25 Aralık 2016 sabahı gözaltına alınıp 24 gün sonra ‘terör örgütü üyeliği’ suçlamasıyla tutuklanan Diken’in eski editörü Tunca Öğreten, hapisteki 157’inci gününde bir mektup kaleme aldı.
Öğreten, hâkimlik sorgusunda, isteği dışında Twitter’da bir gruba üye yapıldığını belirterek, “Haber küpürü dışında DHKP-C üyesi dahi görmedim. Ben istesem dahi bu örgüt beni kabul etmez” demişti.
Öğreten’in mektubu şöyle:
Etkinliğin adı: Medya mensupları ile iftar yemeği
Yani İslamiyet’e ait bir ibadetin, topluca eda edilmesi.
Müslümanlar… İslamiyet… Yani ‘kul hakkı yeme’nin en affedilmez günah sayıldığı din. Ve bu iftar yemeğinde yapılan konuşmada -aralarında benim de olduğum- 177 gazetecinin aslında gazetecilikten değil de, terör nedeniyle tutuklu oldukları anlatılıyor.
Konuşan Cumhurbaşkanı…
Dinleyenler, alkışlayanlarsa ‘gazeteciler’…
“Sayın Cumhurbaşkanım Van Minüt! Hepsinin iddianamesini okudunuz mu? Hem bu sözleriniz yargıya açıkça müdahale, baskı, yönlendirme değil mi?” diye sormaya cesaret edemeyenlerse yine ‘gazeteciler’.
İftar… İslamiyet… Günah… Kul hakkı… Ramazan…
Ben, Mahir Kanaat, Deniz Yücel, Ömer Çelik tam beş aydır tutukluyuz. Ve iddianamemiz henüz hazırlanmadı bile. Ahmet Şık, Kadri Gürsel, Murat Sabuncu… Niceleri daha da uzun süredir tutuklu. Silivri zindanında, her birimiz en değerlilerden mahrumuz…
Peki ya Hakkı? Hani şu Kul Hakkı? Yani Hakkı the Kul?… O da tutuklu. Meydanlarda oy için sallanan Kuran’ın sayfaları arasında; “İşimizi geri istiyoruz” diyerek açlığa sığınanlara inat kurulan pahalı iftar sofrasındaki tabakların kenarında; “Benim zırhım ecelimdir” diyen Ömer’e selam çakıp Cuma namazına, Bedir’de savaşanlardan daha kalabalık koruma ordusuyla gidenlerin seccadelerinin altında…
Hakkı! Kul Hakkı! Seni tanrılar bile kurtaramaz artık…