Zafer Polat- Melboune-Sydney
Scott C. Alexander; “Erdoğan çok kurnaz bir
siyasetçi. Darbeyi ‘Allah tarafından bir lütuf’ olarak gördü. İnsanları bazı
fikirlerle manipüle etti. Cemaati hedef tahtasına koydu. Hizmet’i sevmeyenleri
de yanına çekmek için, karalamak çok etkili bir yöntem oldu. Aynı taktikle,
Meksikalıları ‘tecavüzcü’ diye gösterip onları milletin gözünde kötü gösteren
Trump gibi Erdoğan’ın da, Gülen Hareketi’ni kötülemek ve yok etme haricinde
başka bir çabası var mı acaba? ”
dedi.
Deakin Üniversitesi Melbourne Araştırma Merkezi’nde gerçekleşen ve ABC Haber Kanalı Sunucularından Beverley O’Connor’ın moderatörlüğünü yaptığı panele, Amerikalı Akademisyen Alexander’ın yanı sıra, Deakin Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Yılmaz da konuşmacı olarak katıldı. Deakin Üniversitesi, Küreselleşme
Enstitüsü ile Avustralya Kültürlerarası Diyalog (AIS) Merkezi’nin, ortak
girişimiyle düzenlenen ‘Kontrollü Darbe Girişimi ve Erdoğan Türkiye’si konulu
panelde konuşan Chicago’daki Teoloji Merkezi Yöneticilerinden Doç. Dr. Scott C.
Alexander; 15 Temmuz Kontrollü Darbe girişiminin bıraktığı etkilere ve
gerçeklere dikkat çekti. Alexander; “Erdoğan çok kurnaz bir siyasetçi.
İnsanları belli fikirlerle manipüle etti. Ama bunu da çok beceriksizce yaptı.
Darbeyi ‘Allah tarafından bir lütuf’ olarak gördü. Toplumda memnuniyetsizler
arttığı için ‘dışarda bir düşman var’ deyip insanların kafasında düşman
oluşturmaya çalıştı. Ve Hizmet Hareketi’ni hedef tahtasına koydu. Çünkü
Hizmet’i sevmeyenler de vardı. Bunları yanına çekmek için, Hizmet’i karalamak ve
kötülemek çok etkili bir yöntem oldu” dedi. Aynı taktiğin, ABD’de,
Meksikalı’lara yönelik yapıldığına dikkat çeken ABD’li Akademisyen; “Trump’ın
da, Meksikalı’ları tecavüzcü diye gösterip onları milletin gözünde kötü
göstermesi gibi, Erdoğan’ın da, Gülen Hareketi’ni kötülemek ve yok etme
haricinde başka bir çabası var mı acaba? ” dedi.
TRUMP’IN MEKSİKALI’LARA YAPTIĞINI, ERDOĞAN, HİZMET HAREKETİ’NE YAPIYOR
Tayyip Erdoğan’ın; Suriyeli mülteciler ve
Filistin problemi gibi önemli konuları kullanarak, fırsata çevirdiğini ve böyle
bir dönemde Arap dünyasında da popülaritesini sağlamlaştırdığına dikkat çeken Alexander; “Çünkü bir Türk lider
için Arap toplumunda saygın biri olmak çok önemliydi. Ayrıca, Suriyelilere de
kapıları açıp, ‘bunlar bizim kardeşlerimiz’ diye konuşması da onu, özellikle
Arap toplumu tarafından kahraman bir figür haline getirdi. Ayrıca Filistin ile
ilgili konuşmaları ile de insanları etkiledi diyebiliriz. O da bunun
farkındaydı. Ve böylece bu başarısız darbe girişimi ve Hizmet Hareketi’ni bu
darbenin içindeymiş gibi göstermek daha kolay oldu. Fakat Türkiye’de Hizmet
adına kayıp varmış gibi gözükse de, bu kaybın yüz katını Türk insanı yaşadı. Bu
olay bir yönüyle Hizmet Hareketi’nin dünyada tanınmasına neden oldu, vizyonunu
daha da genişletti. Erdoğan’ın, Gülen Hareketi’ni kötülemek ve yok etme
haricinde başka bir çabası var mı acaba? Türkiye’nin geleceği konusunda çok
karamsarım ” diye konuştu.
AKP İLE CEMAAT ARASINDA DOSTLUK YOKTU Kİ BOZULSUN
Scott C. Alexander;
kontrollü darbe girişiminde, özelde Hizmet Hareketi zarar görmüş gibi görünse
de genelde Türkiye halkı bu zararın yüz katına uğradığına dikkat çekerek; “Erdoğan,
kısa vadede bu darbenin ilk kazanını gibi gözükse de, asıl mağdur durumda olan
ama küresel anlamda kazanan Hizmet Hareketi oldu ” dedi. Bir kaç yıl
öncesine kadar demokrasi konusunda örnek gösterilebilecek ülke olan
Türkiye’nin, bugün diktatörlükle yan yana olan bir ülkeye dönüştüğüne işaret
eden Alexander, “15 Temmuz Darbe girişiminin kazananı yok” dedi.
