[GURBETÇİ HİKÂYELERİ – HASAN CÜCÜK- TR724.COM]
İç Anadolu’nun Avrupa’ya en çok gurbetçi gönderen ilçelerinden birinde doğmuş biri olarak izin mevsimini esnafın nasıl iple çektiğine şahit olurdum. Ben de bir gurbetçi çocuğuydum. Herkes gibi ben de izin mevsimini beklerdim. O yıllarda babam iki yılda bir izne gelirdi. İzin mevsimi başlayınca esnaf bayram eder, fiyatlar anormal derecede yükselirdi. Esnaf içinde özellikle sarraflar bu 2-3 ayda neredeyse yıllık cirolarını yapardı. Bir de ilçede yazın davul, zurna eksik olmazdı. Gurbetçilerin şatafatlı düğünleri bitmek bilmezdi.
O yıllarda evlenme çağında oğlu ya da kızı olan gurbetçilerin havasından geçilmezdi. Gurbetçilerin çoğunda, oğlu için ‘pasaportunu göndersem istediğim kızı alırım’ nobranlığı, kızı için ‘damat beğenmeme’ tavrı vardı. Oğlu olanlar ‘Biraz da bize Alman Mark’ı nasip olsun’ diye kızı olan gurbetçilerin kapısını aşındırır, kızı olanlar ise kapısını evlenecek oğlu olan bir gurbetçinin çalmasını beklerdi. İlçede yaz mevsimi bir peri masalı gibiydi. Avrupa’ya gelin ya da damat gitmek, sihirli bir değneğin dokunuşuydu sanki…
‘Avrupalı Türklerin utanç verici suiistimal listesi’ başlıklı yazıma çok sayıda geri dönüş aldım. Çoğu ‘Aynen bizim hemşerileri anlatmışsın’ şeklindeydi. Hem gurbetçi çocuğu olmam hem de uzun yıllar Avrupa’da gazetecilik yapmamdan dolayı yaşananların öncesi ve sonrasına bizzat şahitlik ettim. Suiistimal listesindeki ‘evlilikler’ kısmına kısaca değinmiştim.
GENÇ KIZLARDAN ÇOK AH ALDILAR
Avrupa’daki Türk ailelere gelin olarak gelen çoğu genç kız için 1990’lar hayatlarının kâbusa döndüğü yıllardır. Çünkü nice hayallerle gelen bu genç kızların birçoğu birkaç ay sonra boşanarak anavatanın yolunu tutmuştu. Muhtemelen resmî bir istatistik yok ancak boşanma oranları hayli yüksekti. Ailesini ve akrabalarını Türkiye’de bırakan gariban ‘gelin’, Avrupa’nın hızlı hayatına dalmış eşinden gördüğü baskı ve şiddetin yanı sıra bir de kaynananın ‘dilinden’ çekiyordu. Çaresiz kalıp boşanan ve Türkiye’deki köyüne dönen kızların kaderiyse genelde yaşlı bir dul adamın karısı olmaktı. Boşanmalar gençlerin hayatında bir drama dönüştüğü gibi, ailelerin de küslüklerine sebep oluyordu. Nice akrabalar ve dostlar, bu sebeple ömür boyu küs kalacaktı.
Sadece ‘gelinler’ değil, ‘damatlar’ da benzer bir sorun yaşadı o yıllarda. Avrupa’ya getirilen damatlar, köle gibi görülüyordu. Eşinin veya ailesinin sözünden çıkması durumunda süresiz oturumu olmadığı için Türkiye’ye kolayca sepetleniyordu. Buna karşılık bu damatlar, süresiz oturumu alır almaz ailedeki konumunu yeniden tesis edip o güne kadar sustukları ne varsa fitil fitil muhatapların burnundan getiriyordu. Bu da çoğu zaman boşanmalara yol açmıştı. Bazıları ise kalıcı oturumu beklemeden, duruma isyan edip anavatanın yolunu tuttu.
Yazdıklarımı abartılı bulanlar, 90’lı yılları Avrupa’daki Türkler arasında yaşamış olanlara rahatlıkla sorabilir. Özellikle genç kızların çok ahını aldılar. Bir genç kız, hem hayallerinin yıkıldığını görüyor, hem ‘dul’ damgası yiyor, üstüne bir de ‘vardır bir kusuru ki boşadılar’ ithamına maruz kalıyordu.
AİLE BİRLEŞİMİ YASALARI CAN SİMİDİ OLDU
2000’li yıllarda bu genç kızların imdadına Avrupa ülkeleri yetişti. 2002’de Danimarka, ilk Göçmen Yasası’nı kabul etti ve aile birleşiminin önüne aşılması hayli zor engeller getirdi. Danimarka’yı Hollanda ve diğer ülkeler takip etti. Oturum almak, aile birleşimi yapmak zorlaşınca gurbetçilerin Türkiye’den kız almaları azaldı. Tabi boşanma oranlarının yüksekliğinin de ailelerin tereddüt etmesinde payı büyüktü.Artık Avrupa’ya gelin veya damat getirme furyası geride kaldı. Evlilikler daha ziyade Avrupa’da bulunulan ülkeden yapılır oldu. Ekonomik gerekçelerle yapılan evlilikler tarih oldu ama maalesef buradaki Türkler arasında boşanma oranları hala yüksek. Danimarka’daki Türklerin boşanma oranı yüzde 37 seviyesinde. Bu konuda Danimarkalıları yakaladık, bu hızla gidersek korkarım ki yakında geçeriz.
