“Evet, tahmin ettiğiniz gibi, Selvi’nin heyecanını paylaşamıyorum. İyi niyetli beklentiler bunlar, ancak ülkenin ve siyasetin şartları AK Parti’ye öyle bir hareket alanı sağlamıyor.”
Fehmi Koru, Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi’nin ‘önümüzdeki altı ayın Türkiye için bir değişim süreci olacağına dair’ yazdığı yazı üzerinden beklentilerini açıkladı. “AK Parti bir çınar gibi büyümeye devam edecek” diyen Selvi’ye katılmadığını söyleyen Koru, “Cezaevleri vaktiyle devletin en hassas konumlarında bulunmuş ve okumuş yazmış kişilerle dolu bir ülkeyiz; böyle bir ülkede ‘normalleşme’ nasıl gerçekleştirilebilir?” sorusunu sordu.
Koru’nun yazısı şöyle:
Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi, Cumhurbaşkanlığı ve AKP çevrelerinden aldığı bilgilerle donattığı yazısında, bu yılın önümüzdeki altı ayının Türkiye için bir ‘değişim süreci’ olacağını duyuruyor. AK Parti’de, hükümette, yerel yönetimlerde değişiklikler yapılacak, eskilerin yerine heyecanlı kadrolar gelecekmiş… Kendisi de bayağı heyecanlı cümlelerle bu yeni dönemin özelliklerini veriyor: “Su aktı, yatağını buldu” diyor partili cumhurbaşkanlığı değişikliği için; “AK Parti bir çınar gibi büyümeye devam edecek” de diyor. AK Parti ‘yeni bir hikâye’ yazacakmış…
Bekleyelim bakalım.
Evet, tahmin ettiğiniz gibi, Selvi’nin heyecanını paylaşamıyorum. İyi niyetli beklentiler bunlar, ancak ülkenin ve siyasetin şartları AK Parti’ye öyle bir hareket alanı sağlamıyor.
Referandumda oylar tam ortasından bölündü; ilk yapılması gereken, Macron’un Fransa’da yapacağını söylediği türden bir birleştirici üslup ve ona uygun bir normalleşme arayışı olmalıydı.
Yapılabilir bir şey midir bu ülkemizde? Abdülkadir Selvi’nin aktardığı ‘yol haritası’ umutlanmamızı getirecek bir ayrıntı vermiyor. “Ülkeyi kutuplaşma ile götüremeyiz, şimdi normalleşme zamanı” diyor, ama belli ki, bu, onun kendi beklentisi…
Heyecan eksikliğinin fark edilmesi önemli elbette, ancak bunun kadroların değişmesiyle giderilebilecek bir eksiklik olduğu tespiti ne derece doğru?
‘Yeni bir hikâye’ ise eski hikâyelerin tekrarından öteye gidebileceğe benzemiyor.
Noktalı virgüllü açıklamalara konu edilen dış politika tercihlerimiz bile tarihsel anlamda bir kopukluğu içinde barındırıyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Çin gezisini izleyen gazetecilere verdiği beyanata göre, durum şu: Birkaç maddede yoğunlaşan taleplerimize ABD Başkanı Donald Trump olumlu cevap verirse, ne âlâ; cevap olumlu olmazsa muhtemelen ‘İpek Yolu’ macerasına atılacağız.
AB ile ilişkilerimizi ise ‘pamuk ipliği’ benzetmesi bile karşılamıyor.
Cezaevleri vaktiyle devletin en hassas konumlarında bulunmuş (savcı, yargıç, polis şefi) ve okumuş yazmış (akademisyen, gazeteci, yazar) kişilerle dolu bir ülkeyiz; böyle bir ülkede ‘normalleşme’ nasıl gerçekleştirilebilir? Umutsuzluk yakışmayacağı için, bu yazıyı şöyle bağlayayım: Umarım üzerine hep iyi şeyler yazılacak bir beyaz sayfa bizde de açılır.