Ülkede demokrasi bilinci olmadıkça bu inanılmaz olaylarda toplum yöneticilerden “bizimkiler ” diyerek hesap sormamaya devam eder.
“KHK işine nasıl olsa alıştırdık, hukuksuzluğa ses çıkaran yok nasıl olsa, parayı da halledelim” diye düşündüler zahir… Başladılar her konuda pervasız ifadelere, kararlara imza atmaya…
Maliye, Mavi Marmara tazminatlarını “Sebepsiz zenginleşme” ve “İHH, İsrail saldırısını öngörmeliydi” diye ödememiş. Ailelerin açtığı davada karşı tarafta yer alan Maliye Bakanlığı, ‘davacıların sebepsiz zenginleşmesi’ diyerek davanın reddini istemiş. Maliye Bakanlığı’nın mahkemeye gönderdiği dilekçede “İHH’nın İsrail devleti ile Gazze arasındaki sorunların herkesçe bilinmesi nedeniyle böyle bir saldırıya maruz kalınabileceği öngörülmek surumundadır” ifadeleri kullanılmış. Dilekçede hiç utanmadan çehitlerin yakınlarına “davacının uğradığı maddi ve manevi zararı ispatlamalı”, “adli tıpça fiziksel zarar raporlanmalıdır “vb. gibi gerekçelerle iş mahkeme salonlarında yokuşa sürülüyor. O aileler ki son derece büyük fedakarlıkla yakınlarını gemiye yolculadılar. Canlı yayındaki alçak bir cinayete karşı yıllardır yüreği yanan, tazminat istemeyen, sadece ve sadece sorumlu İsrailli yetkililerin cezalandırılmasını isteyen fedakar kimselerdir.
Parayı geçin bu durumda Mavi Marmara şehitlerinin mesulu kim sorusu çıkıyor ortaya, “tehlikeyi görseydin” diyene İHH ne cevap veriyor? İHH kalkıp açıklama yapmalıdır. Şehit yakınlarının burada devreden çıkması ve İHH’nın bu konuyu hallemesi gerekir. Buradaki sorumluluğu kimse Maliye Bakanlığı’na atarak kurtulamaz, Türkiye’de işlere kimin karar verdiğini herkes bilir.
Bu konunun buralara geleceğini çok öncelerden tahmin ediyordum. 2011 yıllarıydı. Mavi Marmara davasının sürüncemede gitmesinden dolayı çok rahatsızdım. Bir gün Hakan Albayrak’a telefon açıp rahatsızlığımı dile getirdim. Kendisi “Ömer bey, Davutoğlu Ortadoğuda çok önemli işler yapıyor, yapacak, ses çıkarmayalım. Ümmet’i Muhammed’in ittifakı, İttihad’ı İslam için Davutoğlu’nu yıpratmayalım” dedi. Tabii ben dinlemedim birçok yazı yazarak hükümetin İsrail politikalarına güvenilmemesi gerektiğini yazdım. Çünkü daha da öncesinde 2008’de MAZLUMDER başkanıyken Gazze katliamı için İsrail’li yetkililerin Türkiye’ye geldiklerinde zor durumda kalacakları suç duyurumuz için soruşturmaya Adalet Bakanlığının izin vermemesini iyi hatırlıyordum. 9 Aralık 2016’da düşen Mavi Marmara davasından sonra şimdi de tazminatlar şehitlerin yakınlarına verilmiyormuş. Maaşallah…bu halkın bu kadar balık hafızalı olmasına mı kanıyorlar, çok mu cür’etliler…inanılmazlar.
Gazze katliamı olduğu zaman bizzat Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’i de ziyaret ederek İsrallli yetkililerin katliamı yaptıkları sabit olduğunu, fosfor bombası kullandıklarının derneğimizce Filistinli yaralıların üzerinden alınan ve İTÜ laboratuarlarında ispatlanmış olduğunu ve bu yüzden TCK’daki evrensel ceza ilkesi gereği bu kişilerin yargılanması, Türkiye’ye giriş yaptıkları zaman hukuken zor durumda kalması için suç duyurusu yapmıştık. Bu suç duyurusu dünyada büyük yankı yapmış, ABD büyükelçiliği derneğimizi ziyaret ederek “amacımızın ne olduğu ve nereye kadar gitmek istediğimizi” sormuştu. Bakan ziyaretimizde yönetim kurulumuza hükümet yetkililerinin sert açıklamalar yaptığı o sıralar konunun Erdoğan’la istişare etmeden karar verilemeyecek boyutta olduğunu söylemişti. Ardından konu soğutulmuş, gündemden düşünce Adalet Bakanlığının soruşturmaya izin vermediği açıklanmış, biz dernek olarak büyük şok yaşamıştık ancak kamuoyu konuyu unuttuğu için mesele kapanmıştı.
