Tarih öğretmeni Gökhan Açıkkollu 15 Temmuz sonrası İstanbul’da gözaltına alındı.Açıkkol İstanbul Emniyet müdürlüğü’nün C bloğununun nezarethanesinde 13 gün gözaltında tutulduktan sonra vefat etmişti.
42 yaşındaki tarih öğretmeni Gökhan Açıkkollu’nun cenazesi, İstanbul’da izin verilmediği için eşinin memleketi Konya’da defnedildi. Ve namazı Diyanet imamı kıldırmayınca mahalle halkından bir kişi imamlık yaptı. Gökhan Açıkkollu’nun vefatıyla ilgili yürütülen soruşturma ise kapatıldı.
Gazeteci Bülent Ceyhan’ın haberine göre üstü kapatılan olaylar zinciri ve sonrası şöyle:Tarih öğretmeni Gökhan Açıkkollu (42), 1 yıl önce İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nin nezarethanesinde hayatını kaybetti. Darbeci olmakla suçlanarak 24 Temmuz 2016’da gözaltına alınan öğretmenin 13 gün boyunca psikolojik ve fiziki işkencelere maruz kaldığı belirlendi. Sağlık kontrolü için götürüldüğü her doktora yüzlerce kez tokat yediğini, kafasının duvara vurulduğunu, 26 Temmuz günü kaburgalarına tekme atıldığı için göğsündeki ağrısının dinmediğini anlattı. Tutanaklara geçen ifadeleri, doktor raporları ve ölümünden sonra Adli Tıp’ta yapılan otopsi sonucunda belgelendi. Otopside kaburgalarında kırık ve vücudunun bazı bölgelerinde kanamalar olduğu tespit edildi. Üstelik şeker ve panik atak hastası Açıkkollu’ya gözaltı sırasında açıklamaların aksine ilaçlarının verilmediği de belirlendi. Ailesi ölümünden sonra kendilerine teslim edilen eşyaların arasında her öğün iki kez alması gereken ilaçlarının hiç azalmamış olduğunu fark etti. Kayıtlara kalp krizi sonucu ölüm olarak geçen olayın ardından aile ‘işkenceyle ölüm’ bulguları üzerine savcılığa suç duyurusunda bulundu ve soruşturma açıldı.
‘DÖVE DÖVE ÖLDÜRDÜLER TANIKLIK YAPMAK İSTİYORUM”
Ancak daha ölümünün ilk dakikalarında basın açıklaması yaparak genç öğretmenin ölümünde bir kusur olmadığını ileri süren savcılık soruşturma aşamasında da skandala imza attı. Savcı Burhan Görgülü, ailenin sunduğu tanıkları bile dinlenmeden, “Olayda herhangi bir kimsenin kastı veya ihmali olmadığı” gerekçesiyle dava açılmasına gerek olmadığı belirterek dosyayı kapattı. Oysa onunla birlikte gözaltında kalan çok sayıda kişi tanıklık yapmak istediğini belirtmişti.
Tanıklardan biri Silivri Cezaevi’nde tutuklu bir avukattı. Avukat Engin Emrah Biçer, “Gökhan Açıkkollu ile birlikte kaldık. Kendisi gözaltında iken döve döve öldürülmüştür. Bu duruma en az 15 kişi şahittir” şeklinde cezaevi yönetimine bir dilekçe yazdı. Tutuklu bir Adli Tıp Uzmanının avukatı Gökhan Bey’in eşine ulaşarak, “Müvekkilim şahitlik yapmak istiyor. Gökhan Açıkkollu’nun şiddete maruz kalarak öldüğüne dair bilgi vermek istiyor” dedi.
Tanıklardan biri de halen tutuklu bir gazeteciydi. Ailesine, işkence davası açılırsa gördüklerini anlatacağını iletmişti. Doktor tutanaklarını ve Adli Tıp incelemelerini değerlendiren Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı da 18 Ocak 2017’de hazırladığı raporda, Açıkkollu’daki bulguların işkence tanısı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Fincancı, raporunda şeker hastalığı da bulunan Açıkkollu’nun kalp krizi sonucu ölümüne neden olan işkencenin tetikleyici neden olarak kabul edilmesi gerektiğini açıkladı.
Savcı Burhan Görgülü’nün bu bilgilerin hiçbirini dikkate almadan verdiği kovuşturmaya gerek olmadığı yönündeki kararına, avukatın eksik tahkikat yapıldığı gerekçesiyle itiraz etti. Ancak soruşturmanın yeniden açılması için yapılan başvuruya verilmesi gereken cevap 7 aydır gelmedi.
