[Tarık Toros-tr725.com]
15 Temmuz darbesi ile ilgili
ortaya dökülen ifadeler, bugün itibariyle 322 gündür devam eden Olağanüstü Hal
uygulamasını düşürür.
Kaldı
ki, çok çok az bölümünü biliyoruz henüz.
Bu
bile, 10 ay 17 gündür anlatılan öykünün çökmesi için yeterlidir.
Ne
çare ki, OHAL bunun için vardır ve 15 Temmuz’un kaçırılan perde arkası OHAL
sürdükçe Türk kamuoyuna ulaşmayacaktır.
***
Ayan
beyan ortada, üç muazzam gerçek var:
BİR… Okan Kocakurt adlı binbaşı, 15 Temmuz Cuma
günü 14.20’de darbeyi MİT’i bildirmiştir. Binbaşı, sonraki süreçte MİT mensubu
yapılarak soruşturmadan kaçırılmıştır.
İKİ… Genelkurmay Başkanı, 18.00’den sonra tüm
askeri uçuşları durdurmuştur. Bu bile, ihbarın “MİT müsteşarına yönelik saldırı
ihtimali” olmadığını gösterir. Darbe bilinmektedir. Ancak, “Neden tüm birliklere ‘kışlayı terk etmeyin’ emri
verilmemiştir?” Soru budur.
Bu emir verilse, darbe başlamadan biterdi.
ÜÇ… Cumhurbaşkanı en geç 18.00 dolaylarında
aranmıştır. MİT müsteşarı, koruma müdürünü arayıp “Olası
bir saldırıya karşı tedbirli olup olmadıklarını” teyit etmiştir. Haliyle,
Cumhurbaşkanı’nın gelişmeleri bilmeme olasılığı yoktur. Kaldı ki o gün, cuma
namazına bile gitmediği bilinmektedir.
***
Yurt
dışındaki gazeteciler olmasa, bu konuyu gündeme getiren yok.
Kaynaklar
da son derece sınırlı.
Sadece,
ajanslara yansıyan mahkeme ifadeleri izlenebiliyor.
Ülkede
kurumsal gazetecilik, Genelkurmay Başkanı’nın 5 ay sonra darbe komisyonuna
yolladığı 8 sayfalık metni dahi irdelemiyor.
Kaldı
ki, özellikle beklenip tüm gelişmeler görüldükten sonra kaleme alınmış yazılı
bir ifade o.
Orada
dahi yığınla itiraf var.
Genelkurmay
Başkanı, “Alınan
tedbirlerle darbe öne çekildi ve akamete uğratıldı” diyerek 322 günlük Saray merkezli
hikâyeyi çökertmiştir.
Bu
en basit ifadeyle, “O gece 249 kişi ölmeyebilirdi” demektir.
***
322
gündür anlatılan hikâyenin çökmesi, sadece Saray’ı değil, bu öyküye ortak olup
propagandasını yapan tüm kesimleri de sarstı esasen.
Neden kulak vermiyorlar,
biliyor musunuz?
322 gündür ortak oldukları suça
öyle battılar ki, aksini duymak işitmek istemiyorlar.
51
bin kişi tutuklandı, 130 binin üstünde insan OHAL’le işini kaybetti, fişlendi,
aileleriyle açlığa mahkûm edildi, akademisyenler, hâkim, savcılar, askerler,
polisler, memurlar ve kayıtlara girmeyen özel sektörde on binlercesi…
Hikâyenin
yeniden yazılması, tüm bunları düşürür.
150
medya kapatılmış, 2 binin üzerinde eğitim kurumu, onca dernek, vakıf, el
konulan 922 şirket…!
Bunların
tamamının iade edilmesi gerekir.
İşte
buna kimsenin tahammülü yok.
Anlatılan
öyküye inandırılmış Beyaz Türk, sosyal demokrat, milliyetçi, muhafazakâr,
seküler kesimlerin de tahammülü yok.
Kimse,
bu utançla yüzleşmek istemiyor.
Küçük
veya büyük, yukarıda minik bir kesitini sunduğum bu suçların tamamına ortak
oldular.
Kimi
bizzat yaptı, kimi azmettirdi, kimi onayladı, kimi destekledi, kimi sessiz
kaldı, kimi umursamadı, kimi de “bana ne” deyip Marmaris’te mavi tura çıktı.
***
Son
10 gündür, gazetelerin birinci sayfalarına bakın, hayvan hakları ile ilgili
yığınla haber görürsünüz.
En
son “zeytinlik kanunu” hakkında Tarkan bile konuşmuş.
Çevre
meselesini de kimselere bırakmaz bizim Bab-ı Ali’miz…
Çünkü
bunlar “zararsız alanlar”dır.
Üzerinde
7/24 tepinebilirsiniz.
Başınıza
bir şey gelmez.
TV’leri
seyretmiyorum, farksız olmadığını biliyorum.
Herhangi
bir haber kanalında, herhangi bir “sorup soruşturan” yayın olsa, duyardık.
Olamaz
bu, yapanın başına iş gelir çünkü.
***
322
gün sonra…
Türkiye’de
yapacak çok bir şey yoktur.
Dünya,
olan bitenin farkındadır.
Almanya, İngiltere ve ABD
darbenin arkasında Cemaatin olmadığını açıkladı.
Kimin olduğunu neden
açıklamadılar?
Bilmedikleri için mi?
Ülke,
her geçen gün biraz daha sıkışıyor, diplomatik ve ekonomik olarak.
İtibarı
yerlerde.
Ancak,
kendini dışa kapatarak, içeride hamaset destanları yazarak götürüyor.
Nasıl
çaldıkları, nasıl öldürdükleri, nasıl aldattıkları ortada…
Yaptıkları,
birilerini günah keçisi ilan edip suçlarını yansıtmak. Başka bir şey değil.
***
Ahmet
Altan, iki yılı geçiyor, 23 Mart 2015’te BUGÜN TV yayınında söylemişti, onunla
bitirelim:
-AKP hukuka geri dönemez.
-Çünkü
suçüstü yakalandı.
-Sonra bu suçu örtbas etmek
için daha büyük suçlar işledi.
-Hukuku
öyle perişan ettiler ki, hukuka döndüğü yerde yargı var, mahkeme var, kanunlar
var.
-Daha hukuksuz yerlere doğru
ilerlemek zorundalar.
-Şiddete
doğru yürümek zorundalar, kaçınılmazdır bu.
-Türkiye, tarihin en korkunç
devlet şiddetlerinden birini yaşayabilir.
-Hukuka
demokrasiye geri dönemeyecek, daima daha büyük şiddete doğru yürümek zorunda.
-Onun sonu hayırlı olmaz.
***
Mini not: Bu programdan iki buçuk ay sonra, 7 Haziran
2015 seçimlerinden itibaren tırmanan terörü, verilen binlerce şehidi anımsayın.
Ayrıca Ahmet ve Mehmet Altan kardeşleri unutmayın. 10 Eylül 2016’da gözaltına
alındılar, 265 gündür zindandalar.