Kapatılan Zaman gazetesinin yaklaşık 14 aydır tutuklu eski yönetici ve yazarları, bugün ilk kez hâkim karşısına çıktı. Duruşma İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi yerleşkesinde bulunan salonda başlatıldı.
İlk günkü savunmalarından sonra Mahkeme duruşmayı Salı günü saat 09:30’da Silivri’de devam edileceğini açıklayarak bitirdi.Metin Sekizkardeş: Ne ile suçlandığımı bilmek istiyorum
Duruşmada ilk savunmayı Ahmet Metin Sekizkardeş yapıyor: “Sorumluluğum attığım imzalara ait kararlarla sınırlıdır. İddianamede hakkımda somut bir suçlama yok. Ne ile suçlandığımı öğrenmek istiyorum.” dedi.
Alaattin Güner: İddianamede hakkımda suçlama yok
Duruşmada Cihan Medya eski Dağıtım Direktörü Alaattin Güner savunma yapıyor. “14 aydır tutukluyum. 2 kızım vardı. Tutukluluğum sırasında bir kızım daha dünyaya geldi. İddianamede benimle ilgili bir suçlama yok. Cihan Medya Dağıtım içerikle ilgili değildir. Bunların dağıtımından sorumludur.”
Ali Bulaç: İddianamede yazılarımda suç unsuru bulunmadığı belirtiliyor
Ali Bulaç savunmasına başlıyor, “66 yaşındayım. 4 kalp damarım değişti, 4 kronik hastalıkla boğuşuyorum. Savcı, iddianamenin son sayfasında yazılarımda suç unsuru bulunmadığını belirtmesine karşın suçlamada bulunmaktadır.” dedi. Bulaç, 15 Temmuz’a kadar F…’nün terör örgütü olduğu yolunda bilgi/belge olmadığını anlatıp o dönemdeki açıklamalardan örnekler veriyor.
Bulaç şöyle devam etti: “Bu örgütün silahlı terör örgütü olduğunu kabul ediyorum. Kaldı ki, terör örgütü olduğunu bilinmediği dönemde dahi üyesi değildim. Soruyorum, ben hangi silahlı terör eylemine girdim? Hangi silahlı çatışmaya girdim, kime saldırdım? Görevi gereği bilmesi gerekenlerin ihmali hoşgörülürken, siyasilerin kavrama yetisine tahammül gösterilirken, ben niye suçluyum? Hangi yasaya göre 17-25 Aralık sonrası Zaman gazetesinde yazı yazmışım diye suç işlemiş oluyorum? Devletin izniyle yayın yapan bir gazetede yazdım diye suç işlemiş olamam. 2007’deki muhtırada AK Parti’nin yanında durdum. Sayın Erdoğan’ı hedef alan herhangi bir yazım olmadı. Erdoğan’ın önerdiği başkanlık sistemine karşı çıkmadım. Suriye politikasını yanlış bulsam da mülteciler politikasını destekledim. Ben Anayasa ve yasalara güvenerek ifade özgürlüğümü kullandım.”
Bulaç: “Savcı 6 yazıma atıfta bulunmuş, ancak bu yazılarda hangi ifadelerin suç olduğunu belirtmemiş”
Duruşma verilen aradan sonra AliBulaç’ın savunmasıyla devam ediyor. AliBulaç kendisinin sözde F… üyesi olamayacağını söyleyen bazı yazarların yazılarından alıntılar yaptı. Şöyle devam etti:“Şimdi soruyorum, suçum ne? Silah mı kullandım, darbe hazırlığı toplantılarına mı katıldım, bomba mı attım? İddianamede tutuklanmama gerekçe gösterilen yazı benim değil. Savcı bu paragrafı bana aitmiş gibi göstererek suçlama yapıyor. Sayın savcı 6 yazıma atıfta bulunmuş, ancak bu yazılarda hangi ifadelerin suç olduğunu belirtmemiş. Hakkımda tahliye kararı vermenizi talep ediyorum. Ak Parti ile ilgili hayal kırıklığım 2011 seçimleriyle başladı. İktidar otoriter bir “tek adam rejimi” getirmeye yöneldi. Gülen hareketi ile ilgili hayal kırıklığım 15 Temmuz 2016’daki askeri darbe girişimiyle patlak verdi.”