15 TEMMUZ, OĞLUNUN DOĞUM GÜNÜYDÜ
Gökhan Açıkkollu, 1997 Konya Selçuk Üniversitesi tarih Bölümü mezunuydu. Evli ve iki çocuğu vardı. Nevşehir, Aksaray ve Konya’da Hizmet Hareketine yakınlığıyla bilinen dershanelerde çalıştı. 2012 yılında KPSS sınavına girdi ve İstanbul’da bir Endüstri Meslek Lisesinde Tarih öğretmenliği yapmaya başladı. 15 Temmuz günü üniversite sınavına hazırlanan oğlunun doğum günüydü. Eşiyle birlikte gündüz hediyesini almış akşam da pasta kesmeyi planlamışlardı. Fakat evde darbe girişimi olduğunu öğrenmeleriyle bir anda her şey alt üst oldu. Sokaklarda asker veya polis yoktu ancak toplanan halkın arasından şiddetli silah sesleri gelmeye başlamıştı. Eşi, çocuklarına pencereye yanaşmamalarını, yerde oturmalarını söylerken Gökhan Açıkkkollu da, “Böyle bir şey bu devirde nasıl olabilir. Halk sokaklardayken darbe girişiminin bir örneği yok. Bir köprü kapatmayla nasıl darbe olabilir. Bu bambaşka bir şey” demişti.Darbeden bir hafta sonra okul müdürü kendisini arayıp açığa alındığını söyledi. Ailesi bir düğün için Konya’dayken 23 Temmuz gecesi saat 23:30 sularında bir anda polisler evini bastı.
EV BASKINI SIRASINDA DARP EDİLDİ ŞEKER KRİZİNE GİRDİ
Polislerin çağırması üzerine site yöneticisi de eşiyle birlikte eve geldi. Arama sırasında polislerin sayısı sürekli arttı 10’un üzerinde polise rağmen bir de maskeli polisler eve girdi. Maskeli polisler Gökhan Açıkkollu’yu yüzüstü yere yatırıp arkadan kelepçeledi. Bu sırada hem darp ediliyor hem de evde arama yapılıyordu. Açıkkollu avukat isteyerek suçunu sorması üzerine ise avukatlık bir durum olmadığı cevabı verilmişti.
Darp sırasında şeker krizine giren öğretmene yöneticinin tecrübesi sayesinde elleri kelepçeli olduğu halde insülin iğnesi yapılmış.
Yönetici kötü muamele karşısında “Ben tahammül edemiyorum çıkmak istiyorum. Burada böyle şeyler yapmayın” dese de çıkmasına izin verilmemiş. Hatta bir polis yöneticiye, “Bir de Aleviymişsin. Bu ve bunun yetiştirdiği öğrencileri bıraksak sizi de öldürecekler” demiş.
Arama sonrası TEM’e götürülen Gökhan öğretmene araba içinde de şiddet uygulandı. Öğretmen sağlık kontrolüne götürüldüğünde doktora yaşadıklarını detaylarıyla anlattı.
NE DEMEMİ İSTİYORSANIZ KABUL EDİYORUM ARTIK YETER!
Gökhan Açıkkollu’nun gözaltına alındığı ertesi gün ailesine haber verildi. Şeker ve panik atak hastası olduğu söylenmesine rağmen gözaltında ancak 4. gün ilaçlarının ve eşyalarının teslim edilmesine izin verildi. Gözaltında 8. gün barodan bir avukatla görüştürülebildi. Gökhan öğretmenin gözlüğünün kırıldığını yedek gözlük getirmeleri gerektiğini söylediğinde eşi Mümüne Açıkkollu, avukata Gökhan öğretmenin şiddet gördüğünden endişelendiğini söyledi. Ancak avukat herhangi bir şikâyet başvurusu yapmadı.
Gökhan öğretmen gözaltında kaldığı hemen her gün şiddete maruz kaldığını sağlık kontrolü için götürüldüğü doktorlara anlatmıştı. Gözaltında 3-4 kez fenalaşan Açıkkollu bir krize girdiği için Haseki Hastanesinde 4 saat gözetim altında kalmıştı. Ciddi ve kronik rahatsızlıklarına rağmen doktorlar nezarethanede kalabilir yazısı verdi.
Eşine, çocuklarına yönelik tehditlere, hakaretlere ve gördüğü şiddete dayanamayan Gökhan Açıkkollu, nezarethanede birlikte kaldığı kişilerin verdiği bilgiye göre, “Artık dayanamıyorum. Ne dememi istiyorsanız kabul ediyorum. Artık yeter. Yapmayın” diye bağırmıştı. Buna rağmen resmi ifadesi alınmadı.
NEZARETHANEDE KALBİ DURDU
Nezarethanede sabaha karşı 4 sularında Gökhan öğretmen kasılmış ve hırıltılı sesler çıkarmaya başlamıştı. Beraber kaldığı kişiler ona yardım etmeye çalışsa da sesinin ve solunumunun kesildiğini fark ettiler. Polis çağrılması üzerine koğuştan dışarıya çıkarılan Gökhan öğretmene ilk müdahale yan koğuştaki adli tıp doktorlarından geldi.
