ENES CANSEVER/HAFTANIN YORUMU
Bayramı, seven, sevilen dostlarımızın
sevinci ve mutluluğu arasında kocaman bir köprü olarak zikrederiz, hep…
Huzurla dolup taştığımız anlar, bayramımız olur bizim, sizin ve onların
inşallah...
Ama ne acıdır ki, nereden bakarsanız bakın, ister makro, ister mikro, her
düzeyde sefaletle, yüz yüzeyiz.
Zulüm urbaları kol geziyor…
Yeryüzünü cennet; her günü bayram kılması gereken insanoğlu, ne yazık ki
her yanı cehenneme, dünyayı zalimlerin otağı kılmakla meşgul…
Zalim ve zulüm kol kola, inananlar ise; lime lime ediliyor.
İslam coğrafyasındakiler de, farklı ülkelerdeki inananlar da gaddarların,
diktatörlerin paletleri altında kan ağlıyor.
Ne yazık ki, kendine demokrat devletlerin ve lider kılıklı zalimlerin kılı kıpırdamıyor.
Güneydoğu Asya
ülkesi Myanmar’da Müslümanlar, etnik katliamla karşı karşıya.
2-3 bin kişinin katledildiği belirtiliyor, ama müdahil
olan yok.
Fanatik Budist gruplar
tarafından işkencelere, tecavüzlere ve sistematik katliamlara uğrayan Arakanlı
Müslümanlar, son beş yılın en büyük saldırısına karşı, yaşam mücadelesi
veriyor.
Arakan’da devam eden
çatışmalardan kaçıp, komşu Bangladeş’e girmeye çalışan Müslüman bir yavru, Naf
nehrinde devrilen bottan geri kalan cansız bedeni, yüreklerimizi kanatıyor.
Bu hazin tablo, yürek yakıcı
foto; tıpkı iki yıl önce bir başka diktatörün zulmünden kaçarken, Bodrum
sahillerinde, teknenin batması sonucu hayatını kaybeden 3 yaşındaki Suriyeli
Aylan Kurdi’nin hüzünlü hikâyesini ve dramını bize yeniden yaşattı.
Diğer taraftan, Uzakdoğu’da bir başka çılgın zuhur etti, sürekli füze
ateşleyip, o coğrafyayı tedirgin etmekle meşgul.
Deli, kuyuya taşlar yuvarlayınca, “akıllılar” sa yanıbaşında alkış tutuyor…
Yakın ülkeler tedirgin,Güney Kore, Japonya ve Avustralya’nın insanları olarak,
diken üstündeyiz.
Ya Ortadoğu coğrafyası farklı mı? Bu insanların, bayramı bayram gibi
kutladığını, hatırlayan var mı?
NASIRLAŞMIŞ VİCDANLAR!
Sürekli kan, sürekli gözyaşı…
Koreli diktatör çılgınlık peşinde, İslam coğrafyasının liderleri ise ‘Saltanat’
derdinde…
Rahmet ve merhamet diyarı kutsal toprakların nasırlaşmış Kralları ise; zevk-u
sefa meşgalesinde.
Medya, Suudi Kralı’nın bir aylık tatil masrafı, 100
milyon olduğunu yazıyor.
Mezara
merdiven dayamış 81 yaşındaki Kral, Fas’ın Tanca bölgesi tatil beldesindeki
harcamasının, ülkesinin yıllık turizm gelirinin yüzde 1,5’ine denk geldiği
belirtiliyor. Dile kolay 100 milyon dolar, sadece tatil harcaması…74 dönümlük bir arazide geçirdi,
şehrin en pahalı otellerinde kaldı, ‘Kutsal toprakların Kralı’…
İşin acı tarafı, Kral’ın tatil
harcaması, kutsal topraklara af dilemek, yeryüzüne adalet temennisinde bulunmak
için, mezkûr topraklarda tam da bugünlerde ellerini semaya açmış Hacılardan ve Müslümanlardan…
Bir tarafta zevk-u sefa, doyma bilmeyen şatafat, diğer taraftan ise mazlum
ve mağdur Yemen‘de,
7 milyon kişinin açlıkla
zor sefaleti…
Ekmek ve su bulamadığı için kelimenin tam
anlamıyla bir deri bir kemik kalan çocuklar, hayata gözlerini yumuyor her gün.
