Ahmet Nesin’den Adil Öksüz hakkında çarpıcı bir iddia
Ahmet Nesin, 15 Temmuz darbe girişiminin kilit ismi olduğu açıklanan firari Adil Öksüz hakkında çarpıcı bir iddiayı köşesine taşıdı.
“Adil Öksüz’ün nasıl ve neden ve niçin serbest bırakıldığını ve şu anda Türkiye’de mi, yurt dışında mı olduğunu bilen yok. Yer yarıldı Adil Öksüz yerin dibine gitti, asker bilmiyor, polis bilmiyor, MİT bilmiyor, en kötüsü enişte de bilmiyor. Zaten enişte bile bilmiyorsa Adil Öksüz neden aranır ki, ne önemi vardır ki, bence gereksiz yere haftada bir Öksüz için ortalığı vesveseye veriyorlar, karıştırıyorlar. Gizli ve anidenbire yapılmaya kalkışılan bir darbeyi, darbe yapılan kişiye bildiren bir enişte, anidenbire yapılmaya çalışılan darbenin başındaki adamın yerini bilmiyorsa, o adam darbe girişiminin başındaki adam değildir, hatta bence darbe girişimi köyünden bilem değildir.” diyen Ahmet Nesin’in ArtıGerçek’te yayımlanan yazısı şöyle:
15 Temmuz gecesinden önce kaç kişi Adil Öksüz’ü tanıyordu bilemem ama o günden beri adamın ismini 7’den 70’e ezberledik. Kendisiyle ilgili bilmediğimiz kalmadı gibi bişey, hangi dakika ne yaptığına kadar biliyoruz. Biliyoruz, çünkü adam heran elimizde, daha doğrusu elimizdeymiş ama 15 Temmuz’u 5 geçe ya da 10 geçe bir “PÜFFFF” olmuş, şimdi bulabilene Aşk olsun.
Esasında Adil Öksüz yakalansa orta-doğu ve balkanların ve hatta dünyanın en traji-komik darbesi açıklanacak. Kimin başlattığını Adil Öksüz biliyor, kimler kaytardı ya da hiç bulaşmadı, alayını o biliyor. İşte bütün sorun burada düğümlenecekken yakalanan Adil Öksüz’ün nasıl ve neden ve niçin serbest bırakıldığını ve şu anda Türkiye’de mi, yurt dışında mı olduğunu bilen yok. Yer yarıldı Adil Öksüz yerin dibine gitti, asker bilmiyor, polis bilmiyor, MİT bilmiyor, en kötüsü enişte de bilmiyor. Zaten enişte bile bilmiyorsa Adil Öksüz neden aranır ki, ne önemi vardır ki, bence gereksiz yere haftada bir Öksüz için ortalığı vesveseye veriyorlar, karıştırıyorlar. Gizli ve anidenbire yapılmaya kalkışılan bir darbeyi, darbe yapılan kişiye bildiren bir enişte, anidenbire yapılmaya çalışılan darbenin başındaki adamın yerini bilmiyorsa, o adam darbe girişiminin başındaki adam değildir, hatta bence darbe girişimi köyünden bilem değildir.
Aylardır tartışılan ama bulunamayan Adil Öksüz olayında beynim gerilere, 9 Mart 1971 darbe girişimine gitti. Mahir kaynaklardan aldığımız bilgiye göre darbe girişimi işinde başı Madanoğlu çekiyor. Cemal Madanoğlu 27 Mayıs darbesinin başındaki komutan. Daha sonra Talat Aydemir darbe girişimlerinde de var ama emekli edilip cumhurrbaşkanı Cevdet Sunay tarafından Senato’ya atanıyor. 9 Mart darbe girişiminin de başında olduğu söyleniyor ve tutuklanıyor, darbenin başarısız komutanı hava kuvvetleri komutanı Muhsin Batur 12 Mart darbesini yapıp tutukluyor Madanoğlu’nu. Beraberinde İlhan Selçuk da tutuklanıyor ama en önemli kişi Mahir Kaynak.
Darbe girişiminden bikaç gün önce İlhan Selçuk, belki de ikna etmek amacıyla Aziz Nesin’i evine çağırıyor. Evin salonunda oturuyorlar ama İlhan Selçuk salonda dinleme aleti olduğundan şüphe ettiklerini ama bulamadıklarını söyleyip, konuşmayı yatak odasında yapmayı öneriyor. Selçuk’un bu önerisini Mahir Kaynak da onaylıyor ve yatak odasına geçiyorlar. Aziz Nesin o günü gülerek anlatırdı: “İlhan dinleme aletinden şüphelenirken, biz 2 ayaklı dinleme aleti Mahir Kaynak’la beraber yatak odasına gittik ve bütün konuşmaları kaydetmesine tanıklık ettik…” diye anlatır. Bildiğiniz gibi Mahir Kaynak göstermelik olarak da olsa hapis yatmamak için hemen MİT’in çalışanı olduğunu açıklamış, ölene değin öğretim üyeliğine ve gazeteciliğe devam etmiştir. İşte “Mahir kaynaklardan aldığımız habere göre” espirisi o günlere aittir ve bu gibi urumlarda hâlâ kullanılır.