Mavi Marmara konusu bir iflastır. İslamcılık politikalarının ve hükümetin iflasıdır. Önce İsrail’le anlaşma, sonra davanın düşürülmesi şimdi de şehit yakınlarına tazminat ödenmemesi nasıl bir cür’etle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Bu ülkedeki İslamcılar hep ajite edilip, meydanlarda kullanılacak sonra bir kenara atılacak kişiler midir? Bu ülkede İslamcılık iktidar duvarına toslayınca gıkı çıkmayan bir ideoloji midir? Önce meydanlarda ajitasyon, “One Minute” , sonra “giderken bana mı sordunuz” en sonunda da alınan tazminatı şehit yakınlarına vermemek için yüz kızartıcı bahaneler…
Ülkede demokrasi bilinci olmadıkça bu inanılmaz olaylarda toplum yöneticilerden “bizimkiler ” diyerek hesap sormamaya devam eder. Bizim için bu sonuç yeni bir sonuç değil, 2008’de yaşadığım büyük hayal kırıklığından sonra yıllardır söylediğim doğal bir sonuçtur. Çok değil 2-3 yıl önce hükümetin Mavi Marmara için de 2008’deki hayal kırıklığını devam ettireceğini söylediğimde eleştiren İslamcılarımız şimdi büyük şaşkınlık içinde. Şaşırmayın, çok yanlışı hazmettiniz bunu da hazmetmiş olursunuz, çünkü demokrasi ölçünüz yok, başka kriterler hakim. sizin için…!
Ömer Faruk Gergerlioğlu www.omerfarukgergerlioglu.com
Ülkede demokrasi bilinci olmadıkça bu inanılmaz olaylarda toplum yöneticilerden “bizimkiler ” diyerek hesap sormamaya devam eder.
“KHK işine nasıl olsa alıştırdık, hukuksuzluğa ses çıkaran yok nasıl olsa, parayı da halledelim” diye düşündüler zahir… Başladılar her konuda pervasız ifadelere, kararlara imza atmaya…
Maliye, Mavi Marmara tazminatlarını “Sebepsiz zenginleşme” ve “İHH, İsrail saldırısını öngörmeliydi” diye ödememiş. Ailelerin açtığı davada karşı tarafta yer alan Maliye Bakanlığı, ‘davacıların sebepsiz zenginleşmesi’ diyerek davanın reddini istemiş. Maliye Bakanlığı’nın mahkemeye gönderdiği dilekçede “İHH’nın İsrail devleti ile Gazze arasındaki sorunların herkesçe bilinmesi nedeniyle böyle bir saldırıya maruz kalınabileceği öngörülmek surumundadır” ifadeleri kullanılmış. Dilekçede hiç utanmadan çehitlerin yakınlarına “davacının uğradığı maddi ve manevi zararı ispatlamalı”, “adli tıpça fiziksel zarar raporlanmalıdır “vb. gibi gerekçelerle iş mahkeme salonlarında yokuşa sürülüyor. O aileler ki son derece büyük fedakarlıkla yakınlarını gemiye yolculadılar. Canlı yayındaki alçak bir cinayete karşı yıllardır yüreği yanan, tazminat istemeyen, sadece ve sadece sorumlu İsrailli yetkililerin cezalandırılmasını isteyen fedakar kimselerdir.
Parayı geçin bu durumda Mavi Marmara şehitlerinin mesulu kim sorusu çıkıyor ortaya, “tehlikeyi görseydin” diyene İHH ne cevap veriyor? İHH kalkıp açıklama yapmalıdır. Şehit yakınlarının burada devreden çıkması ve İHH’nın bu konuyu hallemesi gerekir. Buradaki sorumluluğu kimse Maliye Bakanlığı’na atarak kurtulamaz, Türkiye’de işlere kimin karar verdiğini herkes bilir.