Şahin Alpay: Hayatım boyunca askeri darbelerin mağduru oldum
Ali Bulaç’tan sonra savunmaya Şahin Alpay başladı. Alpay, “Benim siyaset bilimci-akademisyen ve gazete yorum yazarı olarak iki şapkam var. Hayatım boyunca askeri darbelerin mağduru oldum. 12 Mart 1971 darbesi üzerine İsveç’e sığınmak zorunda kaldım. Zaman’da yazmayı kabul etmemin 3 nedeni vardı: Birincisi, öteki gazetelerin hiçbirinde yazarlık yapma imkanı bulamamıştım. İkincisi, hem yorum yazarak görüşlerimi paylaşmak alışkanlığı ve arzusundaydım hem de ek bir gelire ihtiyacım vardı. Zaman okurlarına hitap ederek muhafazakar kesimlerin demokrasinin erdemlerini kavramalarına bir katkım olabileceğini düşündüm.”
“Yazı/TV programlarında belirttiğim görüşlerimle kamuoyu beni Taha Akyol’un tabiriyle “tam anlamıyla bir liberal” olarak tanıdı. 3 Kasım 2002’de Ak Parti’nin iktidara gelmesini Zaman’daki 5 Kasım tarihli ilk yazımda “demokrasinin zaferi” olarak yorumladım. “Ekim 2009’da “Nobel Barış Ödülü’nü Erdoğan almalı” diye yazdım. Ak Parti iktidarına karşı askeri ve yargısal darbe girişimlerine karşı çıktım.İtiraf edeyim ki, o güne kadar hareketin gayrimeşru işlere karışan bir karanlık yüzü olduğunun bilincinde değildim. Gülen hareketinin bir suç örgütü olduğuna dair bir yargı kararı olsaydı, bir gün bile Zaman’da yazmayı sürdürmezdim.Gülen hareketi mensuplarının bir askeri darbe girişiminde rol alabilecekleri aklımın ucundan geçseydi, asla Zaman’da yazmazdım.” dedi.
Şahin Alpay iddianamede suçlandığı yazılarının suç işlemediğinin kanıtı olduğunu belirterek bu yazılardan alıntılar yaptı. Sözlerine şöyle tamamladı: “İddia edilen suçların hiçbiriyle ilgim yok. Yaşam tarzım ve inançlarım gereği bir dini cemaate üye olmam söz konusu değildir. İddianamede ileri sürülen suçların hiçbirisini işlemedim. Yargılama sonunda tümüyle aklanacağımdan kesinlikle eminim.Tahliyeme hükmederek ömrümün kalan birkaç yılını da eşim, çocuklarım ve torunlarımla geçirmeme izin vermenizi diliyorum.”
Alpay savunmasını tamamladı. Duruşmada Cuma Kaya savunmasına başlıyor. Cihan Haber Ajansı’nda up-link operatörlüğü yapan Cuma Kaya, çalışma dönemi ve Hakan Taşdelen’e ait şirkete geçişi hakkında açıklama yaptı. Kaya, “Herhangi bir örgüt üyesi değilim. Hakkımda yapılan suçlamaları kabul etmiyorum. İşimi kaybettim, mağdurum, tahliyemi istiyorum.” dedi.
Duruşmada Faruk Akkan savunmasına başladı. Akkan’ın ardından Cihan Medya çalışanı olan ve daha sonra bir canlı yayın aracı kiralama şirketi kuran Hakan Taşdelen savunma yaptı. Taşdelen’den sonra da HüseyinBelli savunma yaptı. Belli, “Zaman gazetesinde çalıştığım dönemde yasadışı olduğuna yönelik bir bilgim yoktu.” dedi.Hüseyin Turan savunmasını yaptı.
İbrahim Karayeğen: Adım sanıklar arasında yazıyor ama neyle suçlandığımı bilmiyorum
Turan’dan sonra İbrahim Karayeğen savunma yapıyor. “Adım sanıklar arasına yazılıyor ama neyle suçlandığımı bilmiyorum. Tahminlere dayanarak kendimi savunmaya çalışacağım. Ben bir gazeteciyim, 12 yıl boyunca Zaman gazetesinde gece editörüydüm. Gece editörü yayın politikasını belirlemez.Ben orada çalıştığım sürece Zaman meşru ve yasal bir gazeteydi. Gazete kayyuma geçtikten sonra çalışmaya devam ettim. Gazeteyle örgütsel değil mesleksel bir bağım vardı.”