İşte bu ve buna benzer onca deneyimden sonra ben Adil Öksüz’ün bu darbe girişiminin Mahir Kaynak’ı olduğunu iddia ediyorum. Yazının başlığı için büyük bir iddia diyebilirsiniz ama ben Adil Öksüz’ün sarayın bin küsur odasından birinde saklandığını düşünüyorum. Bu sistem en kolay saklanma sistemidir aynı zamanda. Bilhassa 12 Mart darbesi sırasında bunun komik örnekleri de vardır. Polis Mahir Çayan’ları sakladığı gerekçesiyle Yılmaz Güney’in evine baskın yapar. Yılmaz Güney “Haklısınız, tavan arasındalar, gidip alın…” der gülerek. Polisler o oyunculuk karşısında, Güney’le beraber gülüp ayrılırlar evden ve 10 dakika sonra Mahirler çıkarlar tavan arasından. Ulaş Bardakçı’nın da bisüre emniyetin önemli kişilerinden biri olan Ahmet Ateşli’nin üst katında kaldığı söylenir, apartman garantidedir ve gerçekten aranmaz…
Bu düşünceye nereden geldim biliyor musunuz, çok kısaca açıklayayım. Bir darbe girişiminden dolayı bin küsur askeri öğrenciyle, bin küsur erat kaçamayıp tutuklanmışsa Adil Öksüz’ün kaçma şansı sıfırdır. Bank Asya’nın şurekası dışarıdayken, şirket zoruyla maaşını almak için Bank Asya’dan kartı olanlar tutuklanıyorsa darbe lideri olduğu söylenen ve bütün bilgilere sahip birinin kaçma olasılığı yoktur. Necip Türk istihbaharatı kaçan herkesin yurt dışında oturduğu eve kadar biliyorsa, yurt dışında olsa Adil Öksüz’ün de nerede olduğunu bilir. Yaşadığımız koşullarda sadece biyer var ki, Türkiye’nin alayı gelse açıklayamazlar, o da sarayın bin küsur odasından biridir. Nediyeyim, mahir kaynaklardan aldığımız bilgiye göre adil düzenin öksüzü oralarda biyerlerde… En azından benim içime öyle doğuyor, onlar da edindikleri deneyimlere göre bence Mahir Kaynak’da düştükleri yanlışa düşmek istemiyorlar.
İkinci nedenim çok alışık olduğumuz bişey esasında, bu anlatacağımı eski kuşaklar da yaşadı, 68 kuşağı da, benim gibi 78 kuşağı da… Her örgütün içinde MİT’in ve K Masası’nın (Komünizm Masası) adamları vardı. Kimi şeyleri istediğin kadar inkar et, onlar tamamını bilmese de bitakım olayları biliyorlardı. Sistem biraz değişti ve bu gibi insanlar tam olarak deşifre edilmemek adına “İtirafçı” diye lanse edildiler. Bir kısmı da “Vay be, ben bunların bu kadar alçak olduklarını bilmiyordum!..” açıklamalarıyla herkesi şaşırttı. Bunlar son ana kadar herşeyin içinde olmalarına karşın, sanki bütün olayın yabancısıymış gibi onlarla aynı yağmur altında yürüyenler kadar şaşkındılar. Oysa biz hiçbirine şaşırmıyorduk, çünkü bu olacakları yıllasr öncesinden yazmıştık. Bu söylediklerime en iyi örnek Hüseyin Gülerce’dir. Gülerce Gülen hareketine sızmış bir ajan olmayabilir ama 17-25 Aralık operasyonundan sonra yaptıklarını bir ajan dahi onun kadar yapamazdı. Gülerce bildiği ne varsa öttü, bir kısmı bizim bilmemiz kadarıydı ama bir de bizim bilmediklerimiz var ki, onlar yıllar içinde ortaya çıkacak zaten.
Adil Öksüz olayına neden böyle baktığımı açıklamaya çalıştım. Adil Öksüz bir Gülerce mizanseni de olabilir, başka bişey de. Ama o Gülerce gibi bunu rahat bir şekilde yapamaz, çünkü onun üstünü örteceği bir gazetecilik gibi mesleği yok. Benim tahminim, Adil Öksüz’ün nerede olduğunu en iyi Recep Tayyip Erdoğan biliyor, dediğim gibi belki de çok yakınında.
Her yazımın sonunda yazdığım gibi bu dizi devam edecek ve sonraki yazımın başlığı “EŞYALARA ZARAR VERMEYEN F 16 BOMBALARI BURADA, GEL VATANDAŞ GEL”