5 yaşın altında 2,3 milyon çocuk gıda bulamıyor, paslı vicdanlı Kral’ın yanı başındaki ülkede…
Afrika, Asya, Uzak Doğu, Orta Doğu hâsılı bir çok kıtada, diktatöryel
yönetim, zalim krallar, doyma bilmez Sultan’ların yönetimiyle oluşan sefaletler
ve dayanılmaz trajediler…
Peki, Anadolu’muz farklı mı?
Elbette hayır.
Anadolu, bir aralar umut yarımadası olmuş, tüm dikkatler bu kadim coğrafyaya
yönelmişti.
Mazlumların ve mağdurların kucağına dönmüş ve dönüşmüştü, kadim ve yürekli
Ana’dolu toprakları…
Ya bugün?
Analar bebekleriyle
bir yıldan beri, demir parmaklıkların arasında…
18 bin kadın,700’e
yakın çocuk, annesinin kucağında ve zalimlerin hıncıyla cezaevinde…
Doğumhanelerin
kapılarında polis, masum ve hasta anneleri tutuklamanın telaşında…
Masum annelere ve
yavrulara ‘terörist’ muamelesi yapılıyor, İslamcılar tarafından…
İnananların malına,
mülküne el konuluyor, haramiler tarafından…
İşkence, artık
hapishanelerde rutinleşmiş, durumda…
Taciz ve tecavüz
devlet memurlarının karakteri haline dönüşmüş…
Canımızı ve
malımızı teslim ettiğimiz, polis ev baskınlarında, insanların ziynet eşyasını
çalar hale gelmiş.
İnsanlar gündüz
gözüyle sokakta kaçırılıyor, sonra boş bir arazide öldürülür hale gelmiş.
Anneler işinden
atıldılar,atılıyorlar horyartça ve hukuksuzca…
Kesmedi, hapse
atıldılar…
Yine kesmedi, akla
hayale gelmedik işkenceye maruz kaldılar…
Ailelerin,
psikolojisi bozuldu…
İntihar haberleri
sıradanlaştı…
Sevgi Hemşire gibi,
intihar vakalarının haddi hesabı yok…
Gaddarca işinden
edildiği için önceki gün canına kıyan 3 çocuk annesi Sevgi Hemşire’nin en küçük
bebesi henüz 6 aylık.
Cadı avıyla 6 ay
polis gözetiminde yoğun bakımda tutulan, ailesiyle görüştürülmeyen Yargıtay Hâkimi
Mustafa Erdoğan, gaddarca ölüme terk edildi, cenazesi sonra eşine teslim edildi.
Yargıcın bu çığlığını Türkiye’de duyan oldu mu?
Neredeee?
Anadolu adeta lal
kesildi…
Ülkemiz sağır ve
dilsizlerin diyarına dönüştü…
Yetmedi…
Hıncını alamayan
hak, hukuk tanımazlar, Anadolu insanına adeta bir Soykırım uyguladı!
Hâlbuki ki,
hayatında karıncayı incitmemişti, insanlara yardım etmekten başka da bir
suçları yok cezaevinde tutsak olan 55 bin insanın…
Nobellik bir sivil hareket, eğitim demiş, sevgi demiş, yardımlaşma ve kaynaşma diyerek, dünyaya oksijen taşıyordu.
Ama bu coğrafyadaki kadim hastalıklar, birbirini yeme hastalığı nüksedince,
rengi soldu bu toprakların da, beti benzi attı her şeyin…
Binlerce kadın çocuk, masum bu yarımadada, esir adeta…
200 bini aşkın insan, işinden aşından oldu…
Kim ne derse, desin, bunun kitlesel bir kırımdan
farkı yok.
Hasılı hal böyle olunca, bayram gelmiş, gitmiş, bayrammış, değilmiş,
düşünecek halde değil, geniş kitleler için…
Ve de yer yüzündeki Müslümanlara…
Olan biten bu olunca, insanların dilinde o
pek hüzünlü Urfa türküsü,
“Bayram gelmiş neyime,
Kan damlar yüreğime”
Evet, “O, en iyi Vekil olan Allah’ın merhameti, rahmeti, sarsın her
yanı ve son bulsun, mazlumun iniltisi, yeryüzü cennete dönsün”deyip;
dualarla dillenmek düşer herhalde, hala yüreğinde acıma hissi taşıyanlara, vesselam…e.cansever@yepyeni.zamanaustralia.com.au