SADECE CEMAAT DEĞİL, KÜRTLER, ALEVİLER VE SOSYAL DEMOKRATLAR DA BEDEL ÖDÜYOR
Siyasi darbe girişiminin,
Türkiye’nin demokratik yüzünü yok ettiğini ve AKP’nin de demokratik
enstitülerin gelişmesine, ülkeye demokrasi gelmesine OHAL ile yok edildiğini hatırlatan Scott C.
Alexander, ‘Gülen ile Erdoğan arasında var olduğu’ gibi gözüken ilişkilere
dikkat çekti. Alexander; “Bildiğim kadarıyla, birkaç programda bir araya
gelmişiler ve çok az diyalog olmuş aralarında. Türk siyasetini takip edenler;
Hizmet Hareketi’nin, AKP’nin iktidarda kalmasında büyük bir rol oynadığını
söylüyorlar. Ancak Hocaefendi’nin, direkt AKP’ye destek olunması konusunda
herhangi bir söylemi olmadı. AKP ve Hizmet birliği şeklinde bir arkadaşlık
yoktu ki, bozulsun. Bu iki kişi arasında bir dostluk yoktu ki, daha sonra
kötüye gitsin. Ben Erdoğan’ın perspektifinden konuyu ele alacak olursam. Milli
Görüşçü klasik İslami görüşten gelen İslami bir hükümet hedefleyen bir
siyasetçiydi. Siyasal İslam’a doğru bir akım söz konusuydu. Fethullah Gülen
veya Hizmet Hareketi’nin ise; Siyasi İslam
gibi bir söylemi hiç mi hiç olmadı. Gerçekten Erdoğan Hizmet Hareketini
derinden anlamış olsaydı, aslında bu kitlenin, bir Sivil Toplum Hareketi
olduğunu anlardı. Toplumu kucaklayan, hitap eden, daha çoğulcu toplumun meydana gelmesine katkı
sunan, kimseyi dışlamayan ve hükümetten bağımsız olup herhangi bir siyasi
partiye bağlı olmayan bir yapı… İşte Fethullah Gülen bunu başardı. Erdoğan, Hizmeti yüzeysel anlamış, derinden anlayamamış. Böyle bir sivil toplum hareketi
olamaz deyip, kendisine rakip gibi gördü ” şeklinde konuştu.
ERDOĞAN, HIRSIZLIĞA DEVAM EDEREK, ‘HİZMET’İN MALLARINI
TARAFTARLARINA VERİYOR
Öte yandan Prof. Dr. İhsan Yılmaz
da, AKP’nin 2011’den itibaren güç zehirlemesini yaşadığını belirtti. Gezi
Parkı’ndaki olaylarıyla bunun su yüzüne çıktığına dikkat çeken Yılmaz, Türkiye’de sadece Hizmet Hareketi
mensuplarının değil; Kürt toplumu, Aleviler ve Sosyal Demokratlar’ın da
ezildiğini ve halen büyük bedel ödemeye devam ettiklerini ifade etti. Geçmişte,
Türkiye’yi batılı yapmaya çalışanların, ilim adamlarını hapse atarak, medreseleri kapatarak ve ezanı Türkçeleştirerek yaptığına dikkat
çeken Yılmaz; “Sadece İslam’ı yaşayanlar değil, ülke nüfusunun yüzde 20’sini
oluşturan Kürtler, yüzde 10 civarındaki Alevi toplumu ve Sosyal Demokratları da
ezilen bu sınıflarda yer alıyor. Bu
kesimler, Kemalist olmadığı için ‘ulusun düşmanı’ gibi gösteriliyordu. Bugün Hizmet Hareketini
göstermeye çalıştıkları gibi; Kürtler ve Aleviler de dış güçlerin kuklası
olarak görülüyordu. Ayrıca her 10 yılda
bir darbe olan bir ülke. AKP bunun üzerine kuruldu. 1990’lı yıllarda Avrupa Birliği bir
Hristiyan teşkilatıdır diyorlardı. Ancak daha sonra bu
fikirlerle gidemeyeceklerini anladılar, Kendim de, ‘Türkiye’yi bir AB ülkesi
gibi yapacaklar’ diye zamanında onları
çok destekledim. Liberal Demokratlar, Gülen Grubu ve hepsi AKP hakkında çok
pozitif düşünüyorlardı. Erdoğan, bu düşünceleri yüzünden TIME dergisine kapak
bile olmuştu. Hatta İslam dünyasının parlayan bir yıldızı gibi görülüyordu.
İslam, demokrasi ve laiklik bir arada olabilir diyorlardı. Belli bir müddet
bunu çok iyi götürdüler. Ama şimdi medyanın %95’i, Erdoğan’ın kontrolünde. Bir
tarafta İslam diyen liderler var, diğer taraftan yolsuzluğu, hırsızlığı
meşrulaştırıyorlar. Tabiidir ki tüm bunlar gençleri İslam’dan uzaklaştırıyor.
Erdoğan, hâlâ hırsızlık
yaparak, Hikmet’e ait kurumlardan kalanları taraftarlarına peş keş çekiyor. Hizmet’e
ait bütün kurumları yandaşlarına veriyor. Erdoğan’ın herhangi bir planı yok”. diye
konuştu.