Tarih boyunca imana ve Kur’an-a hizmet edenler zulüm görmüşlerdir. Bu
zulmün bir çeşidi de kişiyi hürriyetinden mahrum edip hapsetmektir. Üstad bu
zulmü bir nevi ceza olarak değil, dünya ve ahirette verilecek büyük mükâfatın
mukaddimesi olarak görür ve enfes bir ifade ile “Medreseyi Yusufiyye” tabirini
kullanır.
Değişik tefsirlere baktım. Medrese malum. Yusuf kelimesinin değişik
manaları var. Bazı âlimler esef yani üzüntüden geldiğini söylerler. Kendisine
çok büyük hikmet verilen manasına demektir. Hikmet sahibini ise hasidler
anlayamaz. Dünyevi şeylerde haset olur fakat manevi şeylere haset eden hasid
veya hasud çok yıkıcı olur. Kusayri tefsirinde “haset küfürden daha yıkıcıdır,”
der. Tefsirlerde bu tür hasidler hiç kimsenin aklının ermediği hileler ile her
kötülükleri dahi yaparlar, diye geçiyor.
Hapishane büyük hikmetin yaşanarak öğrenildiği bir yer olur. Çünkü tahsil
edilen bu hikmet nazarı ilimden ziyade zulüm ile gübrelenir, hasret, hüzün,
gözyaşı, dua, ibadet ile yoğrulur, takva ile kanatlanır, sabır ile zirveye
ulaşır. Zulüm, işkence ve hapis çok zordur fakat büyük müfessir İbn Acibe’nin
ifadesi ile “büyük mükafatın mukaddimesidir.” Mükafatıda hem dünyevi hem de
uhrevi olur. Âlimler zulüm ile hapse atılan ve imanında sebat eden bu
yiğitlerin değişik mertebelerinden bahsederler.
ŞEHİTLERİMİZE HATİM İNDİRMEYE VAR
MISINZ?
Araisu’l Beyan adlı tefsirde ilk derece mazlumun uykusunda rüya ile olur.
Sonra uyku ile uyanıklık arasında olur. Sonra da yakeza halinde melekut alemini
manevi derecesine göre seyreder. Yani önce rüya, sonra mukaşefe ve sonra da
dünyevi ve uhrevi mükâfat. Yusuf (as) bu üç mertebeden geçmiştir. Kardeşleri
onu kuyuya atmadan önce işkence ederler, üzerindeki gömleği dahi alarak çıplak
olarak kuyuya atarlar. Yusuf (as) çıplaklığına daha çok üzülürken Cebrail (as)
ona cennetten bir gömlek giydirir. Adem (as) sonra cennnetten gömlek giydirilen
ikinci kişi olduğu için bazı alimler ona ikinci Adem demişlerdir. O Allah’a âşıktır.
Onun için kuyuda, sarayda ve zindan da hep ağlar. Sonra Mısır’a aziz olup
ailesine kavuşunca da secdeye kapanarak Allah’dan vefatını ister ve Allah da
duasını kabul eder.
Evet, imana ve Kur’an-a hizmet edenler için hapis medreseyi Yusufiyyedir. O
medresinin hakkını verirlerse zilliyet planında manen birer evliya olup o
makamları basamak basamak çıkabilirler ve derecelerine göre melekuyiyyet âlemini
seyreder, kemale ererler. Bunun da şartları var. Yusuf (as) gibi iftira sonucu
ve suçsuz hapse atılmaktır. İkinci olarak şikayet değil, şükretmektir. Üçüncü
olarak Kur’an-ın ifadesi ile davasını muhkumlara en güzel bir şekilde
anlatmaktır. Peki, kişinin bu manevi
makamlara yükseldiği nasıl anlaşılır. Kendisine haset edip zulmedenleri Yusuf
(as) gibi affeder, intikam almaya çalışmaz. Sonra da Mısır’a aziz dahi olsa
dünyaya sırt çevirir, Üstadın tabiri ile kabir arkasındaki hayatı sarayda aziz
olmaya tercih edecek derecede kemale erer. Ama bazıları ise manen bu makamları
geçerler, fakat farkında değiller. Üstadın tabiri ile en büyük ihsan, ihsanın
bilinmemesidir.
ÜSTADIN YOL ARKADAŞLARI DA
VİLAYETLERİNE DÖNECEK PARALARI YOKTU!
Bediüzzaman ve talebelerinin yaklaşık dörtte birini Afyon’da iftiralarla
hapse atarlar. Beraat edince büyük bir kısmı çok fakir ve vilayetine dönmesi
için bilet parası dahi yok. Esnafın biri yardım etmek ister fakat ihtiyacı olan
sadece bilet parasını alır. Esnaf ise tren istasyonunda mendili içinde parası
kaldığı ve dünyaya sırt çevirmiş bu yiğitleri yolcu ederken hüngür hüngür
ağlar. Çünkü medreseyi Yusufiyye onları kemale erdirmiştir, dünya onlara
küsmeden onlar dünyaya küsmüşler, zor zamanlarda dine hizmet ettikleri için
kutbiyyet makamına yakın manevi bir dereceye ermişlerdir. Evet
ehli dalalet ve ehli hasedin ittifakla icra ettikleri bir zulüm neticesi
işkence görüp şehit olan Danıştay üyesi Mustafa Bey, Hallacı Mansur gibi “Ya
Rabbi bana zulmedenleri af et” diye dua etti mi? Veya cennetteki makamını görüp
“Ya Rabbi canımı al beni iyilere ilhak et” diye dua etti mi bilmiyoruz.Tefsirlerde
zulüm görenler cennetteki makamını görüp ruhlarını teslim ederler, denilir.
Nitekim vefatından önce putperestlerin taşlayarak veya üzerinde zıplayarak
şehit edilen Habibi Naccar, cennetteki makamını görür ve zalimler için üzülüp
şöyle der: “… Bu ne güzelmiş! keşke kavmim bilselerdi.” (Yasin: 27).
AVUSTRALYA’DA YAKEZA HALİ!
Geçen yıl karakolda işkence edilen ve şeker
hastası olduğu halde yemek ve ilaç verilmediği için şehit olan Gökhan öğretmeni
Avustralya’da bir okulumuzda bir bacı yakeza halinde görür. O hizmet erlerine
selam gönderir. Çünkü o şehitler gibi vefat ettiğini bilmiyor. Evet, medreseyi
Yusufiyye, makamatı Yusufiyye yaşanıyor, mükâfatı Yusufiyye ise ahirette
verilecek inşallah. Fakat dünyadaki mükâfatın tahakkuku için saray da dahi
olsak çok ağlamak, inlemek ve dualarla Hz. Rahman’a topyekûn yalvarmak
gerekiyor. Şehitler halkasına katılan merhum Yargıç Mustafa ve Gökhan öğretmen
başta olmak üzere, Adem (as) bu yana şehit olan bütün ehli iman için bu mübarek
günlerde bir hatim yapmaya karar verdim. Peki ya siz..?