Karayeğen: Darbecilerin en ağır cezaya çarptırılmalarını istiyorum. Tahliyemi istiyorum
“Biri sorabilir, “Neden Zaman gazetesinden ayrılmadın?” diye. Bu çok insafsız ve acımasız soru. Binlerce gazetecinin işsiz gezdiği bir ortamda nerede iş bulup geçimimi sağlayacaktım? Tamamen yasal yollardan yurtdışına çıkarken gözaltına alındım. Seyahat isteği iddianameye suç kanıtı olarak girebilir mi? Bir başka iddia da ByLock uygulaması kullandığım yönünde. Ancak ben telefonumda ByLock kullanmadım. Darbecilikle suçlanmam için cebir ve şiddet kullandığımın kanıtlanması gerekir. Ne darbeci ne silahlı terör örgütü üyesiyim. Darbecilerin en ağır cezaya çarptırılmalarını istiyorum. Tahliyemi istiyorum”
İsmail Küçük: Örgüte finansman sağlamakla suçlanıyorum, bu doğru değil
Duruşmada Zaman Gazetesi reklam, satış, pazarlama çalışanı İsmail Küçük savunma yapıyor. Küçük, “İşten ayrılırken tazminat ödemesi yapılamayabileceği gerekçesiyle alacağıma karşılık bir araç önerildi. Paramı alamayacağım endişesiyle 40,000 TL alacağıma karşılık 5,000 TL borçlanarak arabayı aldım. Bu arabayı satın alarak örgüte finansman sağlamakla suçlanıyorum. Bu suçlama doğru değildir.”
İsmail Küçük tahliyesini isteyerek savunmasını tamamladı. Mahkeme başkanının sorusu üzerine avukatı olmadığını belirtti.
Duruşmada Murat Avcıoğlu kısa bir savunma yaparak tahliyesini istedi.
Duruşmaya 18:20’ye kadar ara verildi.
Mustafa Ünal: Akıl ve vicdan sahibi AK Partililere soruyorum: “Biz terörist miyiz?”
Duruşma verilen aradan sonra tekrar başladı. Eski Zaman Gazetesi Ankara Temsilcisi MustafaÜnal savunma yapıyor. Ünal, “Biz terrorist değiliz, düşünen ve düşündüğünü ifade eden gazeteci ve yazarlarız. Biz yazı yazarak hayatını idame ettiren fikir işçileriyiz. Akıl ve vicdan sahibi AK Partililere soruyorum: “Biz terörist miyiz? Görünende olmayan görünmez suçla yargılanıyorum. İddia makamına soruyorum, hangi yazımda ifade özgürlüğü sınırlarını aşmışım? Benim yazılarımın tamamı basın ve ifade özgürlüğü kapsamındadır. Tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum. Bu dava Avrupa’ya kalmamalı, kararı Türk hâkimler vermeli.” ifadelerini kullandı.
Mümtazer Türköne: Benim darbeci olma ihtimalim yer çekimi kanununa aykırı
Ünal’dan sonra duruşmada Mümtazer Türköne’nin savunmasına geçildi. Türköne, “Darbelere karşı bir aktivistim. Zırhlı birliklerin, tank birliklerinin şehir dışına çıkarılması konusunda yazılarım oldu. Ordunun teşkilatlanması darbe yapma üzerine, bunu lağvedip yeniden yapılandıralım” diye yazmıştım. Darbecileri yağlı kazığa oturtmak lazım dedim. Çok tepki geldi o zaman. Ölen darbeciler mezarından çıkartılıp asılsın” dedim. Tabi toplumun dikkatini çekmek için bazen abartılı olmak gerekiyor. 28 Şubat’ı engellemek için çok uğraştım. Tansu hanımın danışmanlığını yapıyordum o zaman. 2007 muhtırasında en sert yazıları yazdım. Kapatma davasında AK Parti’nin savunmasının önemli bir bölümünü ben yazdım . Darbecilere karşı tavrım 15 Temmuz’da da devam etti. Meşru hükümetin yanında olduğumu, darbenin ihanet olduğunu belirttim. Ben bir asker çocuğuyum. Menderes’in asıldığı gün annemin ağladığını unutmuyorum. 5 yaşındaydım. Darbelerle olan problemimi şöyle de anlatabilirim: 12 Eylül’de yargılandım. Bir hafta boyunca tahta sopayla dayak yedim. Benim darbeci olma ihtimalim yer çekimi kanununa aykırı.” ifadelerini kullandı.