Gözaltındaki İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalında Profesör olan ve eski Adli Tıp Kurumu Başkanı Cengiz Haluk İnce yardım etmesi için uyandırıldığında saat 4.30 sularıydı. Bir başka Adli Tıp doktoru Lokman Başar, 5-6 dakika boyunca Açıkkollu’ya kalp masajı yaptı. Ardından İnce’de bir süre kalp masajı yaptı. İnce soruşturma kapsamında verdiği ifadesinde, “müdahale ettiğim esnada şahsın zaten öldüğünü anlamıştım” dedi. TEM Şubeye gelen 112 Acil Servis görevlileri de kalp masajı yapsa da Açıkkollu geri döndürülemedi.
İLAÇLARI EKSİLMEMİŞ HALDE AİLEYE TESLİM EDİLDİ
Gökhan Açıkkollu’nun hayatını kaybettiğini ailesi öğle saatlerinde Adli Tıp Kurumu’na çağrıldıklarında öğrendi. Cenazesinin İstanbul’da gömülmesine izin verilmeyeceği açıklandı. İstanbul’da ancak ‘Hainler Mezarlığı’ denilen yere gömülmesine müsaade edilebileceği, yıkanmadan cenaze namazı kılınmadan dini ritüeller uygulanmadan defin işlemi yapılabileceği belirtildi. Ailenin daha ifadesinin bile alınmamış olmasını, hüküm giymediğini, suçlanmadığını anlatmaya çalışması da yeterli olmadı. Aile mecburen cenazeyi Konya’ya götürmeye karar verdi. Cenazenin kokmaması için ilaçlanması gerekiyordu ancak Adli Tıp yetkilileri buna da izin vermeyince aile yakınları kendileri yapmak zorunda kalmıştı.
Açıkkollu hayatını kaybettikten sonra ailesi İstanbul Emniyeti TEM Şube’den eşyalarını almaya gittiğinde bir şokla karşılaştı. Verildiği söylenen ilaçlarının hiç eksilmediği fark edildi. Kırıldığı söylenen gözlüğü de önce çöpe atıldı denilmiş ısrar edilince getirilebilmişti.
OTOPSİDE KABURGASINDA KIRIK TESPİT EDİLDİ
Gökhan Açıkkollu, doktor kontrolünde sağ göğsünün altındaki kaburgasının çok ağrıdığını tekme vurulduğunu söylemişti. Doktorlar kontrollerde ifadeyle uyumlu kaburga üzerinde morluklar, ekimozlar oluştuğu görülmüştür diye rapor tutmuşlardı. Adli Tıp Kurumu otopsisi sonucunda da kaburgada kırıkların görüldüğü tespit edildi. Ancak bu kırıkların ölüme neden olmadığı kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetti kayda geçti. Aynı bulguları Türk Tabipler Birliği yöneticisi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı incelediğinde işkenceye işaret etti. Şeker hastası bir kişinin kalp krizi geçirmesine neden olan etkenin fiziksel şiddet olduğuna dikkat çekti.
EŞİ DE GÖZALTINA ALINDI
Gökhan Açıkkollu’nun 23 yıllık memur olan eşi de 29 Ekim’de çıkan 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 18 yaşındaki oğlunun 12 Mart’ta gireceği üniversite sınavından iki hafta önce 24 Şubat’ta evlerine gelen polis tarafından gözaltına alındı. Hakkında yakalama kararı olduğu belirtilerek Çağlayan Adliyesi’ne sevk edildi. Mümüne Hanımı, Gökhan öğretmen hakkında gözaltı kararı veren savcı Can Tuncay sorguladı.
Mümüne Açıkkollu Hizmet Hareketiyle hiçbir bağı olmadığı gerekçesiyle serbest bırakıldı. Savcı Can Tuncay’ın sorgu sırasında, “15 Temmuz’da neredeydiniz. Eşinle nasıl tanıştın. Eşinizin emriyle tanklar harekete geçti. Bu darbe o yüzden oldu” şeklinde ifadeler kullandığı öğrenildi. Ancak eşinin “Benim eşim kurusıkı tabancayı bile eline almış değil. Eşimin bunlarla ilgisi yok nasıl emir verebilir. Tanıdığı tek asker bile yok” dediği belirtildi.
MÜHENDİSLİK HAYALİNİ ERTELEYEN OĞLU HUKUK OKUYACAK
Yaşadığı travmalı sürece rağmen üniversite sınavından yüksek puan almayı başaran oğulları ise hayali olan mühendislikten vazgeçmiş. Ülkenin düzelebilmesi için gerekli olan şeyin hukuk olduğunu belirterek bu bölümde okumak için tercih yapmış. Ailenin en küçüğü ise henüz ilkokul 3. sınıfta. Psikolog desteği almış olmasına rağmen babasının fotoğrafına sarılmadan uyuyamıyor.Bülent Ceyhan / TR724