[TARIK TOROS-TR724.COMI]
Türkiye’de işler hayli zamandır görüntüyle, şovla yürüyor. Bir cumhurbaşkanının, AKP’ye katılacağı gün, Saray’dan birkaç kilometrelik parti genel merkezine yolculuğu, canlı yayın helikopterleriyle 48 kanaldan canlı veriliyorsa, politika bitmiş, görüntü dönemi başlamıştır.
Misal, geçen hafta sonu Çin’deki liderler zirvesinde ne olduğu da önemli değildir. “Devlet töreniyle karşılanma” ayrıcalığı, manşet için yeter de artar. Mühim olan karşılanma değil, göze sokulacak görüntüdür. Karşılanma çok önemliyse, Cumhurbaşkanı’nı ABD’de protokol müdür yardımcısı karşıladı, bunu da yazsalar ya. Görüntü iyi olmayacağı için kimse bahsetmedi.
DAMATLAR KARŞI KARŞIYA
Görüntü ve şovla götüren bir iktidar için vereceği her fotoğraf önemlidir. İçeriğin ehemmiyeti yoktur. Misal, Beyaz Saray’da ABD Başkanı ile heyetler arası görüşmelerde “Neden Türk Genelkurmay Başkanı masada da, ABD Genelkurmay Başkanı yok?” diye kimse sormaz. MİT Müsteşarı masadadır, ABD’li mevkidaşı CIA Başkanı yoktur. Yine, daha önce bu tür görüşmelere Enerji Bakanı katılmadığı halde, bu defa Enerji Bakanı masadadır, “damat” kontenjanından. Mühim olan görüntüdür. Damat bakanın, mütekabiliyet esasına göre Başkan’ın damadının karşısına oturtulmasına ise kimse temas etmez, edemez.
GERÇEĞİN TERAZİSİ ŞAŞTI
2016’nın sözcüğü, Post-truth. Fakat daha çok 2017 ve sonrasına damga vuracağı aşikar. Siyasetle gerçeklik arasındaki ip koptu. Gerçek ertesi bir dönem bu! Halka yalan söyleniyor. Doğrular duyulmuyor. Vatandaş sorgulamıyor. Gerçeğin terazisi şaştı. Türk milleti, kendine sunulanı kabul ediyor. Çünkü ona inanmak istiyor. Aksini işitmek, bilmek de istemiyor. Medya denetimi yok, teyit mekanizması çalışmıyor. Siyaset aktörleri ile gerçek arasında bağ kalmadı.
HALKA BAŞKA DÜNYAYA BAŞKA
Bakın ABD’deki açıklamalara, daha güzel örnek bulamazsınız. İki liderin basın toplantısında, Erdoğan “Terörle mücadelede geçmişte yaşanan hataları telafi edecek adımların devamının geleceğini umut ediyoruz” diyor. İngilizce tercümede, Trump ve tüm dünya şöyle dinliyor: “Terörle mücadeleyi sürdürme açısından, geçmişte yaşanan hataları tekrar etmeyeceğiz.”
ALENEN CANLI YAYINDA POLİTİKA
Yine, Erdoğan “YPG ve PYD terör örgütlerinin hangi ülke olursa olsun muhatap alınması bu konuda küresel düzeyde olan mutabakata kesinlikle uygun değildir” diyor. Tercümede, “terör örgütleri” denmeden, “YPG ve PYD’nin bölgede dikkate alınması” biçiminde veriliyor. Yani, Türkçe konuşan vatandaşlar duymak istediğini duyuyor, dünya ve ABD de istediğini alıyor. Post-truth tam da bu işte. Eskiden içeride başka, dışarıda başka konuşulurdu. Yani, Türk tarafı muhatabına derdi ki, “Benim çıkıp kendi kamuoyuma durumu izah etmem zor, sizi kürsülerden biraz hırpalayacağım, buna kulak asmayın.” Şimdi bunu da bir kenara bırakmışlar, alenen canlı yayında, tercüme marifetiyle, içeriye ve dışarıya farklı mesajlar veriliyor. Gazetecilik bittiği için de Türkiye’de bunu kritik eden yok.
PAPAZI VERİRLER Mİ?
ABD ziyaretinin tek somut sonucu var: ABD tarafı, Protestan cemaatine ait İzmir Diriliş Kilisesi Pastörü Andrew Craig Brunson’ın bir hafta içinde serbest bırakılması talep etti. Brunson, geçen 9 Aralık’ta, gizli tanık ifadesi üzerine “FETÖ” iddiasıyla tutuklanmıştı. Başkan Yardımcısı Mike Pence bile tweet atarak bunu vurguladı, belli ki bastırıyorlar. İddia o ki, Türk tarafı, bunun karşılığında bir yılı aşkındır ABD’de tutuklu Reza Zarrab’ın iadesini istiyor. Bundan doğal bir şey yok; Reza Zarrab, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet dosyasının 1 numaralı sanığı. Haliyle malum siyasal iktidar için hayat memat meselesi.
BİR KORUMA KLASİĞİ
O arada, Cumhurbaşkanılığı korumaları, Erdoğan aleyhine slogan atanlara saldırdı. Bu bir rezalettir. Erdoğan-Trump görüşmesinden sonra “kim ne yazmış” diye tararken, pek bir şey bulamayıp, BBC’de, AFP’de, Guardian’da, CNN’de, Russia Today’de, El Cezire’de, Telegraph’ta, New York Times’ta bu görüntüleri seyrettim ve ülkem adına bir kez daha utandım. Dedim ya, maksat görüntü olunca, konuşulması gereken unsurlar üzerinde durulmuyor. Zarfın içindekine değil, zarfa bakılıyor. Şov görüntüleri servis edilirken, koruma terörü görüntüleri atlanıyor. Yaşasın post-truth, ne diyeyim.