüm üretene kem gözle bakmak, onu bastırmak, baskılamak, susturmak İslam dünyasının asırlardır içinde bulunduğu cendereden çıkmaya yardımcı olmayacaktır. İnsanlara “söyleme!”, “yazma!”, “konuşma!” demek yerine, “şu ilkelere/usullere dikkat ederek konuşsanız” demek daha yararlı olur. Her kim, her ne derse desin usule, edebe, üsluba dikkat etmeli, yazdıklarında/konuştuklarında iç-dış ayrımı yapmadan seviyeyi korumalıdır. Eğer üslup namusumuz ise buna azami itina göstermeliyiz.
Usule ve üsluba dikkat ettikten sonra meşveret, demokratik kültür farklı görüşlerin ifadesini gerektirir. Globalleşen dünyada istişare formel, klasik yollarla yapılması gerekmiyor. Nitekim günümüz dünyasında E-DEMOKRASİ diye bir şey var. Artık anketler, dijital kamuoyu yoklamaları, bazı konulara yönelik oylamalar artık çoğulcu, katılımcı demokrasinin yöntemleri arasında. Pek çok demokratik ülkede merkezi hükümetler, bakanlıklar, yerel yönetimler karar süreçlerinde bu tür tartışmalar açmakta, oylamalar yapmakta ve toplumun sesini daha kolay, daha ucuza ve hızlı şekilde almaktadır. “Bu tür konular sosyal medyada tartışılır mı?” demek doğru değil. İnternet artık demokrasinin en önemli platformlarından. Dünyanın pek çok demokrasisinde genel-yerel seçimler dijital yöntemlerle yapılıyor ve sayılıyor. Bu nedenle sosyal medyada yapılan bu tür tartışmalar yadırganmamalı. Nitekim IFLC ekibine sosyal medyadaki son tartışmanın yeni ufuklar açtığı kanaatindeyiz. Yeter ki üsluba dikkate edilsin, insanların kişiliğine, düşüncesine saygı gösterilsin!
Ayrıca bu türden tartışmaların Hizmet Hareketinin globalleşmesine, şeffalaşmasına ve üzerine atılı bazı ithamlardan (kapalılık, gizem, katı hiyararşi vd) kurtulmasına vesile olacaktır. Aksi “kol kırılsın yen içinde kalsın” anlayışının tezahürü olarak görülebilir.
MÜZAKERE KÜLTÜRÜ EKSİK
Doğu toplumları olarak biz bir konuyu konuşmayı, müzakere etmeyi başaramıyoruz. Fikrimize karşı çıkıldığında söyleyenin zatını, şahsiyetini de hedef alarak saldırıya veya gereksiz bir şekilde savunmaya geçiyoruz. Oysa sadece düşünceyi/teklifi ele alsak ve onun üzerinden lehte/aleyhte ve usulüne uygun, üsluba dikkate derek kişilik haklarını ihlal etmeden fikrimizi açıklasak bir savaş alanı haline gelen sosyal medya bir meşveret alanı olacak. Bu konuda dikkatli davranan Hizmet insanları dahi maalesef bazen sosyal medyada soğukkanlılığını koruyamayabiliyor. Teklifler, eleştiriler “davaya ihanet”, “harekete zarar” gibi görülebiliyor. Kanaatimizce temel esaslar dışında herşeyi onaylamak, baş sallamak davaya sadakat değildir Bazen isabetliyi arama-bulma adına sorgulamak sadakattir! Sana benzeyen, senin gibi düşünen seni onaylayanlarla yapılana “toplantı” denebilir ama istişare denmez; İstişare her çiçekten bal almaktır.
Farklı birşey söyleyeni “fitne çıkaran” görmek, dışlamak, susturmak bir yapıyı güçlü ve yekvucut yapmaz. Bilakis bu yaklaşım hataları görmeyi engeller. Herkesin herşeyi aynı düşünüp benzer tepkiler verdiği homojen yapılar doğurgan-üretken ol-a-maz. Farklı olanı anlamak, farklı düşünceyi değerlendirmek gerekir. Eleştiren haksız ve isabetsiz olabilir, eleştirisi dikkate değer de olmayabilir ama çözüm red ve linç olmamalıdır. Hizmet Hareketi Cemaat Camiaya evrilecekse, tüm insanlığa hitap eden sivil-global bir hareket olacaksa farklılıklara, eleştirilere açık olmalıdır. Bir problem, sıkıntı, yanlış görüyorsanız ve konuşmuyorsanız susmak “dilsiz şeytan” olmak olabilir. Doğru bildiğiniz veya doğru olduğunu düşündüğünüz bir konuda edeble, üslubunca konuşmak/yazmak ve tamire matuf eleştiri bir HAK ve GÖREVdir. Sizin gibi düşünmüyor, onaylamıyor, farklı teklif sunuyor diye insanları linç ve tahkir etmek demokratik olmadığı gibi İslami de değildir.
MAĞDURİYETLER BU YOLLA DA ANLATILABİLİR
IFLC bir eğlence, türkü-şarkı platformu olarak görülmemeli. Bu insiyatif toplumlar, kültürler arasında köprüler inşa etme, “hep birlikte yeni bir dünya” kurma arzuzunun tezahürü. Özellikle Türkiye’de yüzbinler mahkum, mağdur perişan iken bu festivalin eğlence formunda, türkülü şarkılı yapılması acı içindeki insanları üzebilir. Ancak formatı değiştirilebilir. Bu yıl IFLC anneden koparılan bebelerin, babaya hasret çocukların, bölünmüş ailelerin sesinin tiyatral dille duyurulacağı platform olabilir. Türkiye’de yaşanan dramatik, trajik olaylar tiyatro-opera formunda işlenebilir. Sadece bizim değil, farklı milletlerin farklı zamanlarda yaşadığı acılar, sürgünler, baskılar konu alınabilir. Nefret ve düşmanlığın zararları, milletlere maddi manevi faturası sahnelenebilir.Pek çok mecranın yitirildiği, imkanların gasp edildiği böylesi bir dönemde Sosyal medya/internet önemli imkanlar sunuyor. Adeta E-İSTİŞARE ortamı oluyor. Hizmet insanları toleranslı, meşverete açık, saygı/sevgi dolu insanlardır. Üslupsuzları, küfürbazları, salya akıtanları muhatap almadan edebi/uslubu koruyarak, ithamlara girmeden pekâlâ sosyal medyayı/interneti yararlı mecralar olarak kullanabiliriz.