Türköne şöyle devam etti: “Yazarlık dediğiniz sadece kalemle gösterilen bir şey değil, hayatımızı koyduk ortaya. 28 Şubat sürecinde çok tehdit aldım. Bir darbeyi önlemenin en önemli yolu demokratik alternatifi canlı tutmaktır. Savcılığın görevi aynı zamanda lehte delil bulmak. Ben savcılığa suçlandığım 10 yazıyı lehte delil olarak sunuyorum.” Türköne tahliyesini talep ederek savunmasını tamamladı. Türköne’den sonra duruşmada Onur Kutlu savunma yaptı: Kutlu, “Gazetede reklam-pazarlama bölümünde çalışıyordum. Gazeteden alacağımı araç olarak tahsil etmem nedeniyle suçlanıyorum.”
Duruşmada Onur Kutlu’nun ardından Sedat Yetişkin savunma yapıyor. Yetişkin kendisinin Samanyolu TV’ye ortak yapıldığını iddia etti. Etkin pişmanlık hükümlerlnden yararlanmak istediğini belirtti.Davada şu anda Şeref Yılmaz, Yüksel Durgut ve Zafer Özsoy savunma yapıyor.Mahkeme ilk günün sonunda duruşmayı Salı günü saat 09:30’da Silivri’de devam edileceğini açıklayarak bitirdi.
419 gün sonra ilk duruşma
64 sayfalık iddianamede, Mümtazer Türköne, Şahin Alpay, Ali Bulaç, Ahmet Metin Sekizkardeş, Ahmet Turan Alkan, Alaattin Güner, Cuma Kaya, Faruk Akkan, Hakan Taşdelen, Hüseyin Belli, Hüseyin Turan, İbrahim Karayeğen, İsmail Küçük, Mehmet Özdemir, Murat Avcıoğlu, Mustafa Ünal, Onur Kutlu, Sedat Yetişkin, Şeref Yılmaz, Yüksel Durgut ve Zafer Özsoy tutuklu sanıklar olarak sıralanıyor. Tutuksuz sanıklar ise Ahmet İrem, Ali Hüseyinçelebi, Süleyman Sargın, Osman Nuri Arslan, İhsan Dağı, Osman Nuri Öztürk, Lalezar Sarıibrahimoğlu, Nuriye Ural ve Orhan Kemal Cengiz. İddianamenin hazırlanması için 300 gün bekleyen gazeteciler, hâkim karşısına ilk kez 419 gün sonra çıktı.
Suçlamalar
Gazeteciler Anayasal düzeni, TBMM’yi ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etmekle suçlanıyor. Her birinin bu suçlardan üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi isteniyor. Ayrıca “Silahlı terör örgütüne üye olma” suçlamasıyla da ayrı ayrı 15’er yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.
Sözde kanıtlar: Yönetici olmaları ve yazı yazmaları
Gazeteci ve yazarların terör örgütü üyesi ve darbeci olarak suçlanmalarına gerekçe olarak gösterilen kanıtlar ise haberleri, yazıları veya Feza Gazetecilik A.Ş. bünyesinde yöneticilik yapmış olmaları. Özellikle de Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet soruşturması olarak bilinen ‘17-25 Aralık’ hakkında yazdıkları köşe yazıları. Bu yazılar 15 Temmuz darbesi ile de ilişkilendiriliyor.
İddianamede köşe yazılarının ve haberlerin tek başına suç unsuru taşımadığı ancak netice itibariyle darbeyi amaçladığı ileri sürülüyor. Tüm gazeteciler için genel bir ifade kullanılarak şu suçlamalarda bulunuluyor: “Basın ve ifade özgürlüğünün sınırlarını aşarak devlet yetkililerinin ve kurumlarının haklarını ihlal niteliğinde ifadeler kullanarak örgüt amacına hizmet ettikleri; ulusal güvenliği tehdit edebilecek, toplum huzurunu, toplumsal barışı ve asayişi bozabilecek beyanlarda bulundukları, askeri darbe çağrısında bulunmaktan çekinmedikleri, bu haliyle şüpheli yazarların gerek suç unsuru ihtiva ettiği tespit edilen yazılarıyla gerek tek başına suç unsuru olduğu belirlenememekle birlikte örgütsel hedef ve amacı tamamlayan yazılarla FETÖ-PDY terör örgütü hiyerarşisi içerisindeki görevlerini yerine getirdikleri”