Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi 35. İnsan Hakları Oturumu’nda Türkiye düşünce ve ifade özgürlüğü konularında sert eleştiriler yönelttildi, ve uluslar arası hukuka uymaya davet edildi.
BM Düşünce ve İfade Özgürlüğü Özel Raportörü David Kaye, Türkiye’nin yaptığı uygulamalarla 1982 darbe anayasasının da gerisine düştüğünü söyledi. Kaye, “Biz raporumuzu hazırladığımız sırada en az 177 medya kuruluşu kapatılmış 231 gazeteci gözaltına alınmış ve 150’den fazla gazeteci ise tutuklanmış ve cezaevinde tutuluyordu. Tabiki binlerce gazeteci ve medya çalışanın görevden alındığını, en az 778 gazetecinin basın kartının iptal edildiğini belirtmek gerek” dedi.Türkiye BM daimi Temsilcisi Feridun Siniroğlu Türkiye’yi “Tutuklanan gazeteci yazar veya diğer insanlar mesleklerinden değil darbecilere destek oldukları veya onlarla hareket ettikleri için tutuklu” diye savundu.
Düşünce ve ifade özgürlüğü özel raportörü David Kaye’in raporunun okunduğu Türkiye özel oturumu da yapıldı. 21 sayfalık raporda Türkiye’yi sert bir dille eleştiren Kaye, Türkiye’nin tam olarak sınırının nereye kadar vardığı belli olmayan “Belirsiz” bir terörle mücadele yasasını gerekçe yaparak, gazetecileri, sanatçıları, yazarları, akademisyenleri, basın kuruluşlarını kapattığını, filmleri yasakladığını söyledi. Türkiye’deki durumu “Düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda son on yılın en kötü anlarını yaşıyor” şeklinde yorumlayan Kaye, yargıya yapılan müdahaleler nedeniyle adil bir yargılanma konusunda ciddi şüphelerin olduğunu söyledi.
Türkiye 1982 Anayasası’nın gerisinde
Türkiye’de bulunduğu süreç içerisinde görüştüğü devlet yetkilileri, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, yazar, akademisyen, tutuklu ve tutuksuz gazeteci ve aydınların anlatımlarının kaygı verici olduğunu ifade eden Kaye, özellikle darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte insan haklarının çok ciddi bir biçimde ve sistematik olarak ihlal edildiğini söyledi. Mevcut uygulamalarla Türkiye’nin 1982 Anayasasının da gerisine düştüğünü kaydeden Kaye, her şart ve koşulda Türkiye’nin asgari insan haklarına saygı duyması gerektiğini belirtti. “Biz raporumuzu hazırladığımız sırada en az 177 medya kuruluşu kapatılmış 231 gazeteci gözaltına alınmış ve 150’den fazla gazeteci ise tutuklanmış ve cezaevinde tutuluyordu. Tabiki binlerce gazeteci ve medya çalışanın görevden alındığını, en az 778 gazetecinin basın kartının iptal edildiğini belirtmek gerek” diyen Kaye, her gün bu benzer uygulamaların arttığını söyledi.
Özgür Gündem’e destek verenler de içerde
Kaye, Özgür Gündem gazetesi çalışanlarının bu yayın çizgisinden kaynaklı uğradıkları baskılara karşı onlarla dayanışmak isteyen gazeteci, aydın ve entelektüel insanların yargılandığını ve tutuklandığını söyledi. Kürt medyasına yönelik baskıların çok ciddi boyutlara ulaştığını kaydeden Kaye, Kürtçe yayın yapan televizyonların kapatıldığını ve yine Alevi inancına yakın basın kuruluşların kapatılıp sansürlendiğine dikkat çekti. Kaye, Fetullah Gülen Hareketi’ne yakın oldukları gerekçesiyle yüzlerce basın ve yayın kuruluşunun kapatıldığını ve birçok çalışanının ise şu anda cezaevinde olduğunu söyledi.
Akademinin durumu
Akademisyenlere yönelik baskıları da hatırlatan Kaye, farklı akademik kademelerde bulunan toplam 26 bin öğretmen ve akademisyenin işten atıldığını ve yine özellikle Kürt kökenli ya da muhalif sol düşüncedeki akademisyenlerin de hedef alındığının altını çizdi.
HDP’ye yönelik baskılar
HDP’ye yönelik baskılara da dikkat çeken Kaye, 13 HDP milletvekilinin tutuklu olduğunu, çok sayıda seçilmiş belediye başkanları, parti yöneticileri ve üyelerinin ya tutuklu ya da tutuksuz olarak yargılandığına vurgu yaptı. Sivil Toplum Kuruluşları’na yönelik baskıların da arttığını ve birçok STK’nin de kapatıldığını ifade eden Kaye, şarkıların ve filmlerin yasaklandığı bir Türkiye’nin olduğunu söyledi.
OHAL kaldırılsın
OHAL’in derhal kaldırılması gerektiğini belirten Kaye, düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılmasını, terörle mücadele yasasının değiştirilmesini, tutuklu, akademisyen, gazeteci ve yazarların serbest bırakılmasını istedi. Kaye’in ardından sırasıyla devletlerin konuyla ilgili düşüncelerine geçildi.Avusturya BM Daimi Temsilcisi de Türkiye’deki yaşananlardan endişe duyduklarını söyleyerek özellikle darbe girişimi sonrası basına yönelik, düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik baskılar ve kısıtlamaların endişe verici olduğunu söyledi.ABD, Belçika ve Avusturya’dan Türkiye’ye: “Uluslararası hukuka uy” çağrısı
Avusturya BM Daimi Temsilcisi de Türkiye’deki yaşananlardan endişe duyduklarını söyleyerek özellikle darbe girişimi sonrası basına yönelik, düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik baskılar ve kısıtlamaların endişe verici olduğunu söyledi.Amerika’nın BM Temsilcisi Nikki Haley de Türkiye’deki hükümetin uygulamalarından endişe ettiklerini belirterek, “Sansür ve gazetecilere yönelik baskılardan endişe ediyoruz. Ayrıca Uluslararası Af Örgütü Türkiye temsilcisi Taner Kılıç’ın tutuklanması bizi kaygılanmaktadır” dedi. Belçika’nın BM temsilcisi de Türkiye ile ilgili yapmış olduğu analizlerini paylaştıklarını belirterek şunları söyledi:
“Türkiye’nin insan hakları ve uluslararası hukuka saygı duymaya çağırıyoruz. Bu konuda Avrupa Konseyi’nin de bu raporu dikkate alarak Türkiye nezdinde girişimlerde bulunmasını umuyoruz. OHAL nedeniyle basın özgürlüğü ve insan hakları açısından büyük sorun yaşanıyor. Birçok insan mağdur oldu. Umuyoruz ki bağımsız bir birim kurularak insanların mağduriyeti giderilir ve durum normale döner.”