Bu konunun buralara geleceğini çok öncelerden tahmin ediyordum. 2011 yıllarıydı. Mavi Marmara davasının sürüncemede gitmesinden dolayı çok rahatsızdım. Bir gün Hakan Albayrak’a telefon açıp rahatsızlığımı dile getirdim. Kendisi “Ömer bey, Davutoğlu Ortadoğuda çok önemli işler yapıyor, yapacak, ses çıkarmayalım. Ümmet’i Muhammed’in ittifakı, İttihad’ı İslam için Davutoğlu’nu yıpratmayalım” dedi. Tabii ben dinlemedim birçok yazı yazarak hükümetin İsrail politikalarına güvenilmemesi gerektiğini yazdım. Çünkü daha da öncesinde 2008’de MAZLUMDER başkanıyken Gazze katliamı için İsrail’li yetkililerin Türkiye’ye geldiklerinde zor durumda kalacakları suç duyurumuz için soruşturmaya Adalet Bakanlığının izin vermemesini iyi hatırlıyordum. 9 Aralık 2016’da düşen Mavi Marmara davasından sonra şimdi de tazminatlar şehitlerin yakınlarına verilmiyormuş. Maaşallah…bu halkın bu kadar balık hafızalı olmasına mı kanıyorlar, çok mu cür’etliler…inanılmazlar.
Gazze katliamı olduğu zaman bizzat Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’i de ziyaret ederek İsrallli yetkililerin katliamı yaptıkları sabit olduğunu, fosfor bombası kullandıklarının derneğimizce Filistinli yaralıların üzerinden alınan ve İTÜ laboratuarlarında ispatlanmış olduğunu ve bu yüzden TCK’daki evrensel ceza ilkesi gereği bu kişilerin yargılanması, Türkiye’ye giriş yaptıkları zaman hukuken zor durumda kalması için suç duyurusu yapmıştık. Bu suç duyurusu dünyada büyük yankı yapmış, ABD büyükelçiliği derneğimizi ziyaret ederek “amacımızın ne olduğu ve nereye kadar gitmek istediğimizi” sormuştu. Bakan ziyaretimizde yönetim kurulumuza hükümet yetkililerinin sert açıklamalar yaptığı o sıralar konunun Erdoğan’la istişare etmeden karar verilemeyecek boyutta olduğunu söylemişti. Ardından konu soğutulmuş, gündemden düşünce Adalet Bakanlığının soruşturmaya izin vermediği açıklanmış, biz dernek olarak büyük şok yaşamıştık ancak kamuoyu konuyu unuttuğu için mesele kapanmıştı.
Mavi Marmara konusu bir iflastır. İslamcılık politikalarının ve hükümetin iflasıdır. Önce İsrail’le anlaşma, sonra davanın düşürülmesi şimdi de şehit yakınlarına tazminat ödenmemesi nasıl bir cür’etle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Bu ülkedeki İslamcılar hep ajite edilip, meydanlarda kullanılacak sonra bir kenara atılacak kişiler midir? Bu ülkede İslamcılık iktidar duvarına toslayınca gıkı çıkmayan bir ideoloji midir? Önce meydanlarda ajitasyon, “One Minute” , sonra “giderken bana mı sordunuz” en sonunda da alınan tazminatı şehit yakınlarına vermemek için yüz kızartıcı bahaneler…
Ülkede demokrasi bilinci olmadıkça bu inanılmaz olaylarda toplum yöneticilerden “bizimkiler ” diyerek hesap sormamaya devam eder. Bizim için bu sonuç yeni bir sonuç değil, 2008’de yaşadığım büyük hayal kırıklığından sonra yıllardır söylediğim doğal bir sonuçtur. Çok değil 2-3 yıl önce hükümetin Mavi Marmara için de 2008’deki hayal kırıklığını devam ettireceğini söylediğimde eleştiren İslamcılarımız şimdi büyük şaşkınlık içinde. Şaşırmayın, çok yanlışı hazmettiniz bunu da hazmetmiş olursunuz, çünkü demokrasi ölçünüz yok, başka kriterler hakim. sizin için…!
