Türkiye’de büyük iddialarla ABD ve Batının desteğinde
iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 15 yıllık iktidarında Türkiye’nin
bugün geldiği durum için söylenebilecek en net cümleyi CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu dün gerçekleştirdiği ve milyonlara hitab ettiği ‘Adalet
Mitingi’nde söyledi:
“Bugün Türkiye dikta dönemi yaşıyor.”
Özellikle 15 Temmuz şaibeli darbe girişiminden beş
gün sonra ilan edilen Olağanüstü Hal’den sonra Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarı tam bir ‘Adaletsiz Kalkınma Partisi’ne dönüştü. Adaletsizlik toplumun
her kesimini kuşattı. Hakimler ve savcılar verdiği kararlardan dolayı
tutuklanmaya başlandı. Yargı bütünüyle iktidar partisinin hizmetine girdi. Kalkınma
ise sadece AK Partililere yönelik bir seyir takip etmeye başladı. İş dünyasında
AK Partili olan, AKP’ye destek verenler kalkındırılırken, ötekilerin mallarına
mülklerine çökülmeye başlandı.
AK Parti iktidara geldiğinde Türkiye’nin sadece Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerini kapsayan bir OHAL vardı. AKP Kısa sürede bunu
kaldırdı. Fakat ülkede gerçekleştirmek istedikleri gizli gündemlerini OHAL
olmadan gerçekleştiremeyeceklerini gördüklerinde ülkenin bütününde OHAL ilan
edilmesi için bir gerekçe aramaya başladılar. O gerekçe 15 Temmuz darbe girişimi
ile Erdoğan’ın deyimiyle ‘Allah’ın bir lutfu’ olarak görüldü ve Türkiye
adaletsiz, hukuksuz, anayasasız tek adam yönetimine sürüklendi.
OHAL uygulamaları altında yapılan sonucu şaibeli ve
tartışmalı olan Anayasa Değişikliği referandumu ile olağanüstü hal rejimi yerleştirildi.
Toplumda konuşanın tutuklandığı ya da terörist diye yaftalandığı bir döneme
geçildi. Bu da korku ikliminin oluşmasına yol açtı.
Toplumun belli kesimlerine karşı bir şeytanlaştırma
politikası güdülmeye başlandı. Adalet iktidarın denetimine alındı ve Türkiye’de
suçun bireyselliği ortadan kaldırılarak kitleler suçlanmaya, terörist ilan edilmeye
başlandı.
Böyle bir ortamda önce adalet yok oldu. Adalet yok
olunca toplumda huzursuzluk arttı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı
adalet yürüyüşü ile önce işte bu korku ikliminin kırılması amaçlanıyordu. Kılıçdaroğlu
dün Maltepe’de milyonlara hitab ettiği bir bir mitingle noktaladığı adalet
yürüyüşünde özellikle hakim ve savcılara seslendi ve onlara “Korkmayın, dik
durun. Siz dik durursanız toplumda dik durur” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’de bugün uygulanan tek adam
hukukunu tanımlamak için Hitler Almanya’sının hukukunda verdiği örnek çok
manidardı:
“Hitlerin bir adalet müşaviri vardı. Hakimlere karar
vermeden önce kendinize şunu sorun, ‘benim yerimde Führer olsa nasıl karar
verirdi?’ diyordu. Aynı oyun bugün Türkiye’de oynanıyor. Hakim kimsenin önünde
diz çökmez. Hakim kimsenin önünde ayağa kalkmaz. Buradan bütün yargıçlara ve
savcılara sesleniyorum. Adaletin hakkını korumak benim kadar sizin de
görevinizdir. Dik durun, onurlu durun, vicdanınızın sesine göre karar verin.
Saraydan talimat geliyorsa elinizin tersiyle itin. Onurlu durun, çocuklarınıza
güzel bir miras bırakın.”
Türkiye’nin Ana muhalefet Partisi ülkenin en büyük
problemini, iktidar partisinin bizzat ürettiği ve topluma dayattığı
Adaletsizlik problemini çok iyi tespit etmiş görünüyor ve bu sorunun üzerine
gitmeye çalışıyor. Bunun için Ankara’dan başlatılan 450 kilometre katedilen
yürüyüş ile Maltepe’de sonlandırılan yürüyüş çok iyi bir turnusol görevi
görüyor. Türkiye’de yaşanan adaletsizlikleri bütün dünyaya ilan ediyor,
Adaletsizlerin yüzüne çarpıyor.
İşin ironik yanı şu: CHP, Türkiye’de adaleti tesis edecek parti ümidini yeşertmeye
başlıyor. Adaletsizlik sopası ile toplumu kendi çıkarları yönünde sürmeye çalışan
Adaletsiz Kalkınma Partisi’ni ürkütüyor!