“Bana, `Sen şuna buna niçin sataştın?’ diyorlar. Farkında değilim; karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor, içinde evladım yanıyor, îmanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, îmanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda birisi beni kösteklemek istemiş de, ayağım ona çarpmış, ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hadise bir kıymet ifade eder mi?
Eder mi?
Müthiş bir yangın…
Masumane yapılmaya çalışılan bir insanlığa hizmet mefkuresi.
Ve Rahmetine talip olunan yolun, sınırları zorlayan,bebeklere,evlatlara kadar uzanan meşakkatli zahmeti.
Alevlerin göğe yükseldiği, içinde tüm insanlığın yandığı bir derdi, anlayıp dava edinmek ve de bu ulvi mefkure ile hareket etmek. Bu sevda yolunda mal, mamelek, makam, mevki imtihanını çoktan geride bırakmış olmak. Bu ulvi ruh haletini yakalamak yeni bir imtihanı gerektirir.
Bugün çekilen sıkıntılar yeni bir basamak elbet. Belki de yeni yeşeren düşler için elini taşın altına koyacak iradeye sahip olmayanları ayıtlama süreci. Belki de yeni neşvü nemalar için sadece iradesi daha güçlü, sıkıntılara dayanıklı insanlara ihtiyaç olması nedeniyledir.
Belki de çok daha yeni ve çok daha büyük ufuklara açılacak yelkenin doğum sancısıdır.
DAR DÜŞÜNCELER, DAR GÖRÜŞLER…
Derdi dünya olanların, sizi anlamalarını beklemek biraz hayalcilik olsa gerek. Derdi makam, mevki, şan, şöhret olanların insanlığın derdine duyarlı olmalarını beklemek de vakit kaybıdır.
Hizmet Hareketi, mensuplarının aklına ve kalbine hitap edilerek yakalanan bu ulvi mefkure hali, aynı secdeye baş koyduğumuz insanlarda olmaması doğal. Çünkü onlar bu ulvi derdi, dert edinilmesi gereken bir sürece tabi olmadılar.
Onlara yön verenler ile sizlere yön veren arasında dağlar gibi bir fark var.
Siz ‘’dar düşünceler ve dar kalıplar’’ı çoktan aştınız.
O halde Hizmet insanı için, sırtına meccanen yüklenen bu yükü taşımaya sonuna kadar devam etmekten başka bir yol yoktur.
Mevlam (cc) neylerse güzel eyler deyip sabretmek,
Ve ‘’Sabredenleri müjdele’’ ilahi muştusunun vaktini beklemek.
Çekilen onca zulme rağmen ‘’müthiş yangın’’ın farkında olan hizmet insanlarında bir falso görülmedi, görülmesini beklemek de beyhude vakit kaybı olur. Çünkü onlar hizmeti sev(e)meyen insanlar gibi medyadaki kulaktan duyma bilgilerle hizmeti tanımadılar. Onlar bizzat menbaından tanıdılar hizmet hareketini.
Mahzun
HİZMET İNSANI…
Dünya önlerine serilse, değişmezler, hizmetin bir çiğ tanesine…
Ve bunca ölüme gözü kapalı gidilmez, bu kadar sevmeyince…
Çünkü ‘’müthiş bir yangın’’ var, ayağa takılan taş’ı dert etmenin vakti değil.
Emrolunduğun gibi dosdoğru olmak var…
Ve bugün bu kurani ahlakla hareket etmenin bedelini ödüyor Hizmet Hareketi. Çekilen bunca zulme rağmen insanların duruşunda bir inhiraf olmaması davanın temizliğini ve de davanın mensuplarının şahsi çıkar gözetmediklerini gösteriyor.
Yarım asırların yükünü taşıyan sorunların, boyacı küpüne batırıp çıkarmak mesafesinde halletmek çalışmak akılcı karı değil. Bu nedenle süreç inişli çıkışlı bir yola gebe. Şuan ki yaşanan durum da bir iniş hali.
Yeni lise mezunu, ergen aklı ve heyecanı ile hareket etmek ne kadar akılcıdır.Yaşları ilerlemiş de olsa bile bu ergen aklı ile hareket edenlerin hizmeti sevmesini beklemek, makul bulmasını beklemek yerine hizmeti sevmemeleri daha doğal değil mi?
Efendimiz (sav) bile Allah’ın (cc) sevgili kulu ve Peygamberi olmuşken yine de sebepler dairesinde ve belirli bir zaman içerisinde gülistana çevirmiştir kupkuru çölleri…
Hangi sıkıntı bitmedi ki?
Hangi kıştan sonra bahar gelmedi ki?
Hizmet Hareketi hiçbir dönem hamaset ve yalanı ve de aldatmayı yol olarak seçmedi ve de seçenlerin de yanında durmadı.
Hamaset ve yalanın siyasette kazandırıyor olması, yapılanın doğru olduğu anlamını taşımaz. İnancımıza uygun olduğu söylenemez.
Çünkü Efendimiz (sav) EMİN’di. Bu yolun hakiki yolcuları da emin insanlar olmak zorunda.
‘’Cemaat bitti,cemaat bitti’’ diyenlerin, temsil ettikleri düşünce gruplarından,
‘’cemaatin bitmiş’’ ! halinin bile,
belki yüz belki bin kat büyük olduğunu gerçeği bile hizmetin akılcı yolu seçmesinin doğruluğunu göstermiyor mu?
NİHAYETİNDE…
Şuan mazlum durumda olanlara elverdiği ölçüde yardımcı olunmalı.
Basında (havuz basını) yer alan yalan ve iftiralara kulak asmamalı.
Hatta Üstad’ın II.Dünya savaşı sırasında savaş ile ilgili haberleri bile dinlememesi yolu seçilmelidir.
Kışın uzunluğu baharın çok daha güzel olacağı göstergesidir.
Ayağa diken batmasının bile karşılığı olduğu inanç sistemimizde çekilen bunca sıkıntıların karşılığını hayal etmek bile zor.
Bugünler mutlak geçecek. Süreci dua, niyaz ve yardımlaşma ile geçirerek, ancak zor zamanlarda elde edilebilen mükafatlardan olabildiğince nasiplenmek gerekir.