Ömer Faruk Gergerlioğlu www.omerfarukgergerlioglu.com
Ülkede demokrasi bilinci olmadıkça bu inanılmaz olaylarda toplum yöneticilerden “bizimkiler ” diyerek hesap sormamaya devam eder.
“KHK işine nasıl olsa alıştırdık, hukuksuzluğa ses çıkaran yok nasıl olsa, parayı da halledelim” diye düşündüler zahir… Başladılar her konuda pervasız ifadelere, kararlara imza atmaya…
Maliye, Mavi Marmara tazminatlarını “Sebepsiz zenginleşme” ve “İHH, İsrail saldırısını öngörmeliydi” diye ödememiş. Ailelerin açtığı davada karşı tarafta yer alan Maliye Bakanlığı, ‘davacıların sebepsiz zenginleşmesi’ diyerek davanın reddini istemiş. Maliye Bakanlığı’nın mahkemeye gönderdiği dilekçede “İHH’nın İsrail devleti ile Gazze arasındaki sorunların herkesçe bilinmesi nedeniyle böyle bir saldırıya maruz kalınabileceği öngörülmek surumundadır” ifadeleri kullanılmış. Dilekçede hiç utanmadan çehitlerin yakınlarına “davacının uğradığı maddi ve manevi zararı ispatlamalı”, “adli tıpça fiziksel zarar raporlanmalıdır “vb. gibi gerekçelerle iş mahkeme salonlarında yokuşa sürülüyor. O aileler ki son derece büyük fedakarlıkla yakınlarını gemiye yolculadılar. Canlı yayındaki alçak bir cinayete karşı yıllardır yüreği yanan, tazminat istemeyen, sadece ve sadece sorumlu İsrailli yetkililerin cezalandırılmasını isteyen fedakar kimselerdir.
Parayı geçin bu durumda Mavi Marmara şehitlerinin mesulu kim sorusu çıkıyor ortaya, “tehlikeyi görseydin” diyene İHH ne cevap veriyor? İHH kalkıp açıklama yapmalıdır. Şehit yakınlarının burada devreden çıkması ve İHH’nın bu konuyu hallemesi gerekir. Buradaki sorumluluğu kimse Maliye Bakanlığı’na atarak kurtulamaz, Türkiye’de işlere kimin karar verdiğini herkes bilir.
Bu konunun buralara geleceğini çok öncelerden tahmin ediyordum. 2011 yıllarıydı. Mavi Marmara davasının sürüncemede gitmesinden dolayı çok rahatsızdım. Bir gün Hakan Albayrak’a telefon açıp rahatsızlığımı dile getirdim. Kendisi “Ömer bey, Davutoğlu Ortadoğuda çok önemli işler yapıyor, yapacak, ses çıkarmayalım. Ümmet’i Muhammed’in ittifakı, İttihad’ı İslam için Davutoğlu’nu yıpratmayalım” dedi. Tabii ben dinlemedim birçok yazı yazarak hükümetin İsrail politikalarına güvenilmemesi gerektiğini yazdım. Çünkü daha da öncesinde 2008’de MAZLUMDER başkanıyken Gazze katliamı için İsrail’li yetkililerin Türkiye’ye geldiklerinde zor durumda kalacakları suç duyurumuz için soruşturmaya Adalet Bakanlığının izin vermemesini iyi hatırlıyordum. 9 Aralık 2016’da düşen Mavi Marmara davasından sonra şimdi de tazminatlar şehitlerin yakınlarına verilmiyormuş. Maaşallah…bu halkın bu kadar balık hafızalı olmasına mı kanıyorlar, çok mu cür’etliler…inanılmazlar.
Gazze katliamı olduğu zaman bizzat Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’i de ziyaret ederek İsrallli yetkililerin katliamı yaptıkları sabit olduğunu, fosfor bombası kullandıklarının derneğimizce Filistinli yaralıların üzerinden alınan ve İTÜ laboratuarlarında ispatlanmış olduğunu ve bu yüzden TCK’daki evrensel ceza ilkesi gereği bu kişilerin yargılanması, Türkiye’ye giriş yaptıkları zaman hukuken zor durumda kalması için suç duyurusu yapmıştık. Bu suç duyurusu dünyada büyük yankı yapmış, ABD büyükelçiliği derneğimizi ziyaret ederek “amacımızın ne olduğu ve nereye kadar gitmek istediğimizi” sormuştu. Bakan ziyaretimizde yönetim kurulumuza hükümet yetkililerinin sert açıklamalar yaptığı o sıralar konunun Erdoğan’la istişare etmeden karar verilemeyecek boyutta olduğunu söylemişti. Ardından konu soğutulmuş, gündemden düşünce Adalet Bakanlığının soruşturmaya izin vermediği açıklanmış, biz dernek olarak büyük şok yaşamıştık ancak kamuoyu konuyu unuttuğu için mesele kapanmıştı.
Mavi Marmara konusu bir iflastır. İslamcılık politikalarının ve hükümetin iflasıdır. Önce İsrail’le anlaşma, sonra davanın düşürülmesi şimdi de şehit yakınlarına tazminat ödenmemesi nasıl bir cür’etle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Bu ülkedeki İslamcılar hep ajite edilip, meydanlarda kullanılacak sonra bir kenara atılacak kişiler midir? Bu ülkede İslamcılık iktidar duvarına toslayınca gıkı çıkmayan bir ideoloji midir? Önce meydanlarda ajitasyon, “One Minute” , sonra “giderken bana mı sordunuz” en sonunda da alınan tazminatı şehit yakınlarına vermemek için yüz kızartıcı bahaneler…
Ülkede demokrasi bilinci olmadıkça bu inanılmaz olaylarda toplum yöneticilerden “bizimkiler ” diyerek hesap sormamaya devam eder. Bizim için bu sonuç yeni bir sonuç değil, 2008’de yaşadığım büyük hayal kırıklığından sonra yıllardır söylediğim doğal bir sonuçtur. Çok değil 2-3 yıl önce hükümetin Mavi Marmara için de 2008’deki hayal kırıklığını devam ettireceğini söylediğimde eleştiren İslamcılarımız şimdi büyük şaşkınlık içinde. Şaşırmayın, çok yanlışı hazmettiniz bunu da hazmetmiş olursunuz, çünkü demokrasi ölçünüz yok, başka kriterler hakim. sizin için…!
Ömer Faruk Gergerlioğlu www.omerfarukgergerlioglu.com
Ülkede demokrasi bilinci olmadıkça bu inanılmaz olaylarda toplum yöneticilerden “bizimkiler ” diyerek hesap sormamaya devam eder.
“KHK işine nasıl olsa alıştırdık, hukuksuzluğa ses çıkaran yok nasıl olsa, parayı da halledelim” diye düşündüler zahir… Başladılar her konuda pervasız ifadelere, kararlara imza atmaya…
Maliye, Mavi Marmara tazminatlarını “Sebepsiz zenginleşme” ve “İHH, İsrail saldırısını öngörmeliydi” diye ödememiş. Ailelerin açtığı davada karşı tarafta yer alan Maliye Bakanlığı, ‘davacıların sebepsiz zenginleşmesi’ diyerek davanın reddini istemiş. Maliye Bakanlığı’nın mahkemeye gönderdiği dilekçede “İHH’nın İsrail devleti ile Gazze arasındaki sorunların herkesçe bilinmesi nedeniyle böyle bir saldırıya maruz kalınabileceği öngörülmek surumundadır” ifadeleri kullanılmış. Dilekçede hiç utanmadan çehitlerin yakınlarına “davacının uğradığı maddi ve manevi zararı ispatlamalı”, “adli tıpça fiziksel zarar raporlanmalıdır “vb. gibi gerekçelerle iş mahkeme salonlarında yokuşa sürülüyor. O aileler ki son derece büyük fedakarlıkla yakınlarını gemiye yolculadılar. Canlı yayındaki alçak bir cinayete karşı yıllardır yüreği yanan, tazminat istemeyen, sadece ve sadece sorumlu İsrailli yetkililerin cezalandırılmasını isteyen fedakar kimselerdir.
Parayı geçin bu durumda Mavi Marmara şehitlerinin mesulu kim sorusu çıkıyor ortaya, “tehlikeyi görseydin” diyene İHH ne cevap veriyor? İHH kalkıp açıklama yapmalıdır. Şehit yakınlarının burada devreden çıkması ve İHH’nın bu konuyu hallemesi gerekir. Buradaki sorumluluğu kimse Maliye Bakanlığı’na atarak kurtulamaz, Türkiye’de işlere kimin karar verdiğini herkes bilir.
Bu konunun buralara geleceğini çok öncelerden tahmin ediyordum. 2011 yıllarıydı. Mavi Marmara davasının sürüncemede gitmesinden dolayı çok rahatsızdım. Bir gün Hakan Albayrak’a telefon açıp rahatsızlığımı dile getirdim. Kendisi “Ömer bey, Davutoğlu Ortadoğuda çok önemli işler yapıyor, yapacak, ses çıkarmayalım. Ümmet’i Muhammed’in ittifakı, İttihad’ı İslam için Davutoğlu’nu yıpratmayalım” dedi. Tabii ben dinlemedim birçok yazı yazarak hükümetin İsrail politikalarına güvenilmemesi gerektiğini yazdım. Çünkü daha da öncesinde 2008’de MAZLUMDER başkanıyken Gazze katliamı için İsrail’li yetkililerin Türkiye’ye geldiklerinde zor durumda kalacakları suç duyurumuz için soruşturmaya Adalet Bakanlığının izin vermemesini iyi hatırlıyordum. 9 Aralık 2016’da düşen Mavi Marmara davasından sonra şimdi de tazminatlar şehitlerin yakınlarına verilmiyormuş. Maaşallah…bu halkın bu kadar balık hafızalı olmasına mı kanıyorlar, çok mu cür’etliler…inanılmazlar.
Gazze katliamı olduğu zaman bizzat Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’i de ziyaret ederek İsrallli yetkililerin katliamı yaptıkları sabit olduğunu, fosfor bombası kullandıklarının derneğimizce Filistinli yaralıların üzerinden alınan ve İTÜ laboratuarlarında ispatlanmış olduğunu ve bu yüzden TCK’daki evrensel ceza ilkesi gereği bu kişilerin yargılanması, Türkiye’ye giriş yaptıkları zaman hukuken zor durumda kalması için suç duyurusu yapmıştık. Bu suç duyurusu dünyada büyük yankı yapmış, ABD büyükelçiliği derneğimizi ziyaret ederek “amacımızın ne olduğu ve nereye kadar gitmek istediğimizi” sormuştu. Bakan ziyaretimizde yönetim kurulumuza hükümet yetkililerinin sert açıklamalar yaptığı o sıralar konunun Erdoğan’la istişare etmeden karar verilemeyecek boyutta olduğunu söylemişti. Ardından konu soğutulmuş, gündemden düşünce Adalet Bakanlığının soruşturmaya izin vermediği açıklanmış, biz dernek olarak büyük şok yaşamıştık ancak kamuoyu konuyu unuttuğu için mesele kapanmıştı.
Mavi Marmara konusu bir iflastır. İslamcılık politikalarının ve hükümetin iflasıdır. Önce İsrail’le anlaşma, sonra davanın düşürülmesi şimdi de şehit yakınlarına tazminat ödenmemesi nasıl bir cür’etle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Bu ülkedeki İslamcılar hep ajite edilip, meydanlarda kullanılacak sonra bir kenara atılacak kişiler midir? Bu ülkede İslamcılık iktidar duvarına toslayınca gıkı çıkmayan bir ideoloji midir? Önce meydanlarda ajitasyon, “One Minute” , sonra “giderken bana mı sordunuz” en sonunda da alınan tazminatı şehit yakınlarına vermemek için yüz kızartıcı bahaneler…
Ülkede demokrasi bilinci olmadıkça bu inanılmaz olaylarda toplum yöneticilerden “bizimkiler ” diyerek hesap sormamaya devam eder. Bizim için bu sonuç yeni bir sonuç değil, 2008’de yaşadığım büyük hayal kırıklığından sonra yıllardır söylediğim doğal bir sonuçtur. Çok değil 2-3 yıl önce hükümetin Mavi Marmara için de 2008’deki hayal kırıklığını devam ettireceğini söylediğimde eleştiren İslamcılarımız şimdi büyük şaşkınlık içinde. Şaşırmayın, çok yanlışı hazmettiniz bunu da hazmetmiş olursunuz, çünkü demokrasi ölçünüz yok, başka kriterler hakim. sizin için…!
Ömer Faruk Gergerlioğlu www.omerfarukgergerlioglu.com