Mazlum-Der eski Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu, özellikle 15 Temmuz sonrası hukuki bir delil olmamasına rağmen binlerce tutuklamaya gerekçe yapılan ‘bylock’ uygulamasını gündeme getirdi. Bylock meselesinin her geçen gün önem kazandığını anlatan Gergerlioğlu, “Belirsiz tespitlerin hukuki delil olarak kabul edilip insanların hayatının karartılmasına itiraz etmezsseniz sizin hayatınızı da taciz edecek müstakbel hukuksuzlukları kabul etmiş demektesinizdir.” uyarısında bulundu.
Bylock ithamıyla insanların hayatının karartıldığını aktaran Gergerlioğlu, “Bylock aslında hukuki bir delil değildir, Zaman gazetesi abonesi olmak, Bank Asya’da hesap sahibi olmak, çocuğunu cemaat okuluna göndermenin hukuki delil olmaması gibi. Ama savcı iddianamelerinde bunların delil gibi gösterildiğine sık sık şahit oluyoruz.” dedi.
Gergerlioğlu’nun kişisel blogunda gündeme getirdiği konu şöyle;
Bylock meselesi her geçen gün önem kazanıyor. Bylock ithamıyla insanların hayatı karartılıyor. Bylock aslında hukuki bir delil değildir, Zaman gazetesi abonesi olmak, Bank Asya’da hesap sahibi olmak, çocuğunu cemaat okuluna göndermenin hukuki delil olmaması gibi. Ama savcı iddianamelerinde bunların delil gibi gösterildiğine sık sık şahit oluyoruz.
Bir de Bylock kullanıcısı olmadığı halde Bylock kullanıyormuş gibi gösterilen kişiler var. Bana gelen bir iletide kimliğini belirtmek istemeyen bir okurum şunları söylüyordu.
“Faruk bey 7 Şubat’ta KHK ile ihraç edildim. Hakkımda açılmış hiçbir soruşturma yok. Sendikam Eğitim bir sen 5 yıldır kullandığım hatta bylock olduğunu söyledi. Hattımın incelenmesi için kendim savcılığa dilekçe verdim. Bu zulm ne zaman bitecek, bylock hatalarını kimse dile getirmiyor. Kaç aydır mücadele veriyoruz. Bu bir teknik hata ise neden 8 aydır çözülmüyor. Allah aşkına dile getirin. Sesimizi duyan yok. Mesleğe iade dahi istemiyorum ama hayatım boyunca indirmedigim bi programla suçlanmak ve bunu ispat edememek çok acı bir durum”
Çoğu 686 nolu KHK ile ihraç edilmiş öğretmenler olmak üzere birçok kişi anlaşılan bu konudan mağdur. Yapılan Bylock listelerinde bir yanlışlık olduğu kesin, çünkü önemli mağduriyetler var. Mağdurlar örgütlenerek çeşitli yerlere yazılar yazıp, başvurular yapmışlar. Ancak olası yanlışlık itirazına kurumlardan “kendinizi aklayın” cevabı gelmiş. Bylock kullanıcıların çoğunun programı indirdiği halde hiç kullanmadığının tespiti ve bu kişilerin kullanıcı gibi görülmesi de işin içinde önemli yanlışlıklar olduğunu göstermektedir.
Hatanın internet bağlantısını bir şahsın cep telefonu gibi gören GSM operatörlerinden kaynaklandığı iddiası var. Mağdurlar yaptıkları başvuruda konuyu şöyle izah ediyorlar. “AVEA aynı IP numarasını blok şekilde birden fazla kullanıcıya tahsis ettiği halde bunları birbirinden ayırt edecek LOG kayıtlarını bilerek veya bilmeyerek düzgün tutmamıştır. Bu LOG kayıtları olmadan hiçbir zaman çakışan IP’leri birbirinden ayırıp düzeltmek de mümkün olmayacağı için düzeltilmiş denilen listelerin ne şekilde düzeltildiği açıklanmaya muhtaçtır. Karışıklığın farkında olan MİT, verilen IP numaralarının eşleştiği telefon numaralarına salt bu kritere göre işlem yapılmayıp, saha araştırması yapılması gerektiğini belirtmesine rağmen, buna başvurulmadan binlerce masum, bir imza hareketi ile bir gecede işsiz bırakılmış, bununla da kalınmamış, gözaltı, tutuklama ve ağır ceza davaları ile karşı karşıya bırakılmışlardır.”
İnsanların ağır ithamlar, ve cezalandırmalara maruz bırakıldığı Bylock olayı aslında gayrıciddi bir tespit işleminin yanlışlığından kaynaklanmaktadır. Bu bilgi bir kullanım bilgisi değil, bir internet bağlantısı bilgisidir ve hukuken delil oluşturması yine mümkün değildir.
En son olarak bylock iddiası Uluslararası Af örgütü Türkiye şube başkanı Taner Kılıç’ın tutuklanması vesilesiyle gündem oldu. Bylock kullanıcısı olduğu iddiasını şiddetle reddetmesine rağmen saygın bir insan hakları derneğinin başkanı iddiaların yanına eklenen “çocuğunu cemaat okuluna gönderme, Zaman gazetesi abonesi olma” vb gibi garip iddialarla birlikte tutuklandı. Ya bir kasıt ya da yine bir hatalı tespit olduğunu düşündüren bulgular var. KHKlılarla ilgili Af örgütünün hazırladığı rapor sonrası tutuklamanın gerçekleşmesi akıllarda soru işareti bırakmaktadır. Yine açıklamaya çalıştığımız yanlış teknik tespite yapılan itirazların aydınlatılmamış olması da Kılıç’ın aynı hatanın kurbanlarından olabileceğini göstermektedir.
Türkiye’de OHAL keyfiliğe, keyfilikler insanların hayatını karartmaya devam ediyor. Belirsiz tespitlerin hukuki delil olarak kabul edilip insanların hayatının karartılmasına itiraz etmezsseniz sizin hayatınızı da taciz edecek müstakbel hukuksuzlukları kabul etmiş demektesinizdir.