Danimarka: Aile birleşimi bir hak olmaktan çıkarılırken, evlilik yaşı hem erkek hem de kadın için 24 oldu. Bu yaştan küçük evlenenlerin oturum müracaatları, 24 yaşı dolmadan dikkate alınmıyor. Danimarka’ya gelmek isteyenlerden istenecek şartlardan öne çıkanlar şunlar: Üniversite veya dengi yüksek okul diploması; son 3 yılda en az 2,5 yıl iş tecrübesine sahip olmak; Danimarkaca, İsveççe, Norveççe, İngilizce, Almanca, Fransızca ve İspanyolca dillerinden en az birini bilmek; kendi ülkesinde sosyal yaşama aktif olarak katılmış olmak.
Hollanda: Danimarka’nın izinden giden ilk ülke oldu. Evlilik yaşını tıpkı Danimarka gibi 24’e yükseltirken, ülkeye aile birleşimi yoluyla geleceklere Hollandaca bilme şartı getirildi. Eşini getirmek isteyenlerin gelirinin asgari ücretin yüzde 120’si olması gerekiyor. Ülkeye gelecek eşin belirli bir eğitim alma şartı bulunurken, yapılacak uyum sınavında başarısız olanların oturumları iptal edilecek.
Belçika: 15 Eylül 2006 tarihinde onaylanan kararname ile yabancı kökenlilerin aile birleşimi şartları yeniden düzenlendi, AB üyesi olmayan ülke vatandaşlarından biriyle evlenme yaşı 18’den 21’e çıkarıldı, evliliğin sözde evlilik olmadığını anlamak için evli çiftlerin üç yıl boyunca izlenmeleri ve sahte evlilik yaptıkları anlaşıldığında oturma izinlerinin iptal edilmesi kararlaştırıldı. Belçika’nın üç farklı toplumdan oluşan yapısı nedeniyle aile birleşimi konusunda da farklı uygulamalar bulunuyor. Flaman bölgesinde, evlilik yolu ile gelenler bir yıl boyunca Flamanca kursuna tabi tutuluyor, bu kursta başarısız olanların ilave dil kursu alması gerekiyor. Başarılı olanlar iş imkanına kavuşuyor.
Avusturya: Avusturya’da 1 Ocak 2010’da yürürlüğe giren Yabancılar Kanunu’na göre, evlenenlerin eşlerini yanlarına getirebilmesi için 21 yaşını doldurmaları gerekiyor. Türkler tarafından ‘insan hakları ihlali’ olarak nitelendirilen Yabancılar Yasası’nın en ilgi çeken başlıklarından biri, aylık gelir sınırının en az 1158 Euro olması. Ayrıca her çocuk için 80 Euro fazla hesaplama da yapılıyor. Oturumların uzatılabilmesi için dayatılan gelir sınırlarında, ev kiraları gibi bazı temel giderler de hesaplanmıyor.
Fransa: Fransa Göç ve Ulusal Kimlik Bakanı Brice Hortefeux tarafından 2009’da hazırlanan yeni Aile Birleşimi ve Uyum Yasası’na göre, yeni evliler Fransa’da mecburi 2 aylık uyum ve 400 saatlik Fransızca dil kursuna katılacak. Kurslara katılmayan ve başarısız olanlara Fransa’da geçerli oturum vizesi verilmeyecek. 2 ay süren Fransızca ve “Fransa Cumhuriyeti’nin Değerleri ve Fransa’da Yaşamak” kurslarında başarılı olan yabancılara sertifika veriliyor. Sadece sertifika alabilenler süresiz oturum başvurusu yapabiliyor. Dil engelinin yanı sıra evlenecek kişinin maddi imkanları da önemli rol oynuyor.
Almanya: Avrupa’da en çok yabancının yaşadığı ülke olan Almanya’da ‘Göç Yasası’ 2007’de kabul edildi. Yasa, evlilik yoluyla aile birleşimi için yaş sınırının 18’e yükseltilmesi, yabancı eşlerin 300-400 kelimelik Almanca bilgisini kanıtlaması, entegrasyon kurslarına katılmayanlara yaptırım uygulanması, vatandaşlığa geçişin gelir düzeyinin belirlenmesi gibi şartlar aranarak zorlaştırılması, sınır dışı etmenin özellikle suç işleyen gençler için kolaylaştırılması, kalıcı oturma izinleri için yine dil ve gelir düzeyi gibi kriterler istenmesi Göç Yasası’nın önemli maddeleri arasında bulunuyor.
İsveç: Avrupa’da yabancılar aleyhine esen rüzgârın fazla etkilemediği ülkelerden biri olan İsveç, 2009’da aile birleşiminin önüne bazı şartlar getirdi. Eşini ve çocuğunu İsveç’e getirmek isteyen göçmen, kendini geçindirecek kadar bir gelir ve bir eve sahip olduğunu ispatlamak zorunda. Ayrıca evliliğin sahte olmadığını da ispat etmesi